Beyazıt arabadan inince arkasından Baran ve Fatih'te inmiş yanına gitmişlerdi abilerinin.
Önlerini kesen Rojhat Ağaydı üç yıldır Delal'i seviyordu. "Ne yapıyorsun lan sen?" diye bağırdı Beyazıt Ağa.
"Ne mi yapıyorum?" Zümrüt'e ufak bir bakış atıp konuşmaya devam etti "Sana Delal'i bana ver dedim Beyazıt Ağa. Benden iyisini mi bulacaktı? Bak bütün Mardin'in diline düştünüz iyi mi oldu mutlu musun?" dedi.
"Ne biçim konuşuyorsun lan sen" diyerek öne atıldı Baran. Beyazıt elini kaldırıp durmasını sağladı.
"Kimse... hiç kimse benim namusuma, şerefime, aileme laf edemez ha oldu da etti o zaman olacaklardan ben hiç sorumlu değilim! O MARDİN MEYDANINDA DERİSİNİ YÜZER KAPISINA ATARIM!" demişti.
Zümrüt daha fazla dayanamadı ve arabadan indi. Şuan karşısındaki tanımadığı adam abisinin karısına, yengesine aşık olduğunu söylüyordu!
"Ben sana bırak kızın peşini bırak dedim Rojhat Ağa!
Yapma yanarsın dedim sen dinlemedin ben bacımı sevmediği birine asla vermem, Delal seni sevmedi bende vermedim!" dedi ve arkasını dönüp arabaya yürüdü.
Arkasından gelen kahkaha sesi ile olduğu yerde durdu.
Kahkaha kesilince Rojhat nerdeyse hergün başkasının ağızdan duyduğu sözleri söyledi "Sen zaten ne anlarsın aşktan, sevdadan. Kızlar ağzına düşüyor birine bakmıyorsun! Egoist, taş kalpli, sevilmeyi gram hak etmeyen adamın tekisin. Yazık karına!" dedi ve arkasını dönüp arabasına binip yoluna devam etti.
Beyazıt Zümrüt'ün gözlerinin içine baktı en derinlerine... Sev beni gel kır bu kalbimin duvarlarındaki buzları yerleş oraya der gibiydi bu bakış.
Zümrüt anladı adamın gözlerindeki hüzünü. Kimsenin anlayamadığı hüzünü anladı. Bu adam gerçek sevgiye hasretti.
Yakışıklıydı, zengindi ama onu o olduğu için seven biri yoktu ailesi dostları dışında.
O bakışlar Zümrüt'ün kalbine ok gibi saplandı. Gidip sarılmak yaralarını sarmak istedi. Niye böyle düşünüyordu bilmiyordu ama şuan tek istediği buydu.
Vicdanımı bunu yapmasını söylüyordu yoksa kalbimi bilmiyordu. Havadan düşen yağmur damlaları ile gözlerini birbirinden ayırıp arabaya bindiler.
Baran ve Fatih'te binince tekrar hareket ettiler. Yağmış oldukça şiddetli yağıyordu. "Gök yüzü bizim için ağlıyor Beyazıt Ağa!" dedi Zümrüt. Beyazıt anlamayan bakışlarla Zümrüt'e dönüp "Anlamadım?" dedi.
"Gökyüzü bizim için ağlıyor işte. İkimizinde mecbur kılındığı bir evlilik var üstelik fikrimiz bile sorulmadı kurban olmak istiyor musunuz diye."
"Sen kendi rızanla kabul etmedin mi berdeli?" dedi Beyazıt. "Hayır, benim fikrim sorulmadı berdel oluyor dediler ve bitti... Neyse benim arkadaşımı aramam lazım." dedi Zümrüt.
"Ara" dedi Beyazıt.
Yeni telefonuna ezbere bildiği Maysa'nın numarasını yazdı ve aradı Zümrüt. İki gündür konuşmuyordu ve gerçekten bu kadar kısa sürede bile özlemişti.
Telefonun ucundan gelen "Alo" sesi ile kendine gelip "Maysa benim Zümrüt" dedi. "
Zümrüt nerdesin kızım sen noluyor. Neler yaşadım ben biliyor musun? Size geldim sen evde yoksun." dedi hızlı hızlı konuşarak.
"Sakın ol anlat dinliyorum ayrıca bize gitme ben artık orada olmayacağım." dedi.
"Niye kız noldu?" dedi Maysa. "Önce sen anlat benimki çok uzun." dedi ve Beyazıt'a kaçamak bir bakış atıp konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÜT
Teen Fiction*Bir kız düşünün abisi için kendini yakan... *Bir adam düşünün kardeşi için kendini yakan... *Bir çift düşünün bir biri için yanan. *Kendinden 9 yaş büyük adama gelin olmuştu Zümrüt. Abisinin hatası yüzünden. Beyazıt Demirxan ona yar mı olacak yara...