Bölüm 5

517 73 132
                                    

Mine'den

Çaresizlik ne derseniz? Çaresizlik istemediğiniz bir durum karşısında hiçbir şey yapamamanızdır. Benim için tanımı ise ölümdü. Öleni geri getiremiyordunuz. "Güzel insanlar hatırlanmalı.” Dedim Serin'e. Yerdeki kumlardan elime aldım. Pandemi döneminin bizden aldıkları Zehra yenge ve Kahraman amcaydı. Zehra yenge zaten zayıf olan bünyesiyle hastalığa yakalanınca yenemedi. 10 gün sonra da Kahraman amca onun peşinden gitti.  Hasta değildi ama kalbi dayanamadı Zehra yengenin yokluğuna. Bir bitkinin köklerini kesmek gibiydi Kahraman amcanın durumu. Hayatla yaşam bağlantısı Zehra yengeydi.

Elimdeki kumlara baktım. İçinde kum tanesi kadar küçülmüş olan cam parçalarını ayırdım. Biri öldüğünde de içiniz böyle oluyordu. Cam kırılmış gibi. Her yanınıza dağılıyordu. Değdiği her yanı kanatıyordu. Ama zaman geçtikçe... Elimdeki cam parçalarına parmağımı bastırdım. Kırıkların keskinliği gidiyordu. Kanatmıyordu, size zarar vermiyordu, hep öyle içinizde kalıyordu. Eskisi gibi bir bütün de oluşturamıyordu. Zehra yenge ve Kahraman amca da benim için öyleydi artık.

Kahvecinin %40 hissesini satıp bu kafeyi ve de hemen arkamızdaki evi satın aldık. Arkadaki evde Serin ve Furkan kalıyor. Arada da Lena geliyor. Yazları eşyalı olarak kiraya veriyoruz orayı. Kiralanmasını ben istemiyorum ama neyse bu konu biraz karışık.

Sevgilim koluma girip başını omzuna yasladı. Gülümseyerek ona baktım. Varlığın hiç eksin olmasın üzerimden.

Ortamdaki havayı dağıtmak için “Soğuk muydu su?” diye sordum Serin'e.

-"Duş suyu gibiydi. Sıcacık öyle böyle değil.” Nasıl ya? “İskeleden atlayabilirsin." Furkan'ı kontrol etti ve bana göz kırptı. Oyun oynuyoruz bakalım.

Furkan elindeki telefona bakarken kaşlarını hava kaldırdı ve bana baktı. Elini beline koyarak Serin'e döndü.

-"Kız paçoz madem duş suyu gibiydi neden on saatte girdin? Tatlım sen bu yarım akıllıyı dinleme. Sakın oradan atlama aklını kaybedebilirsin. O derece soğuk.” Hain bir gülüşle Serin'e döndü. “Çok istiyorsan seni atalım iskeleden. TUT MİNE!” kahkaha atarak öndeki şezlongdan kalktı ve Serin'in üzerine hamle yaptı. Serin Furkan'ın kolunun arasından sıyrıldı.

-"SAÇMALAMAYIN!” dedi dönüp. Furkan'a çaktırmadan bakıp başımla işaret verdim ve Serin’in ayak bileğinden tuttum. Dengesini kaybedip kumlara düştü. Furkan da kollarından yakaladı. Havaya kaldırdık. Şu an kendimi yamyam gibi hissediyorum. Avımızı yakaladık gidiyoruz. Gerçi onlar timsah neyim götürüyorlardı. Bir de ne vardı? Komodo ejderi. İskelenin başına vardığımızda Serin'in çırpınışları arttı. Ben bunu tutamıyorum ki. Ejder değil bu. Orkinos. “Valla konuşmam!” konuşan orkinos. Az sonra denize kavuşturacağım. Bekle.

-"Furkan ayaklarını zapt edemiyorum. Yer değiştirelim.”

-"Hayatım kaçar.”

-"Kaçmaz kaçmaz.” Serin'in yüzüne bakıp başımı salladım. Anladı planımı. “Kaçarsa üzerine atlarım. Rezil olur. De mi Serin?”

-"Uzatmayın abi atın da bitsin.”

-"Dirensene be. Böyle tadı çıkmıyor.” Yere bıraktı Serin’i. Bir eli Serin'in omuzunu bırakmadan bacaklarına dolandı. Önlemli gidiyor bir de. Eli de kafam kadar bunun. Ben de Serin'nin arkasına dolandım. “Üç deyince kaldıralım.”

-"Sizin yüzünüzden hastanelik olursam avukat sevgilim olduğunu hatırlatırım.” Tehdit de yedik.

-"He he. Hadi 1-2-3” kaldırdık. Cadıları da böyle denize atıyorlarmış. Ayaklarını kollarını bağlayıp atıveriyorlarmış. Su yüzüne çıkarsa cadı, çıkmazsa masum. Gerçi ölüyor iki şekilde de. Gözyaşı deneyi daha iyi bence. Cadılar ağlayamıyormuş. Tüm duygusuzlar ölür. Hem bunlar niye cadıları öldürüyor ki? Abi elinde cadı varsa ülkene topla bunları. Füze mi geliyor cadı iki bağlama büyüsü yapar hop geri gönderir füzeyi. Düşman mı geliyor döndürür orduyu geri. Her türlü savunur. Nükleer falan da işlemez. Cadıların değeri hiç bilinmedi hiç.

Mine Çiçeği II (G×G)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin