-Çakırlarım, hoşgeldiniz-
Yarım saat önce İzel'den aşk itirafı almışken, şu an bulunduğum vaziyet epey bir işkence çektiriyordu bana.
Yerimde durmak istemiyor dağa taşa zıplayasım geliyordu, bunu belli etmemekle beraber sesim soluğum bile çıkmıyordu. Çünkü Yiğit'e her şeyi anlatmak her şeyi dökmek istiyordum boylu boyunca.
İyi bir fikir değildi biliyordum. Ama mutluydum, içim içime sığmıyordu işte.
"Haydi kalkıyorum ben gençlik." Cengiz'in zengin kalkışına ithafen boynumu dikledim.
"Bende geleyim seninle." Dedim ayağa kalkarken, gazete ile uğraşan Yiğit kafasını aniden kaldırıp bana bakınca, "Yoruldum nedense, geçeyim artık iki gözüm." Dedim hızlıca.
Kafasını salladı ağır ağır, "Dikkat edin, bende yarım saate çıkarım, Asuman'ı bırakır gelirim." Dedi açıklayıcı şekilde.
"Kenan gelecek birazdan, yarım saati unut sen bir saat daha mesaidesin Yiğido." Demişti Asuman gülerek.
Yiğit ise ellerini kaldırarak, "Başa gelen çekilir bra." Demişti aynı şekilde gülerek.
"Mecnun abin geliyorsa biz gidelim zaten, aşk işleri bize göre değil. He mi gardaş?" Derken bana omuz atmıştı Cengiz. Kıkırdadım.
Kafamı salladım otomatik olarak, "Aşkta neymiş?" Dedim gülümserken.
Yiğit'in gözleri kısılmış, "Neymiş tabii." Demişti arkasından.
Yiğit her zaman bir gergin oluyordu zaten.
"Haydi Allah'a emanet." Demiştim kapıdan çıkmadan önce.
Gerekli sözcükleri duyduktan sonra kapıyı kapatıp sol tarafa doğru kaydı gözlerim, ocak doluydu. O da içerideydi.
Onun içeride olduğunu bilmek güzel bir durumdu.
"Çiçek çikolata alda kapılarını çalalım Çakır." Cengiz'in söylenmesi üzerine ona doğru döndüm, kaşları kalkmış hafiften sırıtan arkadaşıma kaşlarımı çattım.
Hızlıca silkelendim ve yürümeye başladım, "Yok öyle bir şey, o kadarda değil." Dedim aynı zamanda.
"Anlat ne konuştunuz." Dedi Cengiz.
"Nereden anladın?" Söylemiş miydim Cengiz'e?
Gülümseyen suratını gördüm, "Biri seni on saniyeden fazla pür dikkatle izlerse, aşık olduğunu anlar." Demişti bilmiş gibi, gözlerim açık ona bakmaya başladım.
Gözleri devirilen genç, "Şaka yav, sigaralanmaya gidiyorum dedin tütün tabakanı içeride unuttun. Ondan anladım." Dediğinde göz devirme sırası bendeydi.
Sonra dayanamadan, "Yıllardır seviyormuş beni." Dedim nasıl bir enkaz bırakacağımı bilmeden.
Yürürken yanımda göremediğim vücut ile arkamı döndüm,şok halinde olan arkadaşıma bakıp gülümsedim, sonra yanıma gelmesini bekledim.
"Nasıl!" Derken hala şoktaydı.
Gülümsedim ,tam anlatacaktım ki karanlık tünelde gözüme çarpan iki üç silüet kaşlarımı çatmama sebep oldu. Mahalleyi birleştiren tünel, her zaman geçtiğimiz tüneldi fakat, dikilen insanlar normal değildi.
"Onlar kim?" Demişti Cengiz. Anlayamadığım için sessiz kaldım.
Oraya doğru yürümemizle 5-6 kişilik bir grubun ayağa dikilip bize bakıyor olduğunu fark ettim.
"Çakır emin misin?" Diye soran Cengiz üzerine, "Eminim." Diyerek adımlarımı sağlamlaştırdım.
"Geldi sözde devrimcilerin başı!" Diyen çocuğun yüzünü gördüğümde İzel'in yanında gördüğüm bir çocuk olduğunu hatırladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (GxG)(Askıda)
Teen Fiction"O gözlerin, bin tane komünistin önünde diz çöktürür beni solcu." Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni...