Evet gelen bir bomba sesiydi, soluğumu kesen bir bomba sesiydi, tüm vücudumu titreten bir bomba sesiydi.Doğa'yla revirin bir köşesine geçmiş ve yere çökmüştük, ellerimiz hala titriyor, içimizdeki korku büyüyordu.
Dışarıdan "ambulansı arayın!" Diye bağıran kişilerin sesi geliyordu.
Biz hâlâ köşede duvara sinmiş bir şekilde duruyorduk. Revirden içeri koşarak biri girdi. Oturduğumuz yerde sıçradık ve gelen kişininin bizi öldürmek yerine korumak için gelmesi için dua etmeye başladık.
"Doğa, Helin!" diye bağıran kişinin sesini duyunca bir oh çekmiştik, gelen kişi Emre'ydi.
"Emre" diyerek ayağa kalkan Doğa, ayağa kalkarken elimden tutup benide kaldırdı. Emre bizim olduğumuz tarafa doğru gelirken benim aklımda bir soru vardı. Pusat nasıldı?
Doğa Emre'ye sarılırken kapıdan gelen kişiyi görünce rahatladım. Pusat'da gelmişti ve görünürde hiçbir yarası yoktu. Yanımıza doğru gelen Pusat'la gözlerimiz buluştu ben yanımızda duran sandalyede oturdum. Ellerim ve dizlerim hala titriyordu. Pusat'da bunu fark etmiş olucak ki hızlıca yanıma gelip önümde diz çöktü ve ellerimi tuttu "Sakin ol" dedi ama ben pek sakin olacak gibi değildim bombanın sesi kulaklarımdaydı. Pusat öne doğru eğilip bana sarıldığında bende ona sarıldım.
Doğa'da benim yanımdaki sandalyeye oturdu. Onunda benden pek farkı yok gibiydi.
Kalbim son hızda atarken Pusat ve Emre'ye bakarak "Ne oldu ?" diye sordum. Emre "Askeriyenin ortasına bomba yerleştirilmiş." Diyerek kısa bi özet geçti. Pusat "Siz benim odama gidin oturun biz dışarıya bakalım" dediğinde Doğa aklına gelenle hızla dolaba yöneldi ve bir kutu çıkardı. "İlk yardım yapmam lazım, ambulans gelene kadar dayanamayabilirler" dediğinde Emre başını salladı ve hepimiz revirden çıktık.
Pusat beni odasına götürdü ve bir şişe su verip birazdan geleceğini söyleyip gitti.
Ben odada otururken kapı açıldı ve Doğa içeri girdi. Yanında biri yoktu. Doğa'ya "İyi misin ?" diye sordum. Doğa "Yani, sen ?" dediğinde "Çok iyi olduğum söylenemez" diyerek ona cevap verdim.
Doğa'nın gözlerinde nedenini bilmediğim bir pişmanlık vardı. "Noldu ?" diye sorduğumda Doğa'nın gözleri beni buldu ve "Özür dilerim" dedi dolu gözleriyle. Ben ise "Doğa senin bir suçun yokki" dedim.
Artık neden pişmanlık duyduğunu biliyordum. Beni buraya o çağırmıştı ve olanlardan dolayı kendini suçluyordu, ama onun bi suçu yoktu oda bilemezdi böyle olacağını.
Doğa "Ben çağırmasaydım gelmeyecektin benim suçum işte" dediğinde Doğa'nın karşısındaki ofis sandalyesinden kalktım ve yanındakine oturdum. Kollarımı Doğa'ya sardığımda "Senin bi suçun yok sende bilemezdin, koskoca özel kuvvet askerleri bilmiyorsa sana vahiy mi inicekti" dediğimde onu güldürmeyi başarmıştım, aynı zamanda kendimi de.
Birazda Pusat'ın odasında gezdirdim gözlerimi. Ne çok büyük nede çok küçük bi odaydı, masanın üzerinde o malum isimliklerden vardı YÜZBAŞI PUSAT DUMAN yazıyordu. Masanın biraz ilerisinde ise bir dolap vardı, aynı şekilde kapının ilerisinde de. Masanın önünde ise karşılıklı ikişer ofis sandalyeleri ve ikisinin ortasında kare küçük bir masa vardı.
Biz Doğa ile oturmuş sohbet ederken kapının açılması ile bakışlarımız kapıya döndü. Gelen kişiler beklenmedik değildi, Pusat ve Emre gelmişti ama yanlarında bir kişi daha vardı. Adını unutmuştum ama bizim eve geldikleri için tüm timin yüzünü biliyordum.
Pusat başındaki bordo bereyi masasının üzerine sinirli ve daralmış olduğu belli bir nefes vererek fırlatırcasına koydu. Emre'nin de farklı olduğu söylenemezdi, Emre ve yanındaki asker karşımızda olan iki tane sandalyeye kendilerini bıraktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL'İM
General FictionAsker Erkek ve Öğretmen Kız Ana sınıfı öğretmeni olan Helin Hakkari'ye çalışmak için gittiğinde en yakın arkadaşının sevgilisinin, komutanı ile tanışır :) 💚