selam
medya tamamen temsili ve olmasını isteyeceğimiz bir fotoğraf.
Şimdiden olanlar ve olacaklar için özür dilerim ahshzhwnzjwns
Güzel giden şeylerin ağzına sıçtıktan sonra benim minimum keyif....
iyi okumalarrr...
Küçükken ne zaman evcilik oynamak istesem kendimi hep çocuk yapardım. Evcilik oynarken dahi hiçbir zaman anne olmamıştım. Hiç annecilik oynamamıştım aslında ve anaç bir ruha da sahip değildim. Lise de o anaç ruha sahip bir sürü arkadaşım vardı ve nasıl bir hal olduğunu çok iyi biliyordum. Kesinlikle öyle biri değildim.
"Nasıl?"
"Ne?"
"Ne dedin az önce?"
"Hamilesin Ahu."
Üst üste öğrendiğim şeyler artık ayakta dahi duramayacağım kadar etkilemişti beni.
"Nasıl olur?"
"Mümkün değil Ecem."
"Olmaz ki?" olmazdı, ben daha az önce kanser olduğumu öğrenmiştim. Daha tedavisi bile olmayan bir hastalığım vardı bir de, bir de hamile miydim?
"Hamile mi? Olmaz ki, Ecem olmaz." başımı iki yana sallıyor göz yaşlarım arasından Ecem'i görmeye çalışıyordum. Öyle bir bakıyordu ki, elinde olsa kalkıp bana sarılmak ister gibiydi. Ama yapamazdı. Hastaydım ben.
"Hastayım ki olmaz." dudaklarım arasından bir hıçkırık kaçtı.
"Ne olacak şimdi? Doğuracak mıyım? Ben aldıramam zaten ama ben anne de olamam ki. Hem, hem hastayken nasıl anne olayım ona dokunamam bile."
"Aldırmak istemiyor musun?" ona baktım. Gözünden yaşlar akıyordu.
"Doğurabilir miyim ki? Dayanabilir miyim, doğuma kadar, doğumda dayanabilir miyim Ecem?" gözlerini kaçırdı.
"Bilmiyorum, bu hastalıkla hamileliği nasıl yürütürsün dayanabilir misin bilmiyorum. Kemoterapi göremezsin. İlaç kullanamazsın. Hızlanabilir, belirtilerin artabilir ve hatta çok acı çekebilirsin. Aynı zamanda tedavi olmadığından eldivenle bile kimse sana dokunamayacağından tek başına doğum yapmak zorunda kalabilirsin." kabul etmek istemedim. Hasta olduğumu, hamile olduğumu kabul etmek istemedim. Bu bir kabustu ve uyanmalıydım. Ben bu kabustan uyanmak istiyordum.
"Ve aynı zamanda normal risklerden daha yüksek bir düşük, bebeğin ölme risklerine sahipsin. İyi düşün Ahu." başımı iki yana salladım.
"Aldırmayacağım. Hem buna tek başıma karar veremem ki. Uygar ne yapacak, ne hissedecek bilmiyorum."
"Bir süre bunları sindirmen için sana zaman vereceğim. Eve gidip dinlenmelisin." Sakince koltuktan kalkıp yavaş adımlarla odadan ve ardından hastaneden çıktım. Uygar'ın yanına gidiyordum. Onu çok bekletmiştim zaten. Yemek yapacağını söylemişti.
Taksiye binip adresi verdikten sonra başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım. Ne yapacaktım? Nasıl baş edecektim hepsiyle? Yarın sınavım vardı. Hamileydim ve kanserdim.
Nefesim hızlanmaya başladığında başımı yasladığım camdan ayırıp araladım ve derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Sakinlemeye başladığımda taksi durmuştu.
Kapıya geldiğimde beklemeden zile bastım. Uygar beni çok bekletmeden içeriye aldığında endişeli gözleriyle karşılaştım.
"Nerdesin sen? O kadar korktum ki sana bir şey oldu diye." mırıldanıp bana yaklaştığı sırada korkuyla bir adım geriledim. Bunu o da fark ettiğinde durksadı.
YOU ARE READING
TUTSAK// yarı texting
Teen FictionBazı hayaller gerçekleşirken bazıları da içimde ölüyordu. Bir çiçeğin solması gibi solan hayallerimle tamamen baş başa kalmış durumdaydım. ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ _______ Bu kitapta olan hiçbir terim, olay veya tıbbi hiçbir olay ve olaylar bütünü gerçek...