-Çekirdeğinizle giriniz-
"Günaydın, güzeller güzeli."
Kafamda duyduğum ince ses üzerine gözlerimi hızlıca açtım. Uykuya düşkün biri değildim artık, hemen uyanır utanmasam uyandığım an herhangi bir işle uğraşabilirdim.
Hızlıca ayağa kalkıp sarıldım sarışın kıza. Geleceğini biliyordum Sezen'in.
"Ne zaman geldin?" Dedim üstünü süzerken, zayıflamıştı. Saçları dahada açılmıştı.
"İki saat oldu, eh başkanımı görmezsem günüm aymazdı biliyorsun." Diyip sırıtmasıyla gülümsedim.
"Açsındır, gel bir şeyler yapayım." Dedim kolundan tutarken.
"Vallahi menemeninden yeriz he!" Diye bağırmıştı Cengiz salondan.
"Öf bu da her boka atlamasa, herbokolog!" Sezen suratını ekşitiyordu bunu söylerken.
Kıkırdadım, "Yaparım yaparım." Dedim mutfağa geçerken.
Sezen'i severdim. Ama dışarıdan gören biri onu sevmeyebilirdi. Oldukça nemrut kavgacı sağı solu belli olmayan bir kızdı. Ayrıca dobralık ile patavatsızlığın tam ortasındaydı. Ne düşünürse söylerdi yüzüne karşı. Özünde iyi insandı, özüne ulaşabilene iyi insandı.
Mutfağa girdiğim an malzemelere doğru ilerledim. Doyurmam gereken üç boğaz vardı. Bu sabah düşünmeden kahvaltı edecektim, artık bir şeyleri düşünmek yoruyordu beni çünkü.
Kısa bir kahvaltı faslından sonra apar topar çıkıp okulumuza giriş yaptık. Yol boyunca Cengiz ile Sezen'in atışmalarını dinlerken gözüm sürekli yerdeydi. Yiğit'e ayrıca bakmak istemiyordum ve bunu fark ederse beni çok fena azarlardı.
Bahçedeki bankımıza yerleştiğimizde derin bir nefes aldım.
"Dersi olmayan var mı?" Diye gelen soru üzerine kafamı olumluca salladım.
"Benim yok iki saat kadar." Dedim sonrasında.
Bunu duyan Cengiz'in gözlerinin parlaması an meselesiydi zaten.
"İyi iyi, başkanımla hasbihal yaparız." Diyerek yanıma oturmuştu hemen.
"Başını şişirmede, sağlam bulayım kardeşimi." Demişti Yiğit.
"Başkanımdan sağlamı mezarda be!" Diye yükselirken gülümsemiştim.
İki gündür İzel'i görmüyordum. En son arabada konuştuğumuz şey üzerine bir kere görüp sıfır kere konuşmuştum.
Herkes dersliklerine doğru ilerlerken söylenilen şeyleri duymamıştım. Bazen o kadar derin düşünüyordum ki gözümün önündekileri göremiyordum. Kulaklarımda kapanıyordu. Hayattan soyutlanıyordum resmen.
"Anlat bakalım." Cengiz'in konuşması üzerine tekrar daldığım yerden uyandım.
"Neyi?" Dedim saf ayağına yatarak.
Bezgin bir ifade ile, "Çakır, yeme beni haydi." Demişti Cengiz.
"İki gündür görmüyorum, nerede olduğunu bilmiyorum. Yiğit'in öğrenmesi iyi olmadı. Kafaya takıyorum Cengiz. Ne yapacağım bilmiyorum." Dedim sessizce. Düşünmeyecektim güya.
Kimse yoktu etrafımızda ama hala sessizce söylemem gereken bir şeyler vardı.
"Dün gördüm ben onu ocakta, işlerle ilgileniyorlardır. Bazen kayboluyorlardı biliyorsun zaten." Demesiyle suratım düştü. Önceden gözüme batmıyordu.
"Ama önceki kaybolmalarında hayatımda önemli bir yerde değildi." Dedim çaresizce.
Gülümsedi Cengiz. "Seni anlıyorum, aynılarını yaşadım. Yiğit'tende korkma eninde sonunda öğrenecekti biliyorsun." Dediğinde ona baktım. Devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (GxG)(Askıda)
Teen Fiction"O gözlerin, bin tane komünistin önünde diz çöktürür beni solcu." Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni...