21.

49 3 0
                                    

Bu bölümün ardından zaman atlaması yapacağım bu sebeple kısa bir bölüm olabilir. He bide zaman atlamasından önce bir instagram bölümü yapalım. Boktan olayların içerisinde belki iyi bir şeyler çıkar diye. Hemen öyle kız ölüyo hala instaya foto atma prşinde diye düşünmeyin he bi kere böyle bir şey yaşamıştım ahwhzhhshsnw

her şeyden bağımsız bir instagram bölümü olur. 🥲

iyi okumalarrr...

Bugün gidiyorduk ve bu benim için çok zor bir andı. Herkes buradaydı, her şeye rağmen Uygar'da buradaydı. Çisem ve bir de annemler vardı.

"Hepsi sana sarılmak isteyecek." Ecem'in fısıltısıyla ona baktım.

"Bu son kez olabilir." sözlerimle kırık bir tebessüm oluştu yüzünde. Başını sallayarak onayladığında sırasıyla annemlerle ve Çisem'le sarılmıştım.

"Bu kadın yeni kankan mı?" Çisem'in kulağıma fısıldamasıyla kıkırdadım.

"Saçmalama benim senden başka kankam olabilir mi?" benden ayrılıp yüzüme baktı.

"Bilemiyorum, hamile olduğunu sonra onu aldırdığını biliyor. Bir de Uygar ruh gibi. Neyse bunları sonra konuşacağız sana çok sinirliyim ama yine de geçerli bir sebebin olduğuna inanmak istiyorum." Sakin sesiyle gülümsedim.

"Hayallerim Çisem. Bu benim tek şansım. Sebebi bu." tek şansımdı. Burada ya ölecektim ya da yaşayacaktım. Dayanamayıp Çisem'e tekrar sarıldım. Boğazımın yandığını hissediyordum ama umrumda değildi.

Ardından tekrar anne ve babamla sıkıca sarılmıştık. Babam sarılmak istemiyordu ama son olma ihtimali onu engelliyordu.

Onlarla ayrıldıktan sonra bizi uzaktan izleyen Uygar'a baktım. Çisem'i getirmişti. Çisem tek başına da gelebilirdi ama belli ki gelmek istemişti.

Kesik kesik nefes almaya çalışıyordum. Ecem bir şişe su uzattığında alıp içtim ve nefesimi düzenlemeye çalıştım. Ufak adımlarla Uygar'a doğru gittiğimde yerinde dikleşti ve ifadesiz bir şekilde bakmaya devam etti.

"Gidiyorum ve sana veda etmeden gitmek istemiyordum." dediğimde yutkundu. Gözlerim dolmuştu.

Şu an ona gerçekten veda edecektim. Belki de ölüme gidiyordum ve bu onu son görüşüm olacaktı.

"Ne zaman neyin geleceği belli değil sonuçta. Belki de bu seni son görüşüm olur. Belki oradan hiç dönmem, dönemem." Sesim titremeye başladığında susup bir süre bekledim. Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında onun da ağladığını gördüm.

"Ağlama Uygar. Seni çok seviyorum, her şeyden çok. Bunu hiç unutma olur mu? Bir de beni affeder misin? Biliyorum affedilecek gibi değilim ama belki affedersin olmaz mı?"

"Hissettirebildim mi bilmiyorum, seni çok seviyorum demek sana aşık olduğumu söylemek bana hiçbir zaman yetmedi. Yetmiyor. Bu hislerimi açıklayabilecek tek bir söz bile yok. Bunlar çok yoğun her geçen gün daha da yoğunlaşıyor. Ama ben yine de seni paramparça bir hale getirdim. Özür dilerim, binlerce kez özür dilerim senden. Ne olur beni affet olur mu? Gerekirse yıllar sürsün ama bir gün affet. Ben dönemesem bile," sustum. Devam edememiştim.

"Biliyor musun ben seni sen benim yanımdayken bile çok özlüyorum, bazen yanımda uyuduğunda seni hep hemen uyandırmak istiyordum çünkü o kadar çok özlüyorum ki uyuma istiyordum. Hepsini bil istiyorum." Elini tutup karnıma götürdüm. Hisseder miydi? Hissetsin istedim, bebeğimizin yaşadığını hissetsin istedim.

"Onun için özür dilerim. Sen harika bir baba olacaksın. Ama ben iyi bir anne olamayacaktım. O şimdi çok daha iyi bir yerdedir eminim. Özür dilerim" başımı eğdim. Elini artık tutmuyordum ama oradan çekemiyordu. Hissediyor muydu? Umarım.

"Uygar, sana son bir kez sarılabilir miyim?" Hem çok fazla temasta bulunduğum için hem de ağladığım için nefesim kesiliyor ayakta çok zor duruyordum.

Ama onun için, ben nefessiz de kalırdım. Bir kez elini tutabilmek için, bir kez son bir kez kollarının arasına girip doyasıya ona sarılabilmek için gerekirse ölürdüm.

Ona baktığımda hiçbir şey söylemeden beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Beline sarıldığımda başını boynuma gömmüş ağlıyordu.

Boynuma sayısız öpücükler bıraktı. Göz yaşlarını akıttı. başımın üzerinde saçlarımda yüzümde boynumda omuzlarımda dudaklarını her yerde gezdirdi.

Hafifçe benden uzaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Hafif ve kısa bir öpücüktü. Dudaklarımızın arasına belkide yüzlerce göz yaşımızın karıştığı kadar kısa bir öpücüktü.

"Seni bir gün affedeceğim. Seni çok seviyorum. Artık bu hisler bende de çok yoğun. Hiç bunları sana anlatabilmek için bana izin vermedin. Ben sana olan aşkımda, sevgimde boğuluyorum. Seni gerçekten çok seviyorum. Söz veriyorum seni bir gün affedeceğim. Dönmeni bekleyeceğim. Döndüğün ilk anda da sana seni affettiğimi söyleyeceğim tamam mı? O yüzden bana geri dönmek zorundasın." bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Babamın ağlayışlarından mı anlamıştı? Yoksa herkese son kez sarıldığımdan mı?

"Söz veremem. Beni ne olur bekleme." son sözlerim bunlar oldu. Bu kez boynuna sarıldığımda bir süre öyle kaldık. Boynuna birkaç öpücük bıraktığımda Ecem'in sesini duydum.

"Ahu hadi, gitmemiz gerekiyor." Yavaşça Uygar'dan ayrılıp gözlerine baktım ve dudaklarımızı tekrar birleştirdim. Bu kez çok kısa sürmüştü.

Ardımda ne olduğunu bilmeyen insanlar vardı. Geri dönmemi bekleyen, onlara dönmem için daha şimdiden sabırsızlıkla bekleyen insanlar vardı.

Herkes bu sarılmanın son olabilceğinden bihaberdi.

Son olmaması için asla pes etmeyecektim, bebeğimiz için asla pes etmeyecektim.

TUTSAK// yarı textingWhere stories live. Discover now