İyi okumalarrrr......
Manzaraya hayranlıkla bakıyordu fakat ben onu izlemekten geldiğimiz yere odaklanamamıştım. Gözleri ışıldıyordu karşımızda duran dağların arasından uzanan nehre bakarken."Gerçekten çok güzel bir yer." gülümsedim yalnızca.
Atlarımızı serbest bırakıp çimlere oturduk. O hala daha karşısına bakıyor ve nehirin dibinde duran Bademi izliyordu.
"Beni hasta olduğun gece mi görmüştün?" beklemediğim bir anda bana dönüp konuşmasıyla irkildim ve bakışlarımı önüme çevirdim hızlıca.
"Evet, daha önce hiç görmemiştim. Ki neredeyse her gün hastanedeyim." başını salladı yalnızca.
"Anlatsana biraz, gördükten sonra neler olduğunu falan."
"O gece cidden çok hastaydım zaten hatırlıyorsan. E tabi seni görünce böyle bir şeyler oldu tabi sonra reçeteden ismine baktım ama telefonum yanımda olmadığından kaydedemedim ve hasta olduğum içinde unuttum." derin bir nefes alıp konuşmaya devam ederken dikkatlice beni izlediğini gördüm.
"Eh o gece hastaneden sonra direkt eczaneye gidince de tamamen gitti. Benim için hastanedeki diksiyonu mükemmel yakışıklı bir doktor olarak kaldın. Bide o zaman ben on ikinci sınıftım, sınıftakilere anlatıyorum falan ve hepimiz seni nasıl bulucağımızı düşünüyoruz. Sonra son çare e-nabıza girip reçetelerimden ismini buldum. Ama sosyal medya hesaplarını bulsam da seninle ilgili bir şeyler bulmaya çalışmak çok zor oldu. Yani çok bir şey bulamadım ama en azından sosyal medyanı buldum. Hatta senle takipleşik üstelik seni yakın arkadaşlarıma bile eklemiştim. Yani bi insan neden sorgulamaz ki hiç tanımadığı birinin yakın arkadaşlarında neden olduğunu anlamıyorum gerçekten. Öyle işte." derin bir nefes aldığımda şaşkınca bana bakıyordu.
"E-nabızdan beni bulman cidden şaşırtıcı ve komik. Ayrıca her bir şey paylaştığında ben ne alaka diyerek sorguluyordum."
"Ve ona rağmen bana hiç yazmadın?" güldü ve başını iki yana salladı. Nasıl yani
"Aslında birkaç kez yazma girişimlerinde bulundum ama emin olamadım. Sen neden yazmadın bu zamana kadar?" omuz silktim ve başımı tekrar önüme çevirdim.
"Küçüktüm, daha liseye gdiyordum ve sen meslek sahibi biriydin. Etrafımdaki herkes seni çocuk gibi görür diyordu ve yazmamı engelliyordu. Bir kişi hariç."
"Kim?"
"Tabi ki Çisem. Beni hep yazmam için gazlıyordu. Ben ismini hiç söylemedim. Herkes senin sadece doktor olduğunu biliyordu. Çisem de ve bu sebeple abisi olduğunu bilmiyordum. Eh o da senin olduğunu bilmiyordu. Senin olduğunu öğrendiğinde keşke daha çok zorlasaydım daha erken yazardın demişti."
"Seni çocuk olarak görmezdim." devam edicek gibi olsa da etmemişti. Bu durum hala kafama taktığım bir şeydi ne yazık ki. Ve bu da moralimi bozuyordu doğal olarak.
"Emin misin? Konuşurken çocuk gibi gördüğüne ben emindim oysaki.." başını iki yana saladı hızlıca. Ve tüm vücuduyla bana doğru dönüp kucağımdaki ellerimi tuttu.
"Öyle hissettirdiğimin farkındayım, yani yalanda söylemeyeceğim ilk yazdığın zamanlarda öyle olduğunu düşünmüştüm. Fakat o düşünce kısa bir süre vardı. Ben seni her gün Çisem'den dinliyordum. Ama yazan kişiyle Çisem'in anlattığı kişiyi hiç bağdaştırmadım. Aklımın ucundan geçmedi. Ben o zaman kardeşimin anlata anlata bitiremediği en yakın arkadaşından hoşlanmakla meşguldüm."
"Ne?" söylediği şeyle adeta donmuştum. Ne yani şimdi benden hoşlandığını mı söylüyordu?
Hızla ona doğru dönüp kollarımı boynuna doladım ve sıkıca sarıldım.
••••
Bir süre daha yeşilliklerde oturduktan sonra farklı bir yere gitmeye karar verip kalkmış ve atlarla birlikte yürümek istemiştik.
"Peki en sevdiğin renk ne?"
"Hepsini severim ama özellikle seç dersen sanırım yeşil olabilir." başımı salladım.
"En sevdiğin yemek?"
"Yemek ayırmam." gölzerimi devirdim.
"Ama illlaki en sevdiğin vardır. Her gün yapılda hiç sıkılmadan yerim dediğin bir şey yok mu?" bir süre düşündü.
"Sanırım makarna. Öğrencilik yıllarımdan kalmışta olabilir bilmiyorum ama makarnanın her türlüsünü her öğünde hiç sıkılmadan yerim." gülümsedim.
"Uğurlu sayın ne?" güldü.
"Üç ve yedi." heyecanla gülümsedim.
"Resmen birbirimizin kopyası gibiyiz. Hmmm peki peki en sevdiğin gün hangisi?"
"İzin günlerim ne zamansa o gün." güldüm ve hafifçe omzuna vurdum. Şapşaldı.
"Ya, düzgün cevap ver."
"Perşembe günlerini seviyorum."
"Burcun ne?"
"Doğum günün?"
"Yükselenini biliyor musun?"
"Hatta sen bana direkt doğum saatini ver?" ard arda sıraladığım sorularla büyük bir kahkaha atmıştı.
"Dur sakinleş."
"Burcum akrep. Ayrıca doğum saatimi bilmiyorum annem hep sabaha karşı olduğunu söylüyor. Sanırım yaşımı çok belli ettim." son söylediğine kılırdamıştım fakat burcu..
"Akrep mi?" sesim neredeyse hiç çıkmamıştı. Hayat bitti.
"Evet, kötü bir şey mi?" yolu ortasında süslüyle birlikte durmuş bana bakıyorlardı. Yerdim ama ben bu adamı.
"Maalesef ama ben seni sevdim böyle artık yapacak bir şey yok."
Ahuaral: izninizle şöyle yıkılıyorum çok önemli bir şey öğrendim de:)))))
uygaralidemir: allah allah ne öğrendin ki acaba
↪️ahuaral: söyleyemem sır🤭çiseminiz: salak salak pozlarda bile güzel çıkan tek kadın olabilmeyi nasıl başarıyorsunuz acaba?
↪️ahuaral: ay o sizin güzel bakışınız demek çok isterdim ama çeken kişinin bakış açısı:))))))))))))
↪️çiseminiz: iğrençsiniz.
YOU ARE READING
TUTSAK// yarı texting
Teen FictionBazı hayaller gerçekleşirken bazıları da içimde ölüyordu. Bir çiçeğin solması gibi solan hayallerimle tamamen baş başa kalmış durumdaydım. ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ _______ Bu kitapta olan hiçbir terim, olay veya tıbbi hiçbir olay ve olaylar bütünü gerçek...