27.

49 3 0
                                    

minik ama güzel bir aradan sonra devammmmm

iyi okumalar...

Uygar Çisem ve İdil'i ,bir de İlayda'yı tabii, eve yollamıştı ve saatlerdir Özün'ü hiç kucağından indirmiyor hiç aralıksız bıcır bıcır konuşuyorlardı. Bu manzara kalbimi yaralıyordu çünkü birbirinden yıllarca ayırmıştım onları.

Uygar kızından bir saniye daha ayrı kalmaya tahammül edemiyordu. Kesinlikle Özün'de aynı durumdaydı. Gözlerini bile babasından ayırmadan konuşuyordu. Gülümseyerek onları izliyordum. Doğru düzgün hiçbir şey yemediği için mutfakta ona çorba ısıtıyor ve sevdiği bir şeyler yapmaya çalışıyordum fakat gözlerimi ikiliden alamıyordum.

Bu kadar güzel olacaklarını düşünmemiştim.

Uygar gerçekten çok güzel bir baba olmuştu.

Sonunda Özün'ün yemeğini hazırladığımda bir tepsiye tabakları ve kaşık çatal koyup bahçeye ikilinin yanına adımladım.

Göz ucuyla tepsiye baktığında kaşları çatıldı.

"Anne." bana döndüğünde güldüm.

"Tepsiye sığmadı bebeğim getiricem şimdi." vişne aşığı bir kızım vardı. Ve her yemeğinde vişne suyu olmadığında masaya dahi oturmuyordu. Ecem gelirken, ona evde yaptığım vişne suyunu getirmişti. Biberonunu elime alıp hızla bahçeye çıkmış ve yemeğin yanına koymuştum.

"Hadi gel bakalım yemek yiyeceğiz." kollarımı ona uzattığımda hiç düşünmeden babasının boynuna sarıldı.

"Babam yedirsin." Bakışlarım Uygar'a döndüğünde gülümsediğini gördüm.

"Ama anneciğim, sen daha geçen gün ben kocaman kız oldum artık tek başıma yiyebiliyorum dememiş miydin?" kaşları çatıldığında dayanamayıp güldüm.

"Hayır demedim. Hem üstüme dökerim elbisem bembeyaz kirlenmesin dimi anne?" gülerek başımı salladım.

"Sen babanın kucağında otur o zaman ben sana çorbanı içireyim olur mu?" bir süre düşündükten sonra başıyla onayladı ve bir kolu yine babasının boynuna dolanmış bir şekilde bana döndü.

"Sana aşık büyüdüğünü anlattı mı? Ne ben ne de Ecem seni saklamadık. Hep biliyordu." gülümseyerek başını salladı.

"Geceleri ona kitap okuyamıyordum, masal dinlemekte istemiyordu. Masal diye hep seni dinledi benden." gözleri dolmuştu.

"Seni çok seviyor." Uygar dudaklarını Özün'ün başına yasladığında Özün'ün yüzünde bir gülümseme belirdi. Artık tamamlanmıştı. Daha mutluydu.

"Anne vişne." başımı iki yana salladım.

"Hani anlaşmıştık? Çorba bitene kadar vişne suyu yoktu." dudakları büküldi.

"Ama." Böyle yapınca Uygar bana döndü.

"Bir şey olmaz biraz içsin." dediğinde ona döndüm.

"Olmaz, karnını vişne suyuyla doyuruyor. Elinden almak imkansız. Sizde hiç dudak bükmeyin küçük hanım. Babanızın sizin tarafınızda olması hiç etkilemiyor. Yemek bitene kadar vişne suyu içmek yok." ofladığında güldüm. Bunu genelde Ecemle yaşıyorduk. Şimdi Uygar'la yaşamak çok farklıydı.

Yemeğini bitirdikten sonra vişne suyuna kavuşan Özün dünyanın en mutlu insanıydı. Başını Babasının göğsüne koymuş vişne suyunu içiyor ve sakinlemeye başlıyordu. Birazdan uyuyakalacaktı.

"Uyuyacak." başını eğerek kızına baktığında hafif bir tebessüm vardı.

"Uyuduktan sonra konuşacağız. En ince detayına kadar her şeyi anlatacaksın bana." kaşlarım çatıldı.

TUTSAK// yarı textingWhere stories live. Discover now