-Gemileri karadan yürüttük harbiden-
Çocukluğumda çok fazla neden sonuç ilişkisine dikkat ettiğim içindi bu gayretim.
Veya sorguladığım her şey çocukluğumun eseriydi.
Neden öyle dedi, neden öyle davrandı.
Neden?
Aksi halde davranmayıp rutin bir Firuze olarak oturmuş düşündüğüm şey tam anlamıyla buydu.
Düm o duyduklarımdan sonra biraz uzaklaşıp beni görebileceği bir yer seçtikten sonra ona kafa işareti yaparak yanıma gelmesini sağlamıştım. Geldiğinde saati söyleyerek uzaklaşmıştım yanından.
Sanırım değişiyordum, eski Firuze olsa o kapının kulpunu Yiğit'e yavşak diyen Bahadır'a sokar, İzel'ede malum gerekli muameleleri yapıp çıkardı. Ama yapmamıştım.
Mantıklı olan hangisiydi?
Kapı kulpunu sokmak mıydı? Yoksa kendilerinin bizzat kendilerine sokmasını beklemek miydi? İkinci şıkkı seçmiştim.
Bu da en nihayetinde değişmek değil büyümekti. Mantık dediğimiz olay yaştaydı, başta değil.
Beş yaşında ki bir çocuk ne kadar olgun olursa olsun kapasitesi sadece beşti.
Benim kapasitem yirmiyken bunu kullanabilirdim. Yirmi yıllık tecrübeydi anlattığım.
Bana davranışları sahteydi, yani öyle düşünüyordum çünkü kulaklarım bunları duymuştu. Tabii Bahadır'ın yanında bana aşk cümleleri söylemesini beklemiyordum ama, bunlarıda söylemeyebilirdi.
Ben söylemiyordum.
Oturduğum yerden dünü tekrar düşünmeye başladım, derbi günü bir solcu derneğinde yaşanılanları.
—-
"Cengiz duydum diyorum, yalan mı diyeceğim sana?" Dedim hiddetle, duyduğum şeyler sinirimi azaltmıyor aksine daha da yükseltiyordu beni.
Duyduğum her şeyi anlatmıştım.
"Çiçeğim! Tamam, kötü şeyler demiş olabilir ama yanında Bahadır var. Güzel bir şey demesini bekleyemeyiz değil mi?" Dediğinde ters ters ona baktım.
"Yiğit'in yanında bende iyi konuşmuyorum, ama kötüde konuşmuyorum." Diyip durdum derin bir nefes alarak, "Zaten yıllarca savaş halinde büyütüldüğüm kıza ben neden bir ayda güveneyim. Hata bende!" Diyerek bitirdim cümlemi.
Cengiz derin bir soluk bırakırken, "Tamam, sakin ol. İki saat sonra buluşacaksınız. Sen yapman gerekeni yap, teşekkürünü et bitsin. Belli etme sakın." Dediğinde aval aval ona bakmayı sürdürdüm.
"Nasıl belli etmeyeyim? Teşekkürü nasıl edeceğim Cengiz? O kadar sinirliyim ki onu boğazlamak istiyorum." Dedim kısık bir sesle.
Cengiz ellerini beline dayarken, "Tamam işte! Kaleyi içten feth etmek neymiş onu biz göstereceğiz zaten! Sen bana güven, hiç bir şey bilmiyormuş gibi davran. İşin sırrı bildiğini belli etmemekte. Her zaman bir sıfır önde tutacak seni." Dediğinde gözlerimi kapatarak zihnimi boşaltmaya çalıştım.
"Tamam, yapacağım." Dedim sakince, "Ters hareketini görmezsem." Diyerekte bitirdim.
"Sıkıyorsa yapsın, yeminime vurursun onu senin sülale aşiret." Dediğinde hafifçe gülümsedim.
"Bana gelmez aşiret falan, abim kullansın onu." Dediğimde Cengiz göz devirmişti aniden. Ne yapayım dayılarımı arayıp 'dayıcım Ankara'da benden hoşlandığını söyleyen aynı zamandada ülkücü olan bir kız kuyumu kazıyor, sende mezarını kazar mısın?' mı diyecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (GxG)(Askıda)
Fiksi Remaja"O gözlerin, bin tane komünistin önünde diz çöktürür beni solcu." Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni...