-Neyse iyi seyirler-
"Doğum günün yaklaşıyor, memlekete gidecek miyiz?" Gelen soruyla birlikte kafamı masadan kaldırdım.
"Daha bir buçuk ay vaktimiz var, düşünürüz elbet." Diyerek tekrar masaya geri yattım.
"İyi gelir sanada, bu yaz gelmedin diye çok kızdı annem sana."
Burnumu çekip tekrardan kaldırdım kafamı, aşağıda durunca akıyordu.
Her doğum günüm olan 8 kasım günü mutlaka memlekete gider annemin mezarına uğrardım, benden daha çok ona kutlama yapılması gereken bir gündü çünkü. Dokuz ay boyunca kahır çeken oydu, her sene tek bana kutlanmamalıydı sonuçta.
Zeliha teyzem ise günler önceden hazırlığa başlar Yiğit ile benim doğum günüm için mahalleyi evirir çevirir güzel bir ortam yaratırdı o sokaklarda.
Çocukların cıvıl cıvıl, insanların sahte gülüşlerinin olmadığı birbirlerini yargılamadığı ve arkasından kuyu kazarsa bile en yakın vakitte vicdanen kötü hissedip açıkladıkları yerdi orası.
Orası doğaldı, büyüdüğüm ortamdı. Annemdi, olmayan babamdı.
Topraklarına bastığım her adım acı versede, acının tatlı esintisi vurur o açığı kapatırdı. Bilirdim ki buda annemin yardımıydı.
"Biliyorum, gönlünü almam lazım."
Yiğit gülümseyerek gazetesini katladı. "O kadarda yalvardım cancağızım gel diye, dinlesen bunlar olmazdı." Dediğinde başa döndüğümüzü hissettim.
"Murat olayı varken burayı bırakamazdım." Dedim sessizce. Hatırlamış gibi diklendim.
"Dün gördüm kuzenini, haftaya gelecekmiş evine." Demesiyle gözlerimi gözlerine çıkardım. Fena hasta olmuştum, bugün okula gitmeyişimin ikinci günü olacaktı.
"İyi olsunda, istediği zaman gelsin çocuk. Geldiğinde bir daha meydana çıkarmayacağım zaten onu." Derken sinirlenmiştim.
Yiğit ise gülerek "Buna inancın var öyle mi? Tamam Çakırım sen hayal kurmaya devam et ben artık yetişeyim şu pis boğaza." Dediğinde cevap verecek hali bulamayıp elimi salladım kısaca.
Halledebilirdik.
"Dikkat et!" Diye bağırmıştım arkasından.
Çok sıkılmıştım, dün akşama kadar uyuduğumdan pek sıkıntımı hissedememiştim ama bugün, daha saat öğlen vakitleri olmasına rağmen can sıkıntım başlamıştı.
Odama geçip kitap okumayı düşünüyordum, belki vakit geçerdi.
Odaya girip Aşk ve Gurur kitabımı alıp yatağıma oturdum, oturduğum an zilin çalmasıyla derin bir nefes vererek yatağımdan kalktım.
Kimin gelebileceğini düşünmeden kapıya doğru ilerleyip bir hışımla açtım.
"Günaydın Çakır!" Diyerek içeriye giren Sezen'di.
Arkasından şaşırarak bakıp "Günaydın, neden okulda değilsin?" Dedim koltuğa oturmadan önce.
O ise montunu çıkarıp gelmişti yanıma. "Dersim sabahtı, bitti bende seni göreyim dedim çok merak ettim. Nasılsın?" Dedi sessizce.
"İyiyim ben. Öyle büyük bir olay değildi zaten." Dedim.
"Nasıl değildi, benim kampüsümde bile herkes bu olayı konuşuyor. Çok sinir bozuyor, laf söylemekten sıkıldım."
Kaşlarımı çattım "Konuşur ve susarlar, insanoğlu." Dedim masaya dalarken.
"Senin düştüğün durumu konuşmuyorlar aslında, İzel'in yaptığını konuşuyorlar." Dediğinde gözlerimi ona çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (GxG)(Askıda)
Ficção Adolescente"O gözlerin, bin tane komünistin önünde diz çöktürür beni solcu." Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni...