-Sevdamdan ayrı düştüm gözlerim nemli nemli rakı haramdır diye çay içtim demli demli, iyi seyirler efenim-
Günlerden cuma, en son nasıl yakındıysam yaklaşık iki gündür İzel'i görmemekle birlikte kendi tayfalarından da kimseyi görmüyordum.
"Harbi oksijeni düzelmiş etrafın, şuraya bak güneş bile vuruyor." Diyen Can'dı.
Hepimiz fark etmiştik yokluklarını, doğal olarak konumuz onlardı.
"Haksızsan iki gözüm yere akar kardeşim!" Demişti Cengiz, ela gözlerini aşağıya tutarken.
"Tövbe!"
"Akmadığına göre haklısın, dünya güzel bir yermiş be!" Derken geriye yaslanıp ellerini ensesine yapıştırmıştı.
Bu kaliteli sohbeti bölmek amacıyla "Dersiniz yok mu?" Dedim sorar vaziyette. Tamam sürekli dersimiz yoktu ama bu kadar çok denk getirmemiz hayra alamet iş değildi.
Asuman sırıtırken "Var." Demişti kısaca.
"Dersleri, bir grup uluyan cinsleri çekiştirmek için mi aksatıyorsunuz yani? Değmez arkadaşlar." Dedim omuz silkerek.
"Vallahi giresim yok, hocanın kıllığından sadece." Cengiz sitemle konuştuğunda ona çok bakmadım, insan bakınca bile gülesi geliyordu. Karikatür gibi bir çocuktu.
"Şaka mı ya?" Diye gelen ses ile birlikte kafamı yavaşça Asuman'ın baktığı yere çevirdim.
Kapıdan içeri giren İzel Bahadır ve üç kişi daha vardı.
"İki dakika sevinemedik!"
Bu saate okula gelmelerini anlayamamıştım.
"Onlar bize doğru mu geliyor?" Diyen Can üzerine tekrardan gözlerimi arkaya çevirdim ve bize gelmekte olan beşliye doğru baktım. Her ne kadar İzel kişisiyle göz göze gelmek istemesemde avcı av misali kenetlendiği için durum zorlaşmıştı.
Dibimize gelmeye yakınlarken hepimiz birden ayaklanmıştık, kısmi gözler bize çevrilmişken kendi gözlerimi sabit tutup hiç oynatmayıp bekledim.
"Siz fazla olmaya başladınız lan!" Diye gürleyen Bahadır üzerine Yiğit bir adım öne çıkıp,
"Ne diyorsun lan sen!" Diye gürledi.
"Ne diyorum öyle mi?! Bunu diyorum!" Diyip Yiğit'e yumruk sallamasıyla hepimiz o tarafa doğru yöneldik, Yiğit'te aynı şekil boş durmayıp yumruk sallamasıyla o da güçlü bir isabet ettirmişti yüzüne.
Ortalık curcunaya dönüşmüştü yine, diğerleri kavgaya girmemiş iki kişiyi ayırmaya çalışıyordu, biz de dahil.
"Bahadır yeter!" Diye bağıran ise İzel'di.
Uysal köpek niyetine durulan Bahadır üzerine Yiğit'in kolunu tutup geriye çektim.
"Ülkücü! Köpeğine sahip çık!" Dedim sinirle, bu ne biçim bir hareketti böyle!
"Doğru konuş." Diyen arkadan bir çocuktu.
Cengiz ise "Konuşmazsa ne olur lan!" Diye ileriye atılacağı zaman elimle onu durdurdum bu sefer, aynı şeyi İzel gözüyle yapıyordu.
"Derdiniz ne?" Dedim sinirle göz kontağımı bozmadan.
İzel ise durup "Derdimiz bizi şikayet etmeniz,kavga ediyoruz yakalanıyoruz ama şikayet etmek yakıştı mı solcu?" Demişti aynı sinirle.
Kaşlarımı çatıp "Ne şikayeti ya biz kimseyi şikayet falan etmedik." Dedim anlamayarak.
"Yalan alayı yalan bunların ya!" Bahadır arkasını dönmeden önce bunları söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (GxG)(Askıda)
Teen Fiction"O gözlerin, bin tane komünistin önünde diz çöktürür beni solcu." Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni...