Sabah 7.30'da uyandım.Üzerime bir şeyler giydim ve evden çıktık
...
Ardı ardına birkaç tane bina gördük,20 katlı gibi duruyorlardı. Bizimkiler A binasına girdi. Bina 15 katlıydı ve benim odam 10.kattaydı. Yijin ile birlikte odaya yerleştik ve
biraz muhabbet ettik.Saat 12.15 olmuştu.üstümüze rahat bir şeyler giyip en alt kata yemek yemeye indik yemekler iğrençti ama açlık ağır geldi ve tiksinme tiksine yedim,Annemin yemeklerini özlemiştim. Eğitimle ilgili bilgiler içeren kağıtlar verdiler ve bizi odalarımıza yolladılar.Bilgileri okumadım ve kıyafetlerimi yanı başıma dizdim.birazcık dışarı çıkayım dedim ama kılıçlı adamlar izin vermedi. Başka bir çarem kalmadığı için odama döndüm uyumaya çalıştım çünkü yediğim yemeğin kötü tadını unutmam gerekiyordu....
Sabahleyin bina sanki yıkılacakmış gibi sallanıyordu çünkü sinir bozucu sesli alarmları binada çalıyorlardı.Yastıklarla kulaklarıma bastırdım ama hiçbir işe yaramadı kalkıp kapıyı açtım ve sınıf arkadaşlarımın bağırtılarını duydum ardından ses kesildi ve kılıçlı adamlar tekrar geldi.En yakışıklısı konuşmaya başladı
"Bundan sonra saat 6'da eğitim odasında toplanmazsanız bu alarmlar siz toplansanız bile dakikalarca çalacak,bir kişi geç kalsa bile."
"Bunlar kağıtlarda yazıyordu ama sanırım hiçbiriniz okumadınız"
"Son sayfayı okumadım sadece cidden bu şeyi son sayfaya mı yazdınız?" dedi Yuri
"Sana mı soracaktık ne yapacağımızı hanımefendi?Her neyse üstünüzü değiştirin de eğitim odasına gelin"
Üstümü değişirken neler olacağını düşünüyordum. Keşke bu şey hiç olmasaydı.
Eğitim odasına toplandığımızda elimize ağır kılıçlar verdiler ve seçtikleri kişiyle savaşacağımızı söylediler. Rakibim Char'dı. Normal derslerde iyi olmasada diğer kızların aksine dövüş derslerinde bayağı başarılıydı. Bittim ben.
Kılıcını kaldırdı ve kılıcıma sert bir şekilde vurdu. Neyse ki ilk hamleden yere düşürmemiştim. Ardından bir süre onu savuşturmayı becerdim ama en sonunda kaybeden ben oldum. Tahmin ettiğimin aksine kaybedenleri veya kazananları birbiriyle dövüştürmediler ve herkesin işi bitince dışarı çıkmamıza izin verdiler. Bir anda binadaki alarmlar çalmaya başladı ve kılıçlı adamlar şok geçirdi. Bize burada kalmamızı ve birini görürsek onunla savaşmamızı söyledi.Bir süre korku içinde bekledikten sonra bir adam gördüm ve diğerlerine gösterdim ama kimse görmüyordu,deli olduğumu düşündüklerini tahmin ediyordum. Adamı yakalamak için üstüne doğru hızla koşmaya başladım ama bir anda gözden kayboldu. Arkamı döndüğümde herkesin şaşkın gözlerle bana baktığını gördüm,umarım gerçektende kafayı yememişimdir.
Kılıçlı adamlara olayı anlattığımda gözleri fal taşı gibi açıldı ve onları takip etmemi söylediler. Onlara ne olduğunu sormama rağmen cevap vermeyip yürümeye devam ettiler. Akıl hastanesine götürdüklerini düşünmeye başlamıştım.
Binanın içinde yürürken kapısı hafif açık olan yerde bir saç gördüm. Kılıçlı adamlara -evet hâlâ adlarını söylemediler-bunu söyledim ama beni umursamadılar ardından orada durdum ki beni farkedebilsinler fark etmiş olacaklardı ki gelip kolumı tuttular ama direnip kapıyı açmayı başarmıştım. Keşke açmasaydım diye söyleniyordum çünkü bu bir cesetti! Sarı saçlı cesedi görünce yere düştüm kılıçlı adamlar ceplerinden iletişim aracı çıkardı ve birilerini çağırmaya başladılar. O sırada arkama bakmadan kaçmaya başlamıştım. Ama sadece arkam değil önüme de bakmayı unuttuğum için yolumu kaybetmiştim. Kahretsin! Lavaboyu gördüm ve tereddüt etmeden içeri girdim, keşke tereddüt etseydim. Burada 2 tane kadın cesedi daha vardı! Dışarıdayken silah sesleri duymuştum hatta çıkan kişinin elinde silah olduğunu da görmüştüm ancak kimse duymadığı veya görmediği için hayal gördüğümü düşünmüştüm ama galiba görmemiştim. Hızlıca çıkıp kapıyı kapattım ve unutmaya çalıştım, ama düşüncelerimin içinde boğulmuştum. Kaçmak için ayağa kalkmaya çalıştım ama titriyordum,iki cesedi de kalbinden vurmayı başarmıştı. İyi bir suikastçı olmalıydı, ama bunu neden yapmıştı ki? Bacaklarım hâlâ titriyor olmasına rağmen koşmaya başladım ilk gördüğüm merdivene saptığım gibi düştüm ama umursamadan koşmaya devam ettim. Gördüğüm ilk kapıdan çıktım ve Eliy'i gördüm. Koşarak ona sarıldığım zaman hâlâ titriyordum. Eliy'de bunu fark etmiş olacak ki "noldu?" diye sordu. O an anlatacak
güce sahip olmadığım için sadece "Su verir misin,lütfen?" diyebildim.
Neyse ki Eliy üstelemek yerine bunu kabul edecek kadar iyi biriydi. Elimi tuttu ve beni yavaşça diğerlerinin yanına götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Krallıkların Savaşı
Fantasy"Seni çok seviyorum." Dedi. "Ve şimdi bu an,buna en çok emin olduğum an."