16. Bölüm "Lafı bile olmaz."

98 5 3
                                    


MULTİ: Kızların kıyafetleri.

İyi okumalar...

"Gül Ana sence eve gitmeyerek doğru mu yaptık? Yani sonuçta nikah kıymaktaki amaç Elis'i kurtarmaktı."

Alara mutfaktaki Gül Ana'ya bağırırken ben koltukta yayılmış portakal suyumu içiyordum. Nikahtan bir süre sonra herkes gitmiş, sadece biz kalmıştık. Ardından Gül Ana, Bartu ve Elis'i bize göndermişti. Miray, Alara ve bense bu gece burada kalacaktık. Gül Ana mutfaktan çıkıp yanımıza geldi.

"Olsun kızım. Artık birbirlerinin hayat arkadaşı oldular. Yalnız kalsınlar. Hem belki konuşacakları vardır. Yanınızda rahat konuşamazlar. Elis kızım çekinir belki sizden."

Başımı salladım. Ben de böyle düşünüyordum. Sonuçta Bartu için değilse de Elis için aşk evliliği değildi. Bartu ile bu konuda konuşmaları gereken şeyler illaki vardı. Biz yokken daha rahat konuşurlardı. Alara da başı ile Gül Ana'yı onayladı. Saat akşam 9'a geliyordu. Gül Ana koltuktan kalktı.

"Ben odama geçiyorum. Yatsı namazını kılıp yatacağım. Siz de çok oyalanmayın. Sabah erken kalkacağız. Miray da benimle yatsın, taşımak için uyandırmayın bir daha kuzuyu."

Başımızı salladık. Gül Ana nikahı kutlamak adına nikaha katılan ekibi kahvaltıya davet etmişti. Tabii Bahadır hoca hariç. Gül Ana gittiğinde Alara ile ikimiz kaldık. Sinsice ona baktığımı fark edince kaşlarını çattı ve "Hayırdır? Niye öyle bakıyorsun?" dedi. Hafifçe sırıttım. 

"Hiiiç. Aklıma bazı hülyalı hallerin geldi de ondan. Acaba dedim, bu kızın bir hoşlandığı, sevdiği mi var?"

Şüphe ile gözlerimi kıstığım esnada Alara yutkundu. Gözlerini kaçırırken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ne alakası var canım? Her hülyalı hale bürünen sevdalı mı sanki?"

Cıkladım. 

"Yok. Her hülyalı hale bürünen sevdalı değil. Ama Belli biri varken hülyalı hale bürünen azıcık ucundan sevdalı sanki?"

Tekrar yutkundu.

"Ben..."

Dili tutulan Alara'ya gülmemek için büyük çaba sarf ediyordum. Beti benzi atmıştı. Daha fazla can çekişmesine izin vermedim.

"Tamam, tamam. Kıvranma. Barış, değil mi?"

Hafifçe başını salladı. Tebessüm ettim. Bana baktı ve tedirginlikle konuştu.

"Dışardan kolayca anlaşılıyor mu? O da anlamış mıdır? Anlamamıştır değil mi? Lütfen anlamamış olsun!"

"Şşşş. Sakin olsana Alara. Ne bu panik?"

"Anlarsa rezil olurum ben Asel! Yüzüne bakamam."

Kaşlarım çatıldı. "Nedenmiş o?"

"O bana karşı aynı duyguları beslemiyor olabilir. Elbette bu çok doğal illa da beni sevecek diye bir kural yok ama... Ben yine de kötü olurum."

Şefkatle baktım ona. Hissettikleri çok saftı. Temizdi.

"Bak Alara, umut vermek istemem sana. Ama eğer kör değilsem o da sana karşı boş değil gibi. Ama ne derece bilemem."

Gülümsedi.

"Biliyor musun Asel, çok güzel bir his... Birini sevmek. Birinin kalbini heyecanla çarptırması. Birine değer vermek..."

Gülen yüzüm solar gibi oldu ama bozuntuya vermemeye çalıştım. Kalp çarpması mı?...

"Umarım ikiniz içinde hayırlısı olur."

Dua'mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin