Hâr 14 | Parçalanan Güvenler, Yıkılan Duvarlar

525 44 95
                                    

Hâr

murat dalkılıç, yalan dünya

♪ sezen aksu, güvercin

꧁•⊹٭14٭⊹•꧂

Parçalanan Güvenler, Yıkılan Duvarlar

İnsanlara güvensizliğin yüzünden sırtını yasladığın o duvarın, üzerine yıkılmayacağına emin olamazsın, demişti babam yıllar önce. Her defasında hiç kimseye, hatta kendime bile güvenmemem gerektiğini söyleyip dururdu. İnsan demek sadece yalan demekti babamın gözünde. Bu yüzden hep aynı şeyleri söyler dururdu.

Kendisi zamanında en çok güvendiği insanlardan yara almıştı çünkü.

Hazer'e güvenmek benim için çok kolay olmamıştı; yıllarca hayatıma tek bir arkadaşım bile olmadan devam ederken birden birinin hayatıma dahil olması elbette biraz zor olmalıydı. Onu tanıdım, onu tanıdıkça sevdim ve sevdikçe güvenim çoğaldı. İnsanlara sonsuz güvenmek korkutucuydu ama Hazer'e sonsuz güveniyordum çünkü beni ne kadar çok sevdiğini biliyordum ve bu bana yetiyordu.

Sevgi güveni var ederdi, parçalanan güvense sevgiyi öldürürdü.

Dakikalardır beynimin içinde dönüp dolaşan bir ihtimal canımı fazlasıyla sıkarken oturduğum koltukta rahatsız olduğumu yerimde durmadan kıpırdanarak belli ediyor, Kaner'in dikkatini üzerime çekiyordum. Telefon kapandığından beri bana neden öyle sorduğumu sorup durmuştu ama ben cevap verememiştim. Daha sonra Kuzey'in odasına geçmiştik, bu yüzden konu kapanmıştı ama Kaner'in kurcalayacağına bakışları yüzünden fazlasıyla emindim.

Hazer'in bana bir yanlış yapacağına inanmıyordum ama Azra Hazer'den öğrendiğini söylüyordu. Ortada iki ihtimal vardı; ya Hazer yapmıştı ya da yapanı bildiği hâlde bunu benden gizlemişti. İki ihtimal de canımı çok sıkıyordu, ikisi de birbirinden kötüydü.

Hazer hayatındaki birçok kişiye değer verirdi ama o kişiler için bana yalan söyleyeceğine inanmıyordum. Belki sadece Kaner için bana yalanlar söyleyebilirdi, ki buna da inancım yoktu, ama o, bir başkası yüzünden benim güvenimi yok etmek istemezdi.

Kaner dürüstlük abidesiydi; hiçbir zaman yalan söylemezdi sevdiklerine ve hiçbir zaman onlardan bir yalan duymak istemezdi. Hazer'in de böyle olması için çabalamıştı ama bir işe yaramamıştı. Hazer abisinin aksine kolayca yalan söylerdi. Yine de bana hiç yalan söylediğini hatırlamıyordum.

Belli ki söylemişti.

Bir dakika kadar süren gerici sessizlik Kuzey Saraç'ın odaya girip de karşımıza geçmesiyle en sonunda son bulmuştu. Yanımızdaki diğer polis yüzünden Kaner hiçbir şey soramamıştı ama buradan çıktığımız gibi beni sorguya tutacağı kesindi.

Başımı kaldırıp komisere baktığımda yeşil harelerime yerleşen sert çehresi gerginliğimi biraz daha çoğalttı. Belki de yanımdaki adam ondan daha çok öfkeli birisiydi ama Kaner hiç beni böyle germemişti. "Kusura bakmayın, beklettim," dedi donuk bir sesle. Gözleri ikimiz arasında gidip geliyordu. En azından sadece Kaner'e bakıp da beni yok saymıyordu.

"Kavga ettiğiniz adam çok tanınan bir adam." Kaner'in mırıltıyla söylediği sözler kaşlarımı çatmama sebep olurken Kuzey'in yüz ifadesinde herhangi bir değişiklik olmamıştı. Kaner'in adamı tanıyor olmasına şaşırmam anlamsızdı. "Bildiğim kadarıyla oğlu birine çarpmış değil mi?" Kuzey hiçbir şey demeden bakmaya devam ettiğinde diğer polisin şaşkın bir ifadeyle Kaner'e baktığını görmüştüm. "Zamanında böyle bir şey daha yaşanmıştı ama para işte, kurtarmıştı onu."

HARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin