Pusat'dan iki haftadır ben göreve gidiyorum yeşil'im ulaşamayabilirsin, seni seviyorum. Mesajından başka hiçbir haber alamamıştım. İyi miydi acaba?Beklemekte sorun yoktu, beklerdim. Ama iyi mi yoksa kötü mü bilmeden beklemek çok zordu. Dağ taş benden daha çok görüyordu sevgilimi!
Bazen bir dağ olmak istersin...
Makyaj masamda oturmuş arkada çalan şarkıyı mırıldanarak makyaj yapıyordum. Saate baktığımda geç kalmak üzere olduğumu fark ettim. Asla şaşırmamıştım, geç kalma konusunda mükemmeldim. Hani sınıfta hergün geç gelen birisi olurdu ya, ha işte o bendim.
Hızla çantamı alıp içine birkaç eşya doldurdum ve Doğa'nın yanına gittim. Saçlarına şekil vermekle meşguldü. Yanına gidip yanağına bir öpücük bıraktım, yanağı ruj olmuştu. Ben kıkırdarken Doğa rujumu allık olarak kullanarak yanağına dağıttı. İyi fikirdi. "Görüşürüz güzellik" dedi göz kırparak. Sevgilimiz olması birbirimize asılmayacağımız anlamına gelmiyordu.
"Görüşürüz" dedim harfleri uzatarak. Koşar adımlarla kapıya yöneldim ve kapıyı açıp ayakkabılarımı giymeye başladım.
Asansörün gelmesini beklemekten nefret ediyordum. Zaman nakittir, zaman gidiyor!
Asansör geldiğinde hızla içeri girip üzerinde sıfır olan tuşa bastım. Ağır apartman kapısını açıp dışarı çıktım. Kapımız çok ağırdı, zorlanıyoruz, apartman yöneticisi beyefendiye duyurulur.
Okula giderken sanki az geç kalmışım gibi daha da geç kalmak için bide yol üstündeki bakkala girdim. Aferin Helin böyle devam et kızım. Bakkaldan bir tane su alıp çıktım. Neyseki hızlı yürüyordum, umarım yetişebilirim.
Hayır yetişemem.
Okulun önüne geldiğimde içeri girerken "Kızım dur, tamam geç kalmadın" diyen tanıdık sesle arkama döndüm. Güneş ve Aylin okula gelmişti. Aylin annesinin elini tutmuş önden giderek çekiştiriyordu.
"Bak öğretmeninde yeni gelmiş" dedi Güneş. "Günaydın" dedim bende gülümseyerek. Güneş'de bana aynı şekilde karşılık verdikten sonra eğilip Aylin'in yanaklarından öptü ve klasik uyarılarını yaptı. Yaramazlık yapma, öğretmenini üzme vb.
Sınıfa girdiğimde herkesin kendi aleminde takildigini gördüm. Kızlar evcilik oynamaya başlamıştı bile. Öğrencilerimi görünce yüzümde bir tebessüm oluştu. Çok tatlıydılar.
Anasınıfı öğretmeni olucağımı insanlara söylediğimde, "o kadar küçük çocukla napacaksın? Git mühendis falan ol" gibi şeyler söylemişti. İnsanların sözlerine kulak asmayarak hedefimden şaşmamış ve öğretmen olmuştum. Atanamazsın diyen kuzenlerime ise güzelce havamı atmıştım. Ülkenin diğer ucuna gelmiş olsam da atanmıştım!
Yapamazsın, edemezsin falan demişlerdi ama başarmıştım! Babalar sözünü tutardı.
Şimdi ise 18 tane çocuğum vardı.
"Günaydın çocuklar, geç kaldım kusura bakmayın" diyerek çantamı masama bıraktım. Çantamı bıraktığımda "Öğretmenim Poyraz oyunumuzu bozuyor" diyen Selin'e döndüm. Daha yeni geldim ama bi durun. "Poyraz" dedim uyarıcı bir ses tonuyla. Poyraz gülerek kendi arkadaşlarının yanına gitti. Tatlı çocuktu aslında fakat yaramazdı.
"Şimdi hepimiz oyunlarımızı bırakıp masalarımıza yerleşiyoruz."
"Bugün yapacağımız patates baskısı için herkes patateslerini getirdi mi?" Diye sordum öğrencilerime. Öğrencilerim hepbir ağızdan evet diye bağırdığında "Güzel" dedim. Bugün patates baskısı yapacaktık! Çocukken bende yapardım, oldukça eğlenceliydi bence. Bugünde uzun bir aradan sonra öğrencilerimle tekrar yapacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL'İM
Ficción GeneralAsker Erkek ve Öğretmen Kız Ana sınıfı öğretmeni olan Helin Hakkari'ye çalışmak için gittiğinde en yakın arkadaşının sevgilisinin, komutanı ile tanışır :) 💚