-Hoş gördüm sizi-
Kime söyleyebilirdim. Ne yapacaktım.
Yiğit, kardeşimdi en büyük hazinem, ayrıca ailemdi. Ama ona bu durumdan bahsetsem İzel'i dövemediği için ülkü ocaklarını yakmaya giderdi.
Yanlış anlamadıysam İzel, sanırım diyemeyecektim.
Cesaretimi evde unutmuş gibiydim, kendi kafamda kendime söyleyemezken bunu nasıl birine söyleyebilirdim ki?
Kafasının karışıklığı ele veriyordu kendisini, belkide bazı konuları yanlış anlamıştı.
Bu kadar iletişim problemimiz varken onunla nasıl konuşacaktım bilmiyordum, oysa ki bütün cevaplar ondayken.
"Çakır,heey!" Gözümün önünde sallanan el irkilmeme sebep olmuşken hafifçe geriye doğru yasladım vücudumu. Deli gibi masaya tutulmuştum yine.
"Dünya'ya dön." Yiğit'in yorumu üzerine ona bakıp "Bir şey mi dediniz?" Dedim sorguyla.
Cengiz hayret eder gibi bakarken "Hayat planımı bile çıkardım, şanssızsın duyamadın." Demesiyle Kenan lafa atlayıp "Şanslısın diyecektin herhalde." Dediğinde Cengiz alınırmış gibi yapıp tekrar bana döndü.
"Diyoruz ki derneğin önünde güzel bir yemek mi düzenlesek? Alsak Sadri abiden sandalyeleri?" Kaşlarım düşünürcesine çatılmıştı, bu havada nasıl yapacaktık ki?
"Bu havada olmaz ki?" Dedim aynı ifadeyle.
"Hava tahminlerine göre haftaya çarşamba daha bir sıcak olur diyorlar. Ona göre ayarlarız diye düşündük." Asuman'ın tırnaklarına bakarak söylediği söz üzerine kafa salladım.
"Olabilir." Dedim omuz silkerek.
"Şu kurtlar sorun çıkarmasa bari." Yiğit'in sol tarafa bakarak söylediği cümle üzerine bende kafamı oraya çevirdim.
İzel yanında tanımadığım bir çocuk ile konuşurken gülümsüyordu, kaşlarım çatıldı. Hiç onlarla beraber görmemiştim bu çocuğu.
Gülümsüyordu ayrıca.
Nemrut, yüz kaslarından dudak bölgesine yakın olan kaslarını unutmuş olan kız, gülümsüyordu.
Nedense karnımdan mideme doğru bir sıcaklık hissiyatı gelmişken yutkunma ihtiyacı hissettim.
"Tövbe tövbe." Diyerek kafamı önüme indirdim.
"Bir şey mi dedin gülcağızım?" Yiğit bana dönüp merakla bakarken olumsuz bir şekilde kafamı salladım.
"Bu yanlarındaki lavuk kim la?" Kenan şaşırır vaziyette onlara bakıyordu.
"Yeni birini daha avına düşürmüş soysuzlar işte." Yiğit masaya ritim tutarken söylemişti bunları.
"Ne palavralar sıkmışlardır he! Yok müslümanız, yok vatancıyız. Biz neyiz emmi romalı napolyon mu?" Diyip kafasını sallamıştı Cengiz.
Gözlerimi kısarak Cengiz'e baktım aniden. Ona anlatsam ne tepki verirdi diye düşündüm. Yiğit kadar sinirli biri değildi. Beni dinlerdi belkide.
"Çakır, Cengiz'i öldürmek istiyorsan söyle." Diyen Asuman'a baktım kısaca, tam olumsuz şekilde cevap verecekken.
"Çakır vallahi Can dedi Ertuğrul'un minibüsünün tekerini patlatalım diye." Demesiyle ağzım kuyu gibi açılmıştı.
"Ne?" Dedim şokla.
"Oğlum neden söylüyorsun!" Demişti Kenan suratını sıvazlarken.
"Siz adamın tekerinimi patlattınız?" Demişti Yiğit gülmekle ciddiyet arasındayken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇAKIR (GxG)(Askıda)
Teen Fiction"O gözlerin, bin tane komünistin önünde diz çöktürür beni solcu." Seni korkutacak geçtiğin yollar, Arkandan gelecek hep ayak sesim. Sarıp vücudunu belirsiz kollar, Enseni yakacak ateş nefesim. Kimsesiz odanda kış geceleri, İçin ürperdiği demler beni...