Ne zaman başlamıştı her şey? doğduğumda öz ailemden koparılmamla mi yoksa aynı evi paylaştığım adamın baba değil bir canavar olduğunu anlamam mı? Peki ne zaman yaşamaya, nefes almaya başladım... evet evet o gelince, hayatım onunla güzelleşti ama onu...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İYİ OKUMALAR
'Laren abim içeri git"
"Yamac hadi"
Birileri konuşuyordu, bir şeyler anlatıyorlardı ama duymuyordum. Bedenim üşüyordu deli gibi titriyordum
Birileri koluma dokunduğunda korkuyla sıçradım. Dudaklarım birbirine yapışmış gibiydi konuşamıyordum
Aldığım nefes sanki göğsümde kesiliyordu
"K-korkma" etrafın bağıran ve hareketli halini susturan fisilti beni kendime getirdi sanki
Özgür gözünde ki morluga rağmen kısıkça gözlerini açmış doğrudan bana bakıyordu. her bakışında sanki ölüyordum, göğsümün üstünde ki ağırlık her seferinde nefesimi kesiyordu.
bacaklarımın bağı çözüldü, sert beton dizlerimi parçalayarak canımı yaksa da umursamadım, kalbimde ki acı öyle büyüktü ki nefesim kesiliyordu güçsüzce kucağıma dağılan parmaklarımın arasında bir el dolandığında oraya baktım. özgür zorlukla parmaklarımı tutuyordu.
ambulansın sirenleri kalbimin korkuyla çarpmasına gözlerimin kamaşmasına neden oluyordu. tüm anılar tek tek gözlerimin önüne geliyordu. özgür aynı bu şekilde yatıyordu, kanlar yine betonu kırmızıya boyuyordu, özgürün yine nefes alışları yavaştı. özgür yine gözlerimin önünde ölüyordu ve ben onu yine kurtaramıyordum
belime dolanan beni kaldırmaya çalışıyordu. ama sanki binlerce ağırlığın altında eziliyormuşum gibiydi
"laren gitmeliyiz hadi" etrafımızda olan insanlar artsa da bakışlarımı özgürün aşık olduğum buz grisi gözlerinden ayıramıyordum. bedenim kaldırıldığında ayakta durmam için yakında ki kişiye yaslandım. ambulans doktorları özgürü aldığında başımı hayır anlamında salladım.
olmazdı tekrar olmazdı, birbirine yapışmış hissi veren dudaklarımdan bir feryat koptu "hayır, götürme" belime sıkıca dolanan kolları umursamadan özgüre koştum. özgürün elini tuttuğumda ellerim üşüdü, ama hangimizin elleri daha soğuktu bilmiyorum
özgürün nabzı yine zayıftı, gözleri artık kapalıydı "yapma kapatma gözlerini" soğuk elim şimdi onun soğuk yanağına dokunuyordu, yamaç beni kendine çekmeye çalışıyordu. "larenim gel hadi götürsünler onu"
kendimi kaybetmiş gibi hayır anlamında başımı salladım. "götürmesinler, gitmesin abi" kanla kaplı soğuk ellerim onun beline dolandı. "ölmesin, lütfen ölmesin" gözümden yaşlar akıyordu korkuyordum kendimi güvende hissetmiyordum. "ölmeyecek abim, doktorlar iyi edecekler" başımı hayır anlaında salladım. ambulans kapanma sesi duyduğumda oraya baktım.
gidemezdi, yine olmazdı. adımlarım benden habersiz özgür'ün peşinden koştu. ambulans sanki benden kaçmak ister gibi daha da hızlandı özgürle aramızda ki mesafe gittikçe arttı. gözden kayboldu, yine gitti
beton dizlerimi yeniden parçaladığında gözlerim kapanıyordu, kalbimdeki tüm ağırlık tamamıyla ciğerlerime dolmuş beni öldürmüştü
...
"öğrenince ne olacak"
"bilmiyorum, nasıl söyleriz onu da bilmiyorum"
sesler vardı, uzaktan gelen sesler ama bir ses daha vardı. tüm acımı hafifleten bir ses, özgür'ün sesi
gözkapaklarım güçlükle aralandığında etrafa baktım. beyaz hastane ışığı karanlığa alışan gözlerimi kamaştırıyor yeniden kapanmasına neden oluyordu
"uyanıyor" avucumun içinde büyük bir el hissettim, gözlerim açıldığında yanımda elimi tutan kişiye baktım. yamaç kıpkırmızı olmuş gözleri ile bana bakıyordu "iyi misin kızıl prenses" boynuma sanki beni öldürmek için dolanmış olan saçlarımı geriye çekti. az önce duyduklarım aklıma dolduğunda korkuyla doğrulmaya çalıştım
kolumda ki serum kablosu canımı yakarak kolumdan çıktı "dur dur" abimler geri yatırmaya çalışsa da dinlemedim. ayağa kalktığımda adımlarım sendeledi. tolga abim tutmasaydı düşecektim "abicim bak bir otur" beni yatağa oturttuklarında abim önümde çöktü.
"n-neyi söyleyeceksiniz bana" sesim titriyordu, tek tek hepsinin gözlerinin içine baktım. kimse konuşmuyor tek laf etmiyordu. "konuşsanıza" yükselen sesim ağrıyan boğazımın canımı daha çok yakmasına neden oldu. gözlerim dolduğunda saniyeler içinde yaşlar yanaklarımdan akmaya başlamıştı
tolga abim gözümden akan yaşları silse de yenileri akıyordu. "ö-öldü mü, g-gitti mi" abim hızla başşını hayır anlamında salladı. "hayır abicim, ölmedi yaşıyor"
yaşıyor, tek bir kelime sizi rahatlatabilir miydi? beni sanki tüm yüklerimden kurtarmıştı
kalktığımda abim kolumu tuttu "gitmek istiyorum, ona gitmek istiyorum" yamaç abim beni kucağına aldığında diğerlerinin başını hayır anlamında salladıkların gördüm. abim umursamadan odadan çıkardığında başımı yorgunca omzuna yasladım. "iyisin demi" konuşmadım, özgürü görmeden bu sorunun cevabını ben bile bilemezdim.
biraz sonra abim beni kucağından indirdiğinde etrafa baktım. yoğun bakım camına baktığımda onu gördüm. her yerinde kablolar vardı
dolgun dudaklarını kapatan bir solunum cihazı, hastane giysisinin içine uzanan kablolar vardı. "abim iyi olacak" gözümden yaşlar akıyordu. ölüyordu, özgür ölüyordu ve bunu kimse durduramıyordu
onu bu hale kim getirdi bilmiyorum, canı ne kadar yanıyor bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum
içime dolan öfke her saniye artıyordu taşıyamayacak gibi hissediyordum. abim yanımda istemsizce yumruk olmuş ellerimi açmaya çalışıyordu.
özgür ölüyordu
sevdiğim adam, çocukluğum, geçmişim, şimdim ve geleceğim ölüyordu
nefesim ölüyordu ve ben bir şey yapamıyordum.
öfkeyle abimi ittiğimde nasıl bir güç uyguladım bilmiyorum ama abim yere düştü, hiçbir şey hissetmeyen bedenim sinir krizi geçiriyordu. etraf dağılıyordu bunları ben mi yapıyordum yoksa başkası mı yapıyordu bilmiyorum
arkamdan dolanan kollar ellerimi tutmaya çalışıyordu ama imkansız gibiydi. etrafım gittikçe kalabalık oluyordu o an tek bir ses duydum, titrek ve kısık bir ses adımı söylüyordu.
o karmaşa içinde tek bir beden gördüm, beni kendime getiren bir o kadarda kaybolmama neden olan
özgür yüzünde acının izlerini taşıyarak önümde çökmüştü. endişeli gözleriyle bana bakıyordu, büyük eli yanağıma yaslamıştı. gözleri sakinleşmemi söylüyordu ama artık kontrolü sağlayamıyordum.
tüm ipler elimden kayarak etrafa saçılmıştı ve ben hangisini tutacağımı bilmiyordum.
görüşüm kararmaya başladığında son gördüğüm özgürün yardım çığlığı ve beni kendine çekerek sıkıca sarılmasıydı
SON
Nasıldı?
çok uzun süre beklediniz biliyorum ama bir türlü yazamıyordum, daha ne kadar böyle devam eder bilemiyorum