Kar'dan
Hiçbir şey öylesine olmaz... Hiçbir insan öylesine hayatınıza girmez...
Sevdiklerime en ufak bir şey olması ihtimali bile deli ediyor beni. Bu tavrımdan kurtulmam gerektiğini biliyorum. Sevdiklerimi boğmamalıyım. Düşünsenize başınızda biri sürekli sizi uyarıyor. Aşırı sıkıcı... Bazen işte kendime engel olamıyorum. Tecrübelerimi kullanma şeklimin bir tecrübesizliği var üzerimde. Ne de olsa onlar 5 yaşında değiller.
Denizden çıktığımızda sevgilim beni havluya sardı. Bunu yapmayı seviyor. Sadece bana özel yaptığı için de inkar edemem çok hoşuma gidiyor. Kimin gitmez ki?
Şezlonga oturdum. O da bana doğru yaslandı. Saçlarının ucundan damlayan sular köprücük kemiğimde kendine ait bir yol oluşturdu. Ondan bir yol... Her zerremde iz bırakan... Elimi eline kenetleyip karnının üzerine bıraktı. Hafif yanmış omzuna çenemi sürttüm. Bakışları ayrı bir boyuta ulaştı yine. Çabuk etkileniyor.
Furkan yattığı yerden ayağa kalktı. Tişörtünü silkeleyip giydi. Kafeye geçecek sanırım.
-"Ayağa kalkmışken içecek bir şeyler getirsene be.” Bana göz ucuyla baktı. “İçimiz yandı.”
-"Senin yanmadığın gün mü var be menopoz kadın. Git kendin al, hade!”
-"Ne olacak oğlum ya? Gelirken getir işte. Hem getirmezsen...”
-"Ben getiririm. Ne istiyorsunuz?” deyip hafif doğruldum.
Furkan gülümseyerek bana baktı. “Ah işte şu tatlılığa karşı koyamıyorum. Ama bu şom ağızlılar...” Mine ile Serin'i gösterdi, başını salladı. “Getirmezsen şu olur, bu olur diye diye hayatımı kaydırdılar. Soğuk şeyler getiriyorum.” Deyip şezlongların arasından kıvırtarak geçip gitti. Mine'm ile Serin birbirine bakıp güldüler. Çok fena bunlar.
-“Hani bir daha yapmayacaktınız?” hesap soralım bakalım.
-"Sevgilim elimizde elde edilmiş bir hak var. Uzun bir emeğin sonucu bunlar. Hem her alanda kullanmıyoruz ki. Küçük şeylerde...” Ah Mine'm ah.
-"Az bile Furkan'a.” Dedi Serin.
Furkan'a dedikleri olmuyor aslında. Furkan bizimkilerin istediğini yapmayınca, bizimkiler yapamazsan şu olur gibi bir kehanet ortaya atıyorlar. Furkan yapmayınca da bu kehaneti çaktırmadan kendileri gerçekleştiriyorlar. Mesela patates kızartması getirmediği için Furkan'ın başına şemsiye düşürdüler. Para bozdurmaya gitmediği için omzuna kuş pisleyecek deyip boya döktüler. Furkan anlamadı. Böcek saldırıları gerçekleştirdiler. Gömleğinin dikişlerini gevşettiler. Üzerinde söküldü. Geçen yılki meteor yağmurunda başına göktaşı düşecek deyip tüm gece taşladılar... Böyle böyle inandırdılar. Asla üşenmiyorlar. Evde bunun için ciddi ciddi plan yaptılar kaç kez. Furkan'ın en korktuğu ve bundan sonra ne derlerse yaptığı kısım ise “Kepeğin çıksın Furkan.” oldu. Aşırı güldüğümü söyleyebilirim. Çocuk saçlarındaki peynirden dolayı on kere duşa girip çıktı. O günden sonra da Furkan’a istedikleri bu tip küçük işleri yaptırmayı başardılar.
İçeceklerimizi getirip karşımıza oturdu. Elimdeki limonata bardağını bacağıma yasladım. Gözüm bir yandan Furkan'ın üzerindeydi. Aynı çember için dönüp durduğunun farkında değil. Aynı hizada koşmak onu bir yere götürmüyor. Adımı sağa ya da sola atsa çemberden çıkacak ve çözülecek. Belki de çözmek istemeyen kendisidir. Bilmiyorum.
Gözlerini yerden Mine'me doğrulttu ve birden bağırmaya başladı.
-"Ara! ARAA! ARA BEEE!” ne oluyor? Yarimle birbirimize anlamsızca baktık.
-“Ne diyorsun oğlum? Kimi arıyorum?” elini başına koydu. “Ulan bugün mal mı gelecekti? Bugün günlerden ne?” diyerek panikledi.
-"Bugün mal günü değil.” Dedim. “Perşembe bugün.”
-"Kimi arıyoruz?” Serin Furkan'ın yanına oturdu.
-"Beni.” Kaşlarını çatarak Furkan'ı inceledi.
-"Telefonunu mu kaybettin?” dedi zeki sevgilim. Bu aklıma hiç gelmemişti. Son derece mantıklı.
-“Aramıyor.” Deyip Serin'in omzuna kapandı. Serin gözlerini devirdi.
-"Kar'cım az önce uyardın fakat ben bunu denize atarım!”
-“Patron aramalarıma geri dönmedi. Şefkat göster bana vicdansız.” Ağlar gibi sesler çıkardı. Serin omzuna eliyle pıt pıt vurdu. Furkan kafasını kaldırdı. “Sağ ol be. Gerçekten şu an mutluluktan ölüyorum.” Deyişine güldüm.
-"Vurmadığıma şükret.”
-"Doğru ayı olduğundan öldürerek seviyorsun... Yazık Lena'ya.”
-"Oğlum o değil de Patron'a neden ara demiyorsun? Ya da sen tekrar ara. Bana niye bağırıyorsun?” hesap soranlara bak sen. Bakışını sevdiğim. Mine'm burada haklı. Boşanmaların çoğu dile getirilmeyen isteklerden kaynaklıymış mesela. Gerçi telefondaki cevapsız arama da bir istektir ve dile getirilmiştir.
-"Aşkım evrensel konular sen boş ver.”
-"Evrenselmiş. Alaeddin mi sanıyorsun kendini? Lambadaki cin miyim lan ben? Dilek merkezi miyim?” etrafına baktı. “Lambada mı yaşıyorum?” tatlılığına güldüm.
Serin kahkaha attı. "İyiydi bu. Ne diye ona diyorsan?”
-"Sen sus yelloz. Evrene mesaj veriyorum ben. O tür şeylere senin aklın ermez tatlım. Mine sarı sarı parlak duruyor. Evrenin dikkatini daha çok çeker. Sen ne böyle kızıl, cehennemden mesaj gelmiş diye bakmazlar sana.”
Serin donup kaldı. “Ya ne alaka?”
-"Zebani ne alakaydı?”
-“Kinciye bak. Deve kini var kızım sende...”
Onlar birbirine sataşırken yarimin kulağına yaklaştım. “Bence cin olabilirsin?” anlamayarak yüzüme baktı. “Dileklerimi gerçekleştiriyorsun.”
-"Galiba kendiminkileri de...” gözlerimin içine derin derin baktı. Başını kürek kemiğimin üzerine yasladı. Kaşının tam üzerinden uzunca öptüm. Gözlerini kapattı. Huzurun tanımı o benim için. Özgürlük peki? Özgürlük birine hiç düşünmeden rahatça seni seviyorum diyebilmektir. İlişki ise her an özleyebilmenin haklı oluşudur.
Birinin zorunluluk duymadan yanınızda oluşu, gitmeyişi evrenin size verebileceği en büyük hediyedir. Hiç gitme sevgilim... Hiç zorunluluk duymadan kal yanımda... Deniz kokusu bürünmüş tenini içime çektim. Hafif yosun, bol aşk, çokça mavi. En güzeli onun gözlerinde.
-“BEYEFENDİ!” Furkan'ın bağırışı ile doğrulduk. Ayağa kalktı ve sinirli şekilde masalara doğru yürüdü. Yine ne oldu acaba?
*Heyt ben geldimm. Nasılsınız? İyi misiniz? Dikkat edin bir salgın bir salgın var yakalanmayın. Nerden biliyorsun derseniz tecrübe etmiş olabilirim. (Bu cümle yanlış sanki. Yabancı mı var biz bizeyiz, düzeltemicem fkfkfk) 5 günde 5 yıl yaşlandım. Bu zihinden pek bir şey beklemeyin fjfkfk neyse daha uzatmadan sevgiyle kalın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mine Çiçeği II (G×G)
RomanceVer elini öyle durma hadi gülümse... Homofobikseniz veya bu tür hikâyelerden hoşlanmıyorsanız lütfen okumaya devam etmeyin. Başlangıç Tarihi: 25.08.2023