#2

424 44 4
                                    


Buraya geleli bir ay olmuştu ama ben hâlâ Elliot'u özlüyordum,Derin bir nefes vardım hastalıktan kırılan çocuklarla olmayı tercih ediyordum.

Yatakta oturur bir pozisyona geçip bana verilen odayı boş bakışlarla izlemeye başladım.

Eski beyaz bir karyola,Eski beyaz bir masa ve yeni toz pembe bir sandalye ve gene eski beyaz orta büyüklükte bir dolap vardı,Derin bir nefes verdim.

Yatağımdan kalkıp hızlıca yatağımı toparladıktan sonra,Odanın içinde bulunan banyoya girdim bana bu odayı vermelerinin nedeni evin içinde fazla gezinmemem anlasam da işime gelmişti.

Günlük bakımımı yaptıktan sonra aceleyle saate bakmak için odaya girdiğimde saatin geç olduğunu fark etmiştim,Geç uyanmıştım.

"Olamaz ya...Bana çok kızacak" diye mırıldanıp aceleyle odadan çıkıp merdivenlerden koşarak indim.

"Düşüceksin Grace" dedi sert bir şekilde,Robert'ın o sırada tam karşımda olduğunu fark ettim.

"Yürü kiliseye gidiyoruz,Hazel tüm malzemeleri sana verecek bugün orayı temizleyeceksin" Hazel'ın elinde duran koskocaman kovanın içinde bana bakan malzemeleri görünce yüzümde zoraki bir gülümseme yaratmaya çalıştım.

Kovayı elinden alıp kucağıma yerleştirdim ve kapıya doğru ilerlemeye başladık,Hazel yanıma doğru yanaştı.

"Sana yardım etmeye gelecektim ama Kuaför randevum var ve tatlı yapmalıyım..."

"Seni o misafirliğe götürmenin tek yolu bu,Lütfen güzelce temizle de bir açık bulup caymaya çalışmasın" Gözlerim dolmuştu gene de iç çekip kafamı olumlu anlamda sallayıp Kapıdaki babetlerimi giyip dışarı çıktık.

Misafirliğe gitme mevzusu bazı iş mevzularından sürekli uzuyordu ama bugün kesin olarak gidecektik ve Kilise'ye hiç gitmemiştim ama buranın tek ve en büyük kilisesinin olduğunu biliyordum.

Yaklaşık on beş dakikalık yolculuk beni epey yormuştu bunun başlıca nedeni bana verilen temizlik kovası içinde bir sürü malzeme vardı.

Kiliseye girdiğimizde etraf gözüme daha korkunç gözükmeye başlamıştı,Burayı temizlemek istemiyordum ya...

"Grace,Ben arkadaki evraklarla uğraşıyor olucam...Kilisenin mutfağını ve tuvaletlerini de temizleyeceksin sana merdiven getiricem camları da silersin,Kötu durumda olan şeyleri de at" Lafları yardırırken onu sessizce dinliyordum,Cümlesi bitince kafamla hızlıca onayladım.

Onayladığımı görünce hızlıca yanımdan ayrıldı ve vilada kovası,merdiven ayrıca bir çekpasla geri döndü onları bırakıp kilisenin arkasına geçti.

Derin bir nefes verip kovadaki eşyaları yere sıraladım önce üst sıralardan başlamak mantıklı gelmişti merdiveni açıp elime bir toz bezi ve camsil alıp mozaiklerin tozunu almaya başladım.

İyiki temizlik nasıl yapılır biliyordum,Yetimhanede bunu öğretmişlerdi ve temizlik yapmayı seviyordum aklımı meşgul ediyordu.

Kilisenin tüm mozaiklerini temizlemek neredeyse iki saatten fazla zamanımı aldı,Detaylı ve dikkatli temizlenmesi gerektiğini bildiğimden çok dikkatli temizlemiştim.

Tüm camları da aynı özenle bir saatte temizlemeyi bitirmiştim ve omzum feci tutulmuştu,Bunu bir kenara atıp merdivenden dikkatlice inip kirli kovadaki suyu kilisenin çiçeklerine boşaltıp dönerken gözüm ormanlık alana takıldı.

Yaşadığımız kasaba küçüktü ve ormanlık alanlara aşırı yakın bir yerdi,Yurdun duvarlarında olan büyük şehir haritasına göre büyük ormanlar vardı.

Bir ormandan bahsetmiyorum üç ayrı ormandan bahsediyorum,Üçü de birbirine bağlıydı kuzey,güney ve doğu ormanlarla çeviriliydi batı ise anayola çıkan yerdi ortada ise bizim küçük kasabamız vardı.

Ben hiç ormana girmemiştim açıkçası beni korkutuyordu,Bu ormanlar ülkemizin en büyük ormanlarıydı ve kampçıların bile girmeye cesaret etmediği yerdi,Lanet olsun buraya hangi akıl bir kasaba kurardı ki?

Derin bir nefes verip düşüncelerimden ayrıldım tüylerim diken diken olmuştu,Kilise bahçesindeki çeşmeden temiz su doldurup içeri girdikten sonra oturakları güzelce temizledim.

O kadar kirlilerdi ki temizlemeden önce koyu kahverengi olan oturaklar temizlendikten sonra açık kahverengi olmuştu ve omuzumuzu yasladığımız yerin tam ortasında ufak kırmızı bir çiçek oyması vardı,Kirden kaybolmuştu.

Yerleri de sildikten sonra kürsü kısmına geçip yaptığım temizliğe baktım,Ben gerçekten bu işte iyiydim.

Yerlerin kurumasını beklerken boş durmayıp kilise tuvaletini temizlemeye başladım ve en iğrenç yer orasıydı.

İnsanlar orayı berbat kullanmıştı kokudan durulmuyordu çöp torbasını çıkarıp çöpleri boşalttım ve her şeyi atmak zorunda kaldım.

Çöp kovaları kırıktı,Sabunluklar da öyleydi ki sabunlar içlerinden akıp lavaboyu batırmıştı,Bir buçuk saatte de orayı hallettikten sonra kirli suyu ve çöp poşetlerini alıp kiliseden çıkartıp büyük çöp kovasına atıp kirli suyu toprağa döktüm.

Kiliseye tekrardan girdiğimde o temiz görüntü ve temizlik malzemelerinin hoş kokusu beni çok ama çok gururlandırmıştı,Malzemelerimi banyodan mutfağa taşıdığımda çoğunun çeyreğinin kaldığını fark ettim.

Şükürler olsun ki mutfak o kadar da büyük değildi,Öncelikle buzdolabındaki her şeyi attım çoğu kurtlanmış yiyecek beni iğrendirsede bunu yapabilmiştim.

Mutfağı da iki saatten fazla bir sürede temizledikten sonra oradan bitmiş malzeme kutuları ve en az 4 torba çöple çıktım.

Bitik halde olsam da orası da mis gibi olmuştu,Ana salona çıktığımda Robert oradaydı ve etrafa etkilenmiş bakıyordu,Beni görünce hafifçe tebessüm etti.

"Etkileyici...Beni şaşırttın işe yaramaz değilmişsin" Beni hem gömmüş olsa da ben beni övmesi umrumda dahi değildi,Yorgunluktan bitmiştim.

"Geç oluyor,Eve gidelim de sende temizlen misafirliğe pis gelme" diyip çıkışa doğru ilerlemeye başladı,Ona yetişip çöpleri dışardaki büyük konteynıra atıp,Dua için geri döndüm.

Dualarımızı ettikten sonra eve döndük bizi gene kocaman gülümsemesiyle Hazel karşıladı.

"Temizlik nasıl geçti?"

"Çok güzel yapmış,O tuvalet bile mis gibiydi..." diyip Robert ayakkabılarını çıkardı ve hızlı adımlarla geçti,Hazel bana gurur dolu bakıyordu.

"Afferim sana,Hadi gel içeri" Hazel'ın sesiyle içeri girdim,Ayakkabılarımı çıkartıp bana verilen terlikleri giydim çok yorulsam da gece henüz bitmemişti,Hatta yeni başlıyordu.

Dinsel | MaskyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin