#16

328 34 17
                                    


"Şüphesiz ki Tanrı hiç bir kulunu terk etmez,Tanrı size şah damarınızdan daha yakın değil daha da güzeli o sizin parçanız istediğiniz kadar inkar edin ama korktuğunuzda,sinirlendiğinizde ve üzüldüğünüzde aklınıza ilk onu anmak gelir,Tanrı sevgisini ne kadar istesenizde içinizden atamazsınız" Robert gözlerini ona diken kalabalığa dikti ve hafifçe gülümsemeye çalıştı.

Ortamın sessizliği onu boğuyordu sanki,O bakışların altındaki ezici bakışlar başını döndürüyordu şakaklarını ovdu.

Neyse ki Kilisine'nin kulağa hoş gelen tiz zili çaldı ve seans bitti,Robert şükredercesine mırıldanıp masasını toparlamaya başladı,Pazar günü olan seansa katılan halk ise dağılmaya başlamıştı.

"Bay Goth,Merhaba" Robert yorgun gözleriyle sese doğru baktı ve kendini gülümsemeye zorladı.

"Merhaba Max" Genç çocuğa doğru ilerleyip eline incil'i aldı ve bir elini omzuna koyup çıkışa doğru ilerletti,Kilisenin kapılarını kilitledikten sonra oradan çıktılar.

"...Ben özür dilerim,Annem yine sizin eve gelmiş saçmalamış" Robert çocuğun sözleriyle yüzünü sinirle buruşturdu.

Bu kadın onları saçma komplo teorileriyle bir an bile yalnız bırakmamıştı,Slenderman saçmalığını sürdürüyordu,Robert düşündükçe sinirleniyordu sakinleşmek için derin bir nefes verdi.

"Affedilecek bir şey yok annenin durumunu hepimiz biliyoruz,Sorun değil Max" dedikten sonra birlikte yürümeye başladılar.

"Peki Grace yani ondan haber alabildiniz mi?" Robert çocuğa acımasız bir şekilde baktı genç bir delikanlıyla böyle bakmak özgüven sarsabilirdi ama Max zerre sarsılmamıştı.

"Hayır" Robert'ın sesindeki otarite ve kararlılık aralarındaki ortamı buz gibi yapmıştı fakat Max üstelemeye devam etti.

"Elliot denilen çocuk en son onunla konuşmuş...Bir şey çıkmadı mı yani?" Max'in bu soruları Robert'in sınırlarını zorluyordu,Evet o çocuk sorgulanmıştı ama aklanmıştı da zaten kamera kayıtları kızın sağ salim gidip geldiğini kanıtlıyordu.

"Hayır" dedi buz gibi bir tonda,Max kafasını anlarmışcasına salladı ve konuyu bir anda havadan sudan konulara çekti ve Robert'ı evine bıraktı.

Robert bu konuşmadan pek hoşnut olmamış bir halde eve döndü,Her zaman bu konu açılsa kendi beceriksizliğini hatırlıyordu bir kıza bile sahip çıkamamıştı.

Şimdi Tanrı bilir kız neredeydi,Yaşıyor muydu kötü niyetli ellerde miydi? Neden gitmişti,nereye gitmişti düşündükçe başına ağrılar giriyordu iki aydır hiç bir haber alamıyorlardı.

"Neredesin Grace..." Fısıltısının tonundaki çaresizlik boş koridorda yankılandı ve yok oldu,Gözlerini üzüntüyle yumdu,kızın yaşadığını ve iyi olduğunu ummak istedi.

                               ***

"Bu da ne?" Posta kutusunda görünen mektupla kaşlarımı çattım,İşle alakalı bir şey değildi böyle şeyler hep e-posta ile gelirdi,bir mektupla değil böylesi yavaş ve güvensiz olurdu,Ben e-postalarımızı güçlü bir şekilde korurdu.

Elime mektubu alıp posta kutusunun kapağını kapattım,Montumun cebine sokup montuma daha da sokuldum sonbahara veda ediyorduk,kış kapıdaydı.

Kapıyı çaldığımda kapı hemen açıldı,Artık görmeye alışık olduğum simayla kaşlarımı çattım ama o benim olduğum yöne bakmadı bile başı önünde eğikti,Beni içeri aldıktan sonra kapıyı kapadı.

Konuşmadı O günden sonra hiç konuşmadık,Bende onunla konuşmaya hiç meraklı değildim işime geliyordu açıkçası sessizce işlerimi hallediyor sonra ona verdiğim odaya çekiliyordu.

Dinsel | MaskyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin