-33-

88 9 40
                                    

merhaba sevgili okurlarım. oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfennn.

keyifli okumalar...

***

Yıl 2017 /6 Yıl önce

"Hyung ben senin ilişkine saygı duydum peki sen neden bunu yapmadın?" Gözlerimden yaşlar aktığında karşında ağlamayı sorun etmedim. Hyungumun arkamda duracağını zannediyordum tam bir aptallıktı.

Şokla açılan gözleri endişeye dönüştüğünde zaafından vurduğumu anlamıştım.

"Sen bunu nereden biliyorsun.."

"En başından berri, Seokjin hyung gelip yanıma anlattığında o kadar çok mutlu olmuştum ki sen ne yaptın hyung bizi ilk duyduğunda gözlerinden geçen öfke o kadar fazlaydı ki, aramızdaki zıtlık gerçekten de çok komik..." konuşmak için ağzını açtığında susması için elimi kaldırıp devam ettim. "Hissettiği korkuyu, suçluluk duygusunu o kadar çok biliyordum ki aynısını hissetmesini istemiyordum. Saklarken aynı zamanda bize zulüm ediyordun. Guruptakileri kendi kabuğuna ittiriyordun. En önemlisi de Tae ve kook senden korktukları için ilişkilerini bile düzgün yaşayamıyorlar."

"Ne ilişkisinden bahsediyorsun?!" Öfkeyle bağırmış lavabonun içinde turlamaya başlamıştı. "Ben sizinle uğraşırken birde onlar çıktı, neyiz biz gurupta Hoseok kaldı tek başına. Herkes birbiriyle sevgili olmak zorunda mı? korkuyorum Bang Si-Hyuk ile sevgili değildir umarım." Sona doğru saçmalamasıyla ortamdaki gerginliği umursamadan kahkahamı bırakıvermiştim. Aklında olur olmadık isimleri birbirine yakınlaştırdı. Kesinlikle delirmiş olmalıydı.

"Yoonginin yanına gitmem gerekiyor. Eğer tae ve kooka bildiğini belli ettirirsen olacaklardan ben sorumlu değilim."

"Ne yapacaksın hyunguna..." dudaklarını büzdüğünde acıyacağımı düşündüyse yanılmıştı. Belki biraz tatlı olabilirdi ama bunca ay burnumdan getirdiğine sayar.

"Seokjin hyunga bugün dediklerini söylerim biraz kıçından mahrum kalırsın..."

"Sen!"

"Ne var dudaklarını öpmezsin bir ay görürsün. Bak hemen arayıp söylüyorum." Telefonumu cebimden çıkarttığımda gözleri korkuyla açılmış.

"Tamam lanet olsun. Ne anlattığını hatırlamıyorum oldu mu?" Başımı salladım. İşte böyle korkardı, Seokjin hyung aşkına uysallaşmıştı adam.

Dize getirmenin mutluluğuyla lavabodan çıkıp kolidorun sonundaki Yoonginin kapısının önüne geldim. Ezbere bildiğim şifreyi tuşladığımda ellerim tuşlarda takılı kaldı. 1309 Benim ve Yoonginin doğum günüydü... onun için bu kadar özel olmak gururumu okşamıştı.

Şifrenin doğru olduğuna dair ses geldiğinde ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim. Elim hala kapı kolundayken Yoongiyi inceledim, masasının başında bilgisayardan bir şeylerle uğraşıyordu.

Yorgunlukla kapıdan ayrılıp koltuğa ilerledim, geniş deri koltuğa kendimi attığımda gözlerim Yoongiyi bulmuş. Elindeki kalemi masayı bırakıp yanıma gelmişti. Bacaklarımı aralayıp kafasını karnıma koyduğunda ellerim saçlarına gitmişti. Yumuşacık saçlarını okşarken elleri baldırlarıma çıkmış okşuyordu.

"İşinin bu kadar uzun süreceğini bilmiyordum."

"Sejin hyung konuştuğu zaman susmuyor biliyorsun." Kafasını kaldırıp gözlerime baktı, ellerim ensesine inmiş oradaki saçlarını çekiştiriyordum.

"Sence çok mu kilo aldım?"

"Hayır." Demişti, kafasını geri karnıma koyduğunda gözlerimi tavana sabitledim. Eğer gerçekten de kilo almadığımı düşünüyorsa, düşünüyorlarsa Bang Si-Hyuk aşağıladığında sesleri çıkarmamıştı.

Grace -Yoonmin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin