-28-

83 8 1
                                    


bugünkü attığım 3. bölümle karşı karşıyasınız. bölümle ilgili yorumlarınızı dört gözle bekliyorum.

sınavlarımdan dolayı haftaya bölüm atamayacağım 10 Haziranda görüşmek üzere.

keyifli okumalar.

***

Yıl 2017/ 6 yıl önce

Devam eden şarkıyla gözlerimi kapatmıştım. Birkaç saat sonra o adamın karşısında olacaktım, kabusumla yüzleşme vakti yaklaşıyordu.

"Efendim uyanın lütfen, geldik." Gözlerim aralandığında ne ara uykunun kollarına bıraktığımı hatırlamıyordum kendimi. Sağıma döndüğümde Taehyungu görememiştim.

Kaşlarım çatarak "Taehyung nerede?" Demiştim.

"Efendim evine bıraktık Bay Kim'i. Sizi uyandırmamı istemedi." İçimi korku kaplamıştı. Başımı sallayıp açılan kapıdan indim bahçe kapısının önünde ihtişamlı eve bakıyordum. Salonun ışıkları yakılmıştı bile.

Şoförü arkamda bırakıp kapıya ilerledi. Boğazımdaki acı tat kusmak istememi sağlıyordu. Nefesimi tutup kapı ziline basmıştım. Çok değil birkaç saniye sonrasında kapı açılmıştı. Minho karşımda gülümseyerek "hyung hoş geldin." Demişti. Hareketsizdim sarılmak istesem de bunu kendime yediremiyordum. Ellerimi kaldırmamak için zor duruyordum. Sustum, suskunluğuma alışkındı. Aslında çok konuşmak istiyordum yüzüne karşı ama susmakla yetinmiştim. Susmam karşı alışmak zorundaydı aramızda dağlar kadar fark vardı. O ailesi tarafından seviliyordu, istendiği her şey ikiletilmiyordu. En önemlisi gerçek sevgiyi biliyordu. Saçlarındaki okşamalar gerçekti, seviliyordu.

Bense... sevilmiyordum işte. Bütün suç benim gibi. Oysa küçük çocuktum şimdi büyük sayılmazdım hala aile sevgisine muhtaçtım. Kapımı bile annem açmamıştı. Evladı uzun süre sonra evine gelmişti ancak o kapıyı açmaya aciz insandı. Yurda gittim gideli bir kez aramamış sormamıştı. İçlerinden beni tek merak eden Minhoydu, onu da kalbim affedemiyordu. Ya da o vicdanına yenik düşüyordu.

Suratındaki gülümseme solmuş kenarı çekilmişti, çantamı almak için uzandığında sırt çantamı eline vermemiştim. Üyelerin hepsi ailesinde kalma sevinciyle bavullar hazırlayıp gitmişken bense küçük bir sırt çantasına birkaç eşya sığdırabilmiştim. Eve yeni gelmişken kaçmak için zaman kolluyordum resmen. Kapının girişindeki askılığın altına koymuştum çantamı, çıkmam daha kolay olurdu. Minho kapıyı kapattığında gitmek için zamanım kalmamıştı atık, yanımdan geçip önde ilerlemiş yemek masasına geçmişti.

"Baba, Jimin hyung gelmiş." Ah be güzel çocuk neden yüzündeki gülümseme hiç eksik olmuyordu, yoksa hayatın gerçekten güzel bir yer olmadığını bilmiyor musun? Yemek masasında gözlerime bakarken çok mutlusun, tatile geldiğimi düşünüyorsun bilmiyorsun ki cehennemime bir kez daha adım attım.

"Hoş geldin oğlum gel otur." Babam gülümsediğinde midem bulanmıştı, şimdi kaçıp gitsem beni yakalar mıydı? Başaramaz mıydım tekrar ondan kaçmayı. Gözlerimdeki öfkenin farkındaydı sadece daha çok zevk almasını sağlıyordu.

"Hyung neden oturmuyorsun bak annem en çok sevdiğin yemeği yaptı."

"Ellerimi yıkayıp geliyorum." Nefes alamıyordum, nefes almak için kaçmam gerekiyordu. Zemin kattaki lavaboya geçtiğimde kapıyı kilitleyip yüzüme soğuk suyu suratıma çarptım. Kafamı kaldırmamla aynada çökmüş göz altlarımla karşı karşıyaydım. Biraz daha kalırsam geleceklerinden dolayı lavabodan çıkıp yemek masasına geçtim. Karşımda annem yanında da Minho vardı, babamsa masanın başına geçmişti.

Grace -Yoonmin-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin