keyifli okumalar...
***
Yıl 2015
Yakalarımdan tutup kendine çektiğinde zaman kaybetmeden tekrar soğuk fayansa yapıştırdı. Döveceğini düşünürken tam zıttı dudaklarıma yönelip dudaklarıyla örtüverdi.
İşte şimdi koca bir siktir Min Yoongi beni öpüyordu!!
Hayatım boyunca istediklerim hiçbir zaman olmamıştı, olmayacağına inanıyordum. Ailem her zaman bana iyi davranmasını kaç gece tanrıya yalvardığımı bilirdim şimdi ise istediğim bir şey oluyordu. Tam Yoongiyi öpmeyi isterken gözlerim dudaklarını izlerken yapılması gerekeni o yapmış yakalarımdan tuttuğu gibi dudaklarıma kapanmıştı.
İlk birkaç saniye ne olduğunu anlamamıştım. Fayansın soğukluğuna zıt vücudum alev alıyordu. Yanıt vermememle yaptığının yanlış olduğunu düşünüp geri çekileceğinde izin vermemiş elimi ensesine götürüp kendime çekmiştim. Dudağını hareket etmesiyle üst dudağımı kavramış emmeye başlamıştı. Verdiği hissiyat o kadar güzeldi ki her an bayılabilirdim.
Saçlarını tuttuğum gibi hafif çekiştirdiğimde elleri belime gitmiş kendine daha da yapıştırmıştı böylelikle kasıklarımız birbirine çarpmış lavaboda inlememiz duyulmuştu. Nefesimizin tükenmesiyle geri çekilse de anlını anlıma yaslamış nefesleri arasında "Yaptıklarımdan pişman değilim, bunu bil." Dudağımı öpüp tekrar geri çekilip "Daha neler yapmak isteyeceğimi bilemezsin. Ama..."
"Ama? Aması ne?" Geri çekildiğinde her şeyin kötü olacağına inanıyordum. Alışmıştım çünkü ancak Yoongi geri çekilip gülümsedi "Küçük Yoongiyi sakinleştirmem gerekiyor odama git geliyorum." Öpüşen ben değilmişim gibi kızarmam normal miydi? Yanaklarımın al al olduğunun farkındaydım, gözlerim hemen aşağı indiğinde gerçekten de Yoonginin önünde çadır oluşmuştu bir öpüşmeyle bunlar olur muydu? Peki bende olmaması normal olan mıydı yoksa eksik miydim.
Eli çeneme kayıp hafifçe kaldırdığında göz göze geldik zihnimdekileri tahmin ediyordu biliyorum gözlerindeki şehvetin yerini şefkat almıştı.
"Hadi Jimin çık."
"İyi de odanda lavabo yok mu?"
"Senin zora düşürmek istemem." İlk kez birinin beni düşünmesiyle ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ben odadan çıkarken Yoongi de kabinlere ilerledi. Kapıyı kapatıp asansöre ilerlediğimde aklımda şu an yapacağı iş vardı. Sertleşmemem için düşmek istemesem de az önce olanlar zihnime dolaşıyordu.
Asansörden ses gelmesiyle istediğim kata sonunda ulaşmıştım. Kapı kilidine ulaşıp şifreyi yazdığımda içeri girmem için ses doluşmuştu. Odaya girip etrafıma baktım. Her şey yeri yerindeydi. Hep kendime sormuşumdur Yoongi hyung nasıl bu kadar düzenli olabiliyor? Siyah kelebeği tekrardan gördüğümde bütün gülümsemem silinmişti.
Saatlerce bu tablonun önünde durabilirdim, ayaklarım benden bağımsız tabloya ilerlediğinde gözlerim yaklaşıkça kelebeğin kanatlarına kayıyordu. Siyah ve mavinin bütün tonları kelebeğe öyle güzel resim esilmişti ki neden daha önce bu kadar yakından bakmadığımı düşünüyordum, odaya girdiğimde hep bu tablodan kaçmıştım.
Kapının açılma sesiyle birlikte titreyip arkama döndüm. Yoongi nefes nefese anlına yapışan saçlarla birlikte bana bakıyordu. Gülümsediğimde o da gülümsemiş yanıma doğru adımlamıştı. "Neyi bu kadar detaylı izliyorsun bebeğim."
"Hyung... bu kelebek tablosu senin için ne ifade ediyor. " biraz düşünmek için tabloya döndüğünde bende bakakaldım. Birkaç dakika geçse de ikimizden ses seda çıkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grace -Yoonmin-
FanfictionYalvarıyorum sana Yoongi izin ver de kendime gelebileyim. Her şey iyi olmaya başladıkça tekrar karşıma gelip benden ruhumu isteyemezsin. Kendimi zorla düzeltmeye çalıştıkça tekrar aynı yere gelmek zoruma gidiyordu. Gözlerimdeki yaşlarla yine o soğu...