SELAAAMMMMM
böyle coşkulu olduğuma bakmayın biraz duygusalım bugün:) ama güzel bir bölüm yazmak istiyorum...iyi okumalaaarr,
A: Bu hafta sonu gelmiyor.
A: RESMEN GELMİYOR.
Doktor: Sakin ol yarın gidiyoruz ya.
A: YARIN MI?
A: GELMİŞ Mİ YA
A: hay allah
Doktor: aksomsksma
Doktor: Evet, geldi...
A: Keşke yarın söyleseydin şimdi bu gece uyuyamayacağım.
Doktor: Saçmalama uyursuuunnnn
A: Nasıl uyurum bu heyecanla?
Doktor: sakinleş lütfen.
A: Neyse gideyim de ders çalışayım.
A: Yarın görüşürüz doktor beyciğim..
Doktor: Görüşürüz:)
A: Yapma.
Doktor: Ne? Ne yaptım ki??????
A: Gidiyorum
Doktor: Görüşürüz güzelimmm (yarın)
görüldü.
•••••
Saçlarımı kurutup olduğu gibi bıraktıktan hemen sonra hafif bir makyaj yapmış ve rahat bir şeyler giyip tamamen hazırlanmıştım.
Şimdi Uygar'ın hazır olmasını bekliyordum. Sanırım ayrı ayrı gidecektik.
Neden ayrı arabalarla gidiyorsak sankim...
Tam çantamı almış kapıdan çıkıyordum ki telefonum çaldı. Hızla cebimden çıkarıp kimin aradığına bakmadan açtım.
"Efendim?"
"Neredesin?" karşıdan Uygar'ın sesini duyunca birkaç saniye duraksadım ve derin bir nefes aldım.
"Şimdi kapıdan çıkıyordum. Sen nerdesin?"
"İki dakika sonra sizin kapıdayım." beraber mi gidiyorduk? Öyle görünüyor...
"Peki bekliyorum." ardından vedalaşıp telefonu kapadık.
Birkaç dakika sonra gelmişti. Bacaklarım titreyerek arabaya doğru yürümeye başladığımda o da arabadan inip bana doğru geldi. Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordum ama olmuyordu!!!
"Selam." gülümseyerek konuştuğunda yutkundum.
"Selam." sesimin titremesiyle susmuştum. Konuşma Ahu.
"Nasılsın?"
"İyi olmaya çalışıyorum, sen?" yutkunup yüzüne bakmaya başladım. Samimi bir sırıtış oluşmuştu cevabımdan hemen sonra. Biliyordu nasıl heyecanlandığımı.
"İyiyim bende. Hadi gidelim." diyip önden ilerleyerek kapımı açtı. Gülümseyip tam oturuyordum ki koltuğun dolu olduğunu gördüm.
Beyaz lale buketi oturuyordu orada.
Yanlış görmüyordum.
Kesinlikle yanlış görmüyordum.
Gerçekten bir buket beyaz lale oturuyordu.
Dolu gözlerimle kapıyı tutup merakla bana bakan Uygar'a döndüm.
"Söylemiştim, en sevdiğin çiçeği bulana kadar ve devamında da..." gözlerimi kırpıştırdım istemsizce ve o an bir damla göz yaşı süzüldü yanaklarıma doğru.
"Teşekkür ederim." söyleyebildiğim tek şey buydu. Eğer daha fazla konuşursam hıçkırarak ağlayabilirdim. Uzanıp titreyen eliyle göz yaşımı sildiğinde derin bir gülümseme oluştu yüzümde.
"Buldun."
"Gerçekten mi?" başımı sallamakla yetindim.
"Çok kısa sürdü ama." dediğinde kıkırdamıştım çocuk gibi gözüküyordu.
"İstersen hemen şu an en sevdiğim çiçeği çok nadir açan bir çiçek seçebilirim?" hızla başını iki yana salladı.
"Onu da hemen bulurum. Sen yeter ki seviyorum de ben hemen bulurum." ne diyeceğimi bilemeyip öyle kaldığımda konuşmaya devam etti,
"Hadi daha fazla oyalanmayalım geç kalacağız yoksa." Çiçekleri kucağıma alıp hızla oturmuş ve o binene kadar emniyet kemerimi takmıştım.
"Nadir açan bir çiçek, ne olabilir ne olabilir?" başımı koltuğa yaslayıp sessizce onu izlemeye başladım.
"Gerçekten öyle bir çiçek bilmiyorum ama ondan çok çok daha güzel ve nadir gördüğüm ama hep görmek isteyeceğim ve bunun için uğraşacağım bir şey biliyorum." başımı kaldırıp merakla baktım.
"Neymiş o?" kısa bir an bana bakıp tekrar yola döndüğünde yüzünde ilk defa gördüğüm çapkınca bir gülümseme vardı. Bir o kadar da tatlı,
"Gülümsemen tabii ki." kıkırdadım.
"Saçmalamaaa." utanarak başımı cama doğru döndürdüğümde sağ elini uzatıp çenemden tutarak kendine çevirdi.
"Kaçırma yüzünü benden. Gözlerini hep üzerimde tut lütfen." başımı tekrar koltuğa yaslayıp onu izlemeye başladım. Derin bir nefes alıp dudaklarımı araladığımda göz ucuyla bana bakmıştı.
"Seni çok seviyorum doktor."
•••••••
YOU ARE READING
TUTSAK// yarı texting
Teen FictionBazı hayaller gerçekleşirken bazıları da içimde ölüyordu. Bir çiçeğin solması gibi solan hayallerimle tamamen baş başa kalmış durumdaydım. ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ _______ Bu kitapta olan hiçbir terim, olay veya tıbbi hiçbir olay ve olaylar bütünü gerçek...