merhabalar sevgili okurlarım yorumlamayı ve oylamayı unutmayın, destekleriniz benim için çok önemli.
NOT!!!: Arkadaşlar önceki bölümlerde Minho ve Jimin arasında kaç yaş söylediğimi hatırlamıyorum ama 3 yaş olarak eler alacağım. Haberiniz olsunnn
keyifli okumalar...
***
Yıl 2017/ 6 Yıl Önce
Derin nefes alıp Hoseok Hyunga döndüm. "Senden çok özür dilerim. Yapmadığım bir şey için zor duruma düştün sadece bu akşam odanda kalmama izin ver." Gitmek istesem de gidecek yerim yoktu. Evim, yuvam Yoongiydi ama onunda kaybetmiştim. Arkamı dönüp merdivenlerden yukarı çıktım. Odama geldiğimde dizlerim artık beni tutmuyordu.
Kapıyı kilitledim dayanamayıp kendimi yere bıraktım. Dağılmış haldeydim, korkuyordum içimdeki korkuya engel olamıyorum. Dizlerimi kendime çekip kafamı dizlerimin arasına koydum. Omuzlarım sarsılmaya başlıyor kendimi tekrar ağlarken buluyordum.
"Ne yapacağım..." fısıltım odada yayılmıştı.
Hak etmiyorum, yapılanların altında ezilmiştim. Hoseok hyungun gözlerinde gördüğüm öfkeyle tekrar yıkılmıştım. Şarkılar çalınmıştı, emekleri çöp olmuştu.
Yoonginin odasının önüne gidip hafif tıkladığımda gülümseyerek açmasını sonrasında kollarında dinlenmek istiyordum. Gülümsediğinde çıktığı diş etleri, heyecanlandığında belli etmese de derin nefes alıp gögüsünün kabardığını yerinde duramamasını özlemiştim. Bugün eğer....eğer her şey istediğim gibi gitseydi, yüzündeki duyguyu görmek isterdim.
Kafamı dizlerimin arasından kaldırıp boş odaya baktım. Kimse yoktu, kimsesizlik soğuk havayı çağırıştırıyordu. Ellerim otomatikman karnımda birleşmiş vücudum titremişti. Oda karanlıktı sadece dışarıdaki sokak lambası hafif aydınlatıyordu.
Zorla da olsa ayağa kalkıp yatağıma adımladım. Yatağıma oturduğumda dışarıya baktım. Karnımı okşamış "Her ne olursa olsun seni büyüteceğim, canımdan olsam da baban seni koruyacak." Yoongi yanımda olmadığında bile büyüteceğim, yarın ne olacağını az buçuk anlıyordum. Birkaç gün gecikmeli de olsa stajyerlikten atacaklardı.
Çenem titremiş göz yaşlarım yanaklarımı ıslatmıştı. Bu kadardı hayatımın güzel vakitlerimi geçirdiğim için tanrıya şükür etmeliydim. Onca olayların içinde açlık aklımın ucunda dahi değildi. Seokjin hyungun süt vermesi dışında akşam yemeği yiyememiştim.
Aşağı inersem diğerlerini de görebilirdim, sesleri boğuk geliyordu. Olacakları konuşuyorlardı. Kapı çalındığında başımı kapıyı çevirsem de seslenmedim. Çalar çalar giderler diye düşünmüştüm.
"Jimin.." Seokjin hyungtu. Seslenmedim, daha doğrusu sesim çıkmıyordu artık. Ayağa kalkıp kapının önüne geldim. Bir kez daha çaldı. Kilidi çevirip geri çekildim. Elinde yemek dolusu tepsi gözlerime bakıyordu. Onunda şüphe ile yaklaştığı çok belliydi. Vicdanı rahat etmemiş yemek getirmiş olmalıydı. Ancak bilmiyordu ki gözlerindeki acıma duygusu beni daha da kahrediyordu.
"Akşam yemeği yiyemedin.." gözleri karnıma inmiş "Onu beslemelisin." Titreyen ellerimi kaldırıp tepsiyi aldım. Başımı sallayıp teşekkürümü sundum.
Kapıyı geri kapatıp gelmemesini açıkça belli etmiştim. Kilitlemeyi ihmal etmeyip odanın köşesinde olan çalışma masasına geçtim.
"Baban şimdi seni güzelce besleyecek." Gülümsesem de çubukları elime alıp bir lokma ağzıma tıkıştırdım. Çenem titremiş burnumu çektim. Zorlukla yutkunmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grace -Yoonmin-
FanfictionYalvarıyorum sana Yoongi izin ver de kendime gelebileyim. Her şey iyi olmaya başladıkça tekrar karşıma gelip benden ruhumu isteyemezsin. Kendimi zorla düzeltmeye çalıştıkça tekrar aynı yere gelmek zoruma gidiyordu. Gözlerimdeki yaşlarla yine o soğu...