3.BÖLÜM

2.5K 70 12
                                    


Bu bölümde sadece Doğa ve Emre'nin tanışma hikayesini okuyacaksınız, onuda eklemek istedim. Önemli bilgi xjsjdhdjsj




'Doğa'nın anlatımıyla'

Yine işe gelmiş ve birkaç askeri tedavi etmiştim şimdi ise canı sıkıldığı için yanıma gelen ve askeriyede en iyi anlaştığım insanlardan olan Eda vardı. Eda astsubay çavuştu.

Biz sohbet ederken içeri kolu kanayan bir asker girmişti. Yanındaki arkadaşlarından biri koluna bi bez tutuyodu. Yaralı askeri gördükten sonra ona doğru hızlı adımlar atmaya başlamıştım.

Yanındaki arkadaşları yaralı askeri sedyeye oturttuktan sonra sedyenin yanında dikelmeye başladılar. Ben yaralı askerin yanına gidip koluna bakmaya başladım. Tişörtünün kolunu iyice yukarı sıyırıp koluna baktım. Yara birazda olsa derindi, dikiş şarttı.

"Dikiş atılacak" diyerek çekmeceden uyuşturucu iğne çıkarıp dikeceğim yeri uyuşturmaya başlamıştım ki yanda gülen askere baktım, arkadaşı yaralanmıştı ve o gülüyor muydu ?

Yaralı olan asker de benimle aynı fikirde olacak ki "Ne gülüyon lan" diyerek onu azarlamıştı. Gülmesini durdurup "Gülmüyorum komutanım ne gülmesi aşk olsun yani" demişti gülen asker. Yaralı asker "Lan yaralıyım hemşire diyo ki dikiş atıcam, yeni görevden gelmişim kısacası zor durumdayım ama sen gülüyorsun!" dedi.

Ben dikiş atmaya başlamıştım ama gülen asker "Komutanım bilmem farkında mısınız ama biz aynı timdeyiz yani bizde görevden geldik hem bide ben bunu tekte indiririm dediğiniz adam tarafından vurulunca..." dedi ama devamını getiremedi. Onun yerine yanındaki askerlerle kıkırdamaya başladılar. Yaralı asker ise "Tekte indirdim zaten ama şerefsiz sıkınca koluma geldi benim suçum ne?" demişti.

"Sende haklısın be komitan" diyerek içeri gelen yeni askere baktım. Bu iki askeri çokça kez yan yana görmüştüm, büyük ihtimalle arkadaşlardı. Yaralı asker "Devrem nerdesin beya" dedi. Yeni gelen asker "Albayın yanındaydım ya görevden sonra yanına çağırdı" dedi.

Yaralı asker "İyi iyi" demişti ama bunu derken bana baktığını hissetmiştim. Kafamı kaldırdığımda ise göz göze gelmiştik. Başımı indirip dikişin düğümünü atmaya başlamıştım ama asker bana bakmakta kararlıydı. İşim bitince "Geçmiş olsun" diyerek bir adım geriledim. Hiç konuşmamış olan asker, imalı bir ses tonu ve bakışla "Bencede" dedi yanındaki askerler ise sırıtarak bakıyodu. Neyden bahsediyodu bunlar ?

Pek umursamayarak pansuman eşyalarını ve diğer şeyeleri toplamaya başladım. Hepsini yerine yerleştiriyordum ki "Emre neye bakıyon kardeşim gelsene" diye bi ses geldi.

Adının Emre olduğunu öğrendiğim yaralı asker sedyeden kalkıp "Teşekkür ederim hemşire" diyerek arkadaşlarının yanına gitti. Arkama dönüp "Rica ederim pansuman için gelmeyi unutma, hergün gelmen lazım ama" dedim. Emre hızla "Tabiki gelirim" dedi. Bu kadar hızlı ve heyecanlı bir tepki beklemediğim için oma dönen şaşkın bakışlarım ve arkadaşlarının gülme sesini duyunca "Yani, gelirim. Tekrar teşekkürler" dediğinde ben bişey söylemek yerine gülümsedim ve hepsi beraber kapıya doğru yürümeye başladılar.

'Emre'nin anlatımıyla'

Görevden yeni gelmiştik fakat benim kolum yaralıydı, o yüzden askeriyedeki revire gidecektim. Tabiki yanıma Gökhan ve Selim'i de götürmüştüm.

Revire girdikten sonra hemşire yanıma geldi ve dikiş atılıcağını söyledi ama asıl sorun bu değildi asıl sorun bana gülerek bakan bir adet Gökhan'dı.

Gökhan'ı "Ne gülüyon lan" diye tersledim. Biz konuşurken büyük bi ciddiyetle koluma dikiş atan hemşireye baktım. Çok güzeldi ona baktığımı fark etmiş olacak ki kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Gözleri kahverenginin en güzel tonuydu.

Tekrardan kafasını koluma doğru çevirip işini yapmaya devam etti. Adı neydi acaba? Yaka kartı falanda yoktu.

Ben bunları düşünürken yanımda olan hain arkadaşlarımın hepsi bana sırıtarak bakıyodu onlara kafamı ne var? der gibi sallamıştım ama onlar gülmeye devam ediyodu.

Hemşire dikişi bitirdikten sonra  "Geçmiş olsun" diyerek bir adım gerilemişti. Selim imalı bir ses tonuyla "Bencede" dedi. Asıl sana geçmiş olsun Selim kardeşim benden çekeceğin var.

Selim'e ne demek istediğini gayet iyi anladığım için  ne diyon lan sen diye yükselmek vardı ama hemşire hanıma ayıp olurdu. Selim işini sonraya bırakıp hemşireye bakmaya devam ettim. Ama ağzı kırılasıca arkadaşım Pusat "Emre neye bakıyon kardeşim gelsene" dedi. Pusat'a kınayıcı bir bakış atıp kısık bi sesle "Sendemi be" dedim Pusat cevap vermek yerine gülmeyi tercih etti. İnşallah Pusat'ın birini sevdiği gün bende yanında olurdum ama bi dakika ben hemşireye mi aşıktım ?!

Yok be, diyerek sedyeden kalktım ve hemşireye "Teşekkür ederim hemşire" dedim hemşire "Rica ederim, pansuman için gelmeyi unutma hergün gelmen lazım ama" demişti. Seve seve giderdim. Hızla "Tabiki gelirim" dediğimde hemşirenin şaşkın bakışları gözlerimde, arkadaşlarımın gülüş sesleri ise kulaklarımdaydı.

Pusat'ın değil kendi azımı kırmak istiyodum şuan.

Neden böyle birşey söyledim ki? Yanımdaki asla faydaları dokunmayan arkadaşlarım tekrar gülmeye başlamıştı. O kadar mı kötü haldeydim ?

Hemen lafımı toparlayıp "Yani, gelirim, tekrar teşekkürler" dedim ve hemşire bana bakıp gülümsedi. Gülüşü ve gülünce oldukça belli olan gamzeleri çok güzeldi.

Kapıdan dışarı çıkınca benim yüzümde salak bi gülümseme oluşmuştu bile. Hergün gel, demişti Pusat sırtıma vurup "Helal lan" dedi.

Mahalledeki dedikoducu teyzelerin, yani bizim timin ağzına düşücektim. Aferin bana.

Neden tek gitmemiştim ki ?

Hemen yanımdaki Gökhan ise "Vay be komutanım sizin de mürvetinizi gördük sonunda" demişti. Ben ise bu dediği ile yerimde durdum ve  "Başçavuş Deniz ?" dedim. Yaşasın üst rütbelik. Gökhan sıçtığını anlamış olucak ki karşıma geçip "Emredin komutanım" dedi gergince. "Ne dedin az önce başçavuş ?" diye sordum. Haddine olmayan şeyler konuşmamasını öğretecektik umarım. Gökhan'ın aklına büyük ihtimalle eskiden verdiğim cezalar gelmiş olucak ki kısa bi süre gözlerini kapatmıştı Selim ve Pusat bu görüntüleri gülerek izliyorlardı. Gökhan "Birşey demedim komutanım, izninizle biraz işim var onları halletmeye gideyim" demiş ve arkasını dönüp tam bi adım atmaya niyetlenmişti ki ensesinden tutup "İzin verdiğimi kim söyeldi sana?" diye sordum. Şakasız aşırı eğleniyordum şuan.

"Özür dilerim komutanım ne olur gidiyim yapamayın yeni görevden geldim zaten" dedi Gökhan. Gökhan'a "Banane oğlum" diye cevap verdim. "Burası asker ocağı, ana kucağı değil" diye klasik sözümüde çaktım tabi.

Tam havamı atarken arkadan gelen Pusat'ın sesini duydum "Üsteğmen Şahin" demişti ama sesinden gayet belliydi, beni taklit edip dalga geçiyodu ve malesef ki Pusat yüzbaşıydı timdeki en üst rütbeye sahip kişiydi yani ona bende bişey diyemiyordum. Arkama dönüp "Emredin komitan" dedim. Fakat Pusat bu dediğimi fazla ciddiye alıp "ÜSTEĞMEN ŞAHİN" diye kükredi. Ben ise rütbede olduğumuzu hatırlayıp hazır ola geçmiştim bile "Emredin komutanım" dedim düzgün bi şekilde.

Pusat ise beni taklit etmeye devam ederek "Ne dedin az önce üsteğmen?" diye sordu. Gerizekalı.

"Hiçbirşey komutanım" dedim. Pusat ise tek kaşını şaşkınca kaldırıp "İyi o zaman" dedi ve devam etti, "Askerimi bırak dinlensin o" dedi.

Gerizekalı olduğunu söylemiştim demi ?

Ben ise emir büyük yerden diye düşünerek Gökhan'a baktım aşırı kibar bir insan olduğum için "Yürü git lan" dedim. Gökhan "emredersiniz komi- komutanım" dedi. Tam Gökhan'ın üstüne bi adım atmıştım ki Gökhan arkasına dönüp koşarak uzaklaşmaya başladı.

Sana sonra bela olucam Gökhan bekle sen.

YEŞİL'İMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin