İYİ OKUMALAR
çığlık sesleri duyuyordum. birisi bağırıyordu, feryatlar ediyordu. etrafta ki karanlık sis bulutu yavaş yavaş dağıldı. Özgür yerdeydi, kalbinde ki yaradan kanlar akıyordu
tıpkı o günki gibi
özgür'ü gördüğümde korkuyla adımlarım geriledi. "ö-özgür" sesim yankı yapıyordu. bu bir rüya
uyan laren
özgür'ün başında bir kız vardı. bu bendim, eski halimi tanıyordum. feryatlar eden çığlıklar atan bendim. özgür'ü sarsıyor uyanmasını istiyordum.
korkuyla gözlerimi açtığımda etrafa baktım. o karanlık odada değildim. terden sırılsıklam olmuş dağınık saçlarım yüzüme yapışmıştı. göğsüm o kadar hızlı kalkıp iniyordu ki panik atak geçiriyorum sandım.
biraz olsun kendime geldiğimde yataktan kalktım. odada ki banyoya girdiğimde aynaya bakmak istemedim.
bakarsam ağlardım.
bakarsam ölürdüm
hızlı bir duşun ardından annemin önceden aldığı giysileri üstüme geçirdim. kıyafetlerin bedenleri ne kadar küçük olursa olsun bana büyük geliyordu. soğuk suyla duş alsamda hala kendime gelememiştim.
rüyanın etkisini hala hissediyordum.
aşağı indiğimde yemek odasından gelen çatal kaşık sesleriyle oraya ilerledim. odaya girdiğimde herkes masadaydı. babam gülümseyerek bana baktığında ona hafif gülümseyerek baktım. yamaç abim kalkarak yanıma geldiğinde onunda hala sersem olduğunu fark etmiştim. nazikçe bileğimden tutarak yanında ki sandalyeye oturttu.
tabağımı doldurmaya başladığında başımı yorgunca omzuna yasladım. bakışları birkaç saniye bana döndü ardından dudaklarını alnıma bastırdı. tabağıma sofrada ki her şeyden koyduktan çatala aldığı salatalığı dudaklarıma yasladı. küçük ısırıklar halinde yediğimde hepsinin özlemle beni izlediğini biliyordum.
onlara bakamıyordum. rüyanın etkisi miydi yoksa başka bir şey mi bilmiyorum ama onlara baksam gideceklermiş gibi hissediyorum. babam uyarıcı bir şekilde öksürdüğünde hepsi yemeğine döndü. yine de bakışlarının arada bana değdiğini biliyordum.
yamaç abim küçük bir çocukmuşum gibi yemeğimi yedirdi. ege abim masayı topladığında onlar salona geçti. bende odasında uyuyan özgür'e bakmak için yukarı çıktım.
belki de rüyadan dolayı yine gitmesinden korkmuştum.
odaya girdiğimde yeni havalandırılmış oda kokusu burnuma doldu. kenarda ki tepside ekmek kırıntıları vardı. özgür yüzü acıyla buruşmuş bir şekilde yatıyordu. beni gördüğünde yüzünde ki acı ifadesini silmeye çalıştı.
gülümseyerek elini uzattığında adımlarım hızlandı. yanına uzanarak dikkatlice sarıldığımda beni göğsüne çekti. tek kolunu belime doladığında başımı istemsizce boynuna gömerek kokusunu içime çektim.
buradaydı.
bir daha ölmeyecekti kötü bir kabustu
saçlarıma küçük öpücükler bırakırken başımı boynundan kaldırıp ona baktım. "canın acıyor mu" gülümseyerek gözümün önüne gelen hafif nemli uzunlu kısalı saçlarımı kenara çekti. "senin kadar değil kızıl"
nazikçe dudağımdan öptüğünde boğazımda oluşan bir düğüm daha çözüldü. "aileni çok sevdim kızıl, seni çok mutlu edecekler"
konuyu değiştirmesi belki de artık normal olduğumuzu düşünmeme neden oldu. içinde bulunduğumuz duruma göre ne kadar normal denebilirse artık.
"çok yorgun görünüyorsun biraz uyumak ister misin kızıl" başımı usulca salladığımda yanağımdan öptü. kenarda ki yorganı üstüme sıkıca örterek beni kendine daha çok çekti. kulağıma doğru yaklaşarak fısıldadı "korkma tamam mı, ben buradayım. o kabuslar gerçek değil"
bir bakışımla her şeyi anlayan adam, seni çok seviyorum
kokusuyla gözlerim kapandı, saniyeler içinde uykuya dalmıştım.
Yamaç'ın Anlatımıyla;
Özgür'ün odasının önündeydim, duvar kenarına çökmüş dizlerimi kendime çekmiş oturuyordum.
bakışlarım yaralı ellerimdeydi. arada sızlıyorlardı, onların yaraları kadar değil.
annemin zarif bedeni koridorun başında göründüğünde yüzünde her zamanki anne şefkati ile yanıma geliyordu. benim gibi duvar dibine çöktüğünde başını omzuma yasladı. elleri yaralı elimi sardığında yüzümde küçük bir tebessüm oluştu
"annem hasta olacaksın yerde, hadi gel inelim" günlerce o kadar çok ağlamıştı ki ağlamaktan sesi kısılmıştı. tepki vermeden oturmaya devam ettim. kız kardeşimi bir daha yalnız bırakmayacaktım onu benden bir daha alamayacaklardı. yüzünde ki gülümseme bir daha solmayacaktı
"peki oğlum peki" annem yavaşça kalktığında ona baktım. "anne saçlarını kesmişler yine uzar demi" gülümseyerek başını sallar "uzar annecim" yanımdan ayrıldığında içeriden çığlık sesi gelmişti.
laren'in çığlığı
hızla içeri girdiğimde laren özgür'ün kolları arasında korkuyla titriyordu. özgür onu sakinleştirmek için bir şeyler söylüyordu ama laren sakinleşemiyordu. yanlarına gittiğimde laren korkuyla irkildi.
bakışları bana döndüğünde hızla kollarıma atıldı. "abi ölmesin" onu kucağıma çekerek saçlarını okşadım. fısıltılı sesi ikimizinde kalbini yangına çeviriyordu. "ölmeyecek abim, kimse ölmüyor"
Özgür'ün gözleri dolu doluydu, laren'in yaralı elini sıkıca tutarken yüzünde ne yapacağını bilmediğini belli eden bir ifade vardı. laren başı göğsüme yaslı uyuduğunda onu yavaşça yanına yatırdım.
laren huzursuzca yastğa sarıldığında gözüm saçlarına takıldı. saçları ailemizi yansıtıyordu, dağılmış
"ne zamandır kabusları arttı" özgür'ün konuşması ile ona baktım. "son 2 aydır falan, eskiden de görüyormuş ama bu kadar çok değil"
ne kadar kabul etmekte zorlansam da özgür onu bizden daha iyi tanıyordu. "ne yapacağız, nasıl topayacağız" dudakları sıkıntıyla birbirine kenetlendi. sıkıntılı nefeslerinin arasında konuşmaya başladı. "onu toplamak için biz toparlanmalıyız, biliyorum zor ama mecburuz"
bu sözleri daha çok kendine söylemiş gibi konuşuyordu. yavaşça başımı salladım. "o zaman eskisi gibi davranacağız"
"evet" derin bir nefes alıp kalktım. "ağrın olursa söyle tolga aşağıda" başını salladığında odadan çıktım. aşağı inip ailemle konuşmalı ve toparlanmalıydık
kardeşim için değişmemiz lazımsa tüm dünyayı değiştirirdim
SON
yamaç'a aşığımmm
nasıldı?
en sevdiğiniz sahne?
Özgür'ü sevdiniz mi?
sizce toparlanabilecekler mi?
bizi nasıl sahneler bekliyor dersiniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl [Tamamlandı]
Teen FictionNe zaman başlamıştı her şey? doğduğumda öz ailemden koparılmamla mi yoksa aynı evi paylaştığım adamın baba değil bir canavar olduğunu anlamam mı? Peki ne zaman yaşamaya, nefes almaya başladım... evet evet o gelince, hayatım onunla güzelleşti ama onu...