Güzel bir pazar günü sabahına uyanmıştım. Açık penceremden içeriye giren serinlik beni az da olsa üşütünce kalktım yataktan. Pencereyi kapatıp banyoya adımladım. Hızlıca sadece saçlarımı yıkadım. Havluyla biraz kuruttum. Dişlerimi fırçalarken aynı anda da telefonuma gelen bildirimleri kontrol ediyordum.
Artık 'Weverse' den gelen bildirimlere hiç ciddiyetle bakamıyordum. Şu uygulamadaki ünlü gruplardan birisi olan Bangthree den Min Yoongi ile resmen flört ediyorduk... Bazen şakalaşma gibi yakınlaşmalarımız olsa da ciddi anlarımız da oluyordu. Ve bu kesinlikle hayran-idol ilişkisi değildi. Başka bir şeydi ama tanımlanamazdı. Cümlece bir karşılığı yoktu.
Ağzımı çalkaladım ve telefonumu da alıp mutfağa yürüdüm. Küçük hoparlörümden sakin bir şarkı açıp kahvaltılık bir şeyler aradım kendime. Sonuç olarak dün yarım bıraktığım yemeği yedim. Genelde önceki gün bitirmeyip bıraktığım yemekleri kahvaltı öğününde yerim. Bilmiyorum ama canım istiyordu yani? Hele de önceki gece Taehyung ile pasta almışsak...
Arada bir sanki aramızdan birinin doğum günü gibi pasta alıyoruz ve genelde benim evime geliyoruz -Taehyung evine gidilmesinden pek hoşlanmıyor, bunun sebebinin dağınık ve benim evim kadar hijyenik olmamasıymış ama ben yine de şüpheliyim- mumları üfler pastanın yarısını yer kalanı benim sabah kahvaltım olurdu. Telefonumun titreşimi tahta masada daha da yükseldiğinde irkildim ilk önce. Sonra telefonu elime alıp ekranda yazan 'sarı kafa' ismini gördüm. Erkek kardeşim beni neden pazar günü arar ki?
"alo efendim?"
"alo hyung nasılsın, çok özledim seni hiç gelmez oldun eve"
"işlerim biraz yoğun bu aralar, ben de özledim sizi"
"e özlediysen bugün gelebilirsin o zaman değil mi canım hyungumm~"
"sen normal değilsin? Söyle ne oldu neden gelmemi istiyorsun bu kadar?"
"şey ya bir şey konuşmak istiyordum sadece seninle, bir de gelirken küçük boyda bir tuval alır mısın?"
"birincisi geleceğimden bu kadar emin olma, ikincisi ne yapacaksın sen tuvali? Sen çöp adam çizemiyorsun daha tuvale resim mi çizeceksin?"
"of hyung sorma işte, gelince anlatırım, telefonda olmaz ama, hadi bekliyoruz. Yarım saatlik yol zaten ölmezsin, annem en sevdiğin yemeği yapacakmış öğlene öyle dedi"
"tamam geliyorum tamam, hadi hazırlanacağım görüşürüz"
"görüşürüz~"
Oflayarak kapattım telefonu. Aslında hiç gitmek istemiyordum çünkü oraya gitmem için otobüs kalabalığı çekmek zorunda kalacaktım. Bir yandan da istiyordum çünkü hem söyleyeceği şeyi merak etmiştim, hem de annemin yemeklerini özlemiştim...
Kalkıp odama gittim. Çantama birkaç eşyamı koydum. Üstüme giyecek bir şeyler arıyordum. Turuncu bol bir tişört altına da siyah bir pantolon giydim. Siyah, hafif kurumuş saçlarıma hiç bakmadan çıktım evden. Merdivenleri inerken telefonum tekrar çaldığında bu seferki isimle daha da şaşırdım -her aradığında şoka giriyorum-. Boğazımı temizleyip açtım telefonu.
"alo"
"iyi sabahlar beyefendi, planınız yok umarım 10 dakikaya kapınız önündeyim de"
"şey aslında.. Ailemin evine gideceğim şimdi evden çıkıyordum, bir dahaki sefe-"
"yol ne kadar sürüyor?"
"ha ne?.. Hah yarım saat gibi bir şey?"
"desene ailenle tanışacağım"
"pardon?"
...
💌
Şu fotorafa bakınca karnım acıkıyor..
Diğer bölümde görüşelim
💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alone | Yoonmin
FanfictionJimin arkadaşının önerisi ile Bangthree grubunu dinlemeye başlar. Üç üyesinden ortanca olanı Min Yoongi ona çok çekici geliyordur. Bir gün bu grubun konserine gider ve olanlar olur... Yoonmin [devam ediyor...]