Bölüm fotografi:
IYI OKUMALAR
O günün üstünden 2 hafta geçmişti, ilk haftam onlardan utanarak ve kaçarak geçmişti. Odamdan bile çıkmamış sadece baba kokulu adamla görüşmüştüm. İkinci hafta arada aşağı insemde yine onlarla çok görüşmemiştim
Sadece Yamaç, baba kokulu adam dışında bir tek Yamaç'ın gelmesine izin vermiştim. Hatta onunla sohbet bile etmiştim.
Yamaç farklıydı, diğerleri gibi değildi. Onu kendime daha yakın hissediyordum. Nedenini bilmiyordum ama düşünmekde istemiyordum. Ne zaman düşünsem beynim patlayacak gibi oluyordu
Tüm gece odada ki küçük balkonda ki armut koltukta oturmuştum. Bitmek üzere olan sigara paketlerim dün gece daha da azalmıştı.
Odanın manzarası güneşin doğuşunu görüyordu, sessiz bir gecenin ardından güneş doğmuştu.
Işıklarını her yere yayıyordu, birkaç dakika sonra kapım tıklatıldı. Tıklatma sesinden kim olduğunu anlamıştım.
Yamaç gelmişti. O benim kapımı her zaman 2 kere tiklatir ardından birkaç saniye bekler 3 kere tıklatırdı
Sanki aramızda bir şifre gibiydi
Biraz sonra yanımda yamac'ın cüselli bedeni belirdi. Birkaç gece önce odasından getirdiği armut koltuğa bıraktı bedenini, başını omzuma yasladığında ikimizde uzun süre konuşmadık.
Onunla yapmayı en sevdiğim şeydi sanırım, sessizliği dinlemek
Hava iyice aydınlanıp ay tamamen yerini güneşe bıraktı. Kucağıma bırakılan kağıt ile bakışlarımı gökyüzünden çektim.
Yamaç benim yanıma ne zaman gelse farklı renklerde origami sanatıyla yaptığı kağıtlar bırakıyordu
Sözsüz bir iletişim şekliydi aramızda ki
Kucağımda ki kağıttan pembe atı aldım. Çok güzel olmuştu, her zamanki gibi
"Hayvanları seviyor musun" sorusu ile onun ela rengi gözlerine baktım. Gözlerinde yine hüzün vardı. Usulca başımı salladığımda dudakları hafif bir şekilde kenara kıvrılmıştı
"Seninle bir yere gidelim mi" haftalardır evden hiç çıkmamıştım, en fazla bu lüks ve büyük malikenin dış kapısına kadar gidip geri dönmüştüm.
"Soz çok mutlu olacaksın kızıl prenses" bana bu kadar güzel ve şefkatli yaklaşırdı da ben hayır der miydim?
Hem Yamaç bu evde alışabildiğim tek insan sayılırdı
Usulca yeniden başımı salladığımda yüzünde ki tebessum büyüdü, kocaman bir gülümseme oldu.
Armut koltuğundan kalktığında elini önümde uzattı. Leydisini dansa kaldıran bir soylu gibi
Elini tutup kalktığımda birlikte odaya girdik. Giysi odasında ki kıyafetlerden seçerken bakışlarım büyük aynada ki çirkin ve lanetli bedenime takıldı .
Günlerdir aynı eşofman takımının içindeydim, saçlarım pislenmis ve karmakarışıktı, beyaz yüzüm gün geçtikçe soluyor gözaltlarim her saniye daha da morariyordu
Arkamda hissettiğim bedenle oraya döndüm. Yamaç elinde ki pantolon ve tişörte benzer birkaç şeyle dikiliyordu "Şimdi güzel prenses bunları giy ve aşağıda bulusalim"
Başımı sallarken bir yandan da tırnaklarımla kirli saçlarımı karıştırdım
Sanırım hızlıca duş alırsam yetişirdim. Odamdan ayrıldığında güçsüz bacaklarımı koşmaya zorladım ve kendimi hızlı bir duşa attım.
Soguk su yağmur sistemli duştan üstüme akarken tüm bedenimde ki tüylerin diken diken olmasına neden oluyordu.
Üşüyordum, hatta titriyordum. Yine de suyu değiştirmedim.
Bu bir şekilde kendime acı çektirme yöntemimdi
Dakikalar sonra lanetli ve çirkin bedenimi temizleyebildigim kadar temizleyip duştan çıktım. Karışık saçlarımı sert fırça darbeleri ile açmaya çalışırken gözlerim aynaya takıldı.
Duş aldıktan sonra sanki daha çirkin oldum. Beyaz yüzüm hayalet gibiydi, dudaklarım daha solgun ruhumu yansıtıyordu gözlerim
Odanın kapısı tiklatildi ve birkaç saniye sonra açıldı, Umay hanım benim saçlarıma benzeyen ama ona çok yakışan kızıl saçlarına minik örgüler yapmıştı. Çok güzel bir kadındı benim aksime
"Meleğim, abinle dışarı çıkacakmışsınız" başımı salladığımda gözlerinde ki mutluluk parıltısı büyüdü. "Saçlarını taramaya yardım edeyim mi"
Daha önce hiç annem olmamıştı, ozgurden başka kimse saçlarımı sevmemiş onları taramamıştı.
Tereddütle ona bakarken bana umutla bakan bu güzel kadını kıramadım. Tarağı uzattigimda büyük bir neşe ile elimden aldı
Tarağı benim aksime nazik bir şekilde saçlarıma dokundurdu ve hiç hissetmediğim bir şekilde tüm saçlarımı taradı.
Kendimi o an için izlediğim bir çizgi filmine benzettim. Kızın sapsarı saçları vardı çok uzundu ve annesi de böyle tariyordu. En sevdiğim animasyondu ama ozgurle birlikte giden anılarımla kaybolmuştu
Aynadan Umay hanımı izlemeye basladim. Ne güzel saclari vardı, benimkiler gibi lanetli ve çirkin değildi. Yaşlanmanın verdiği birkaç tel beyazlık bile yakışmıştı. Hele o minik örgüler öyle güzeldi ki
Ben onu hayran hayran izlerken gözlerimiz kesişti, utançla bakışlarımı kaçırdığımda Umay hanımın neşeli kıkırtısı doldurdu kulağımı
"Saçların çok uzun ve çok guzel" güzel miydi gerçekten? Hiçbir lanet güzel değildir ki
"Ormemi ister misin benimkiler gibi" birkaç saniye onun saçlarına baktım.
Onun güzel kızıl saçlarında mükemmel duruyorlar ama benim saçlarımda kötü dururdu
"Yok, yakışmaz bana" yara izleri geçmeye başlayan yüzümü sevdi yavaşça "ne yapsa yakışır benim kızıma, annen benim bir kere" sevinçle konuşması kalbimin mutlulukla dolmasına neden oldu
Başımı salladığımda önce saçlarımdan öptü ardından küçük örgüler yapmaya başladı. Ben ise saçlarımı öptüğü zamanda donmuştum
SON
Nasıldı?
Sizce yamacla nereye gidecekler?
Umay hanım ve laren?
En sevdiğiniz sahne?
Nasıl sahneler istersiniz?
Laren ve Yamaç?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl [Tamamlandı]
Ficção AdolescenteNe zaman başlamıştı her şey? doğduğumda öz ailemden koparılmamla mi yoksa aynı evi paylaştığım adamın baba değil bir canavar olduğunu anlamam mı? Peki ne zaman yaşamaya, nefes almaya başladım... evet evet o gelince, hayatım onunla güzelleşti ama onu...