Mine'den
İnsanlar hata yapar. Herkes yapar. Ben de yapabilirim. İnsanım sonuçta. Tabii ayrı bir marifetim daha var benim. GERİZEKALILIK! Evi yaktım lan evi. Bir söz var ya, insan insansın kurdudur, diye. Ben bu sözü şu an değiştiriyorum. İnsan insanın şeytanıdır. Buradaki şeytan da benim. Cehennem eksikti. Onu da az önce oluşturdum.
Alevler düşündüğümden daha hızlı büyüyordu. Kolonya şişesini alıp alevlerden uzağa koridora doğru yuvarladım. Onun patlaması şu an hiç işime gelmez. Lavabodan su alıp getirsem yangını söndürebilir miydim ki? Dışarıdaki bağırışlar daha da kafamı karıştırdı. Hayır Mine geri döndüğünde içeri girme şansı kalmayabilir. Haklısın iç ses vakit kaybetmemem lazım. Kediyi aramaya devam ettim. Koltukların arkasına, masanın altına, tv ünitesine kadar baktım. Yok yok yok! “Pisi pisi pisi... Hadi çık ortaya be yavrum!”
Gözlerim dumandan o kadar çok yanıyordu ki ağlamadan onları açık tutmam mümkün değildi. Binlerce çöp bir olup dolmuştu sanki içine. Her nefesim zihnimdeki karmaşaları arttırdı. Dumanı solumamam gerekliydi. Ama ben bunu da akıl edemedim. Tişörtümü burnuma çektim. Pek işe aramadı. Bu gidişle burada ölüp kalacağım ben. Son kez etrafa baktım. Belki de yangın başladığında dışarı kaçmıştır. Kediler korkar diye düşünürken tv ünitesinin yan tarafındaki küçük karartı gözüme çarptı. Oraya bakmıştım aslında. Yine de kontrol etmek için oraya koştum. Yandan bakınca gerçekten oradaydı. Gözleri kocaman olmuştu. Almak için eğildiğimde biraz daha geriye kaçtı. Yapma be yapma.
-"Gel pisi pisi. Hadiii!” erişemeyeceğim kadar geriye gitti. Omzumu zorlasam da parmak uçlarım bile değmedi kediye. “Pisi pisi.” Üniteyi tüm gücümle çekmeye çalıştım. Yerinden bile kımıldamadı. Bunu duvara sabitleme fikrime şu an küfrediyorum. Sinirle üzerine vurdum. Alevlerin sıcaklığı sırtımdaydı. Hatta tüm bedenimde. Hissetmekten çok yanmaya doğru gidiyordum artık. Yine de son umutla ona ulaşmaya çalıştım. Yanmaktan korktuğum kadar onun da yanmasından korkuyorum işte. Bana doğru kaçsın diye arka tarafına doğru bir şeyler attım. Olduğu yere daha çok sindi. “Nolur? Nolur gel. Seni bırakamam burada. Lütfen.” Gelen öksürük nöbetiyle sustum. Ciğerim de çıkacak. Sıcaklık dayanılmaz bir hal almıştı artık. İtfaiyenin sirenini duyabiliyordum. Ama vakit yoktu. Tv ünitesine yandan bir omuz attım. Canım acıdığı ile kaldım. Bir daha üniteye asıldığımda tişörtümün çekilmesiyle geriye doğru yalpaladım. Furkan tam kaşımdaydı. Dehşet içindeki yüzü benim için cennetti.
-"NE YAPIYORSUN? MANYAK MISIN?” kolumdan tuttuğu gibi kapıya yönlendirdi. Durdurmaya çalıştım onu. “DELİRDİN Mİ? Çıkalım şuradan. Yanacağız."
-"Kedi!” dedim zorla. “Kedi kaldı.”
-"NEREDE?”
Elimle yerini gösterdim. “Ünitenin arkasında.”
Kedinin olduğu yere bir bakış atıp "Tamam ben alırım. GİT GİT!” Diye bağırarak beni arkamdan itti. Televizyon ünitesinin oraya geçip uzanmaya çalıştı. Olmayınca o da üniteye asılmaya başladı. Yanına ben de gittim. “GİTSENE!” dedi tekrardan. Dinlemedim ve üniteye asıldım. O anda ne kadar gücüm varsa hepsiyle... Ünite çatırtı ile koparak benimle birlikte yere düştü.
Hemen dirseklerimin üzerine doğruldum. “Kaptım.” Dedi. Bir elinde kediyle başımda dikiliyordu. Diğer eliyle üzerimden üniteyi çekip attı. Beni de yerden kaldırırken bacağımın üzerine düşen fotoğraf albümünü elime aldım.
-“ÇABUK ÇABUK!” Ve hızlı adımlarla çıktık buradan.
Bahçeye çıktığımızda ekipler eve girdi.
-"Arkadaşlar yaralandınız mı?” bir itfaiye eri yanımıza geldi. Başımızı olumsuz olarak salladık. "Sizi güvenli alana alacağız. Daha fazla dumana maruz kalmayın. Açık havada durun.” Dediği gibi iki kişi bizi evden uzaklaştırdı. Sitedekiler de peşimize takıldı. Bir kenara oturup nefes almaya çalıştık. Gözlerimi yer sabitledim. Ne yaptım ben ya?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mine Çiçeği II (G×G)
RomanceVer elini öyle durma hadi gülümse... Homofobikseniz veya bu tür hikâyelerden hoşlanmıyorsanız lütfen okumaya devam etmeyin. Başlangıç Tarihi: 25.08.2023