20

17 2 40
                                    

Sabah kahvaltıdayken Eliy ile olan garip bakışmalarımızdan sonra kalbimdeki anlamdıramadığım hisle odama geri dönmüştüm. Yijine yaklaşık on dakika boyunca olanları ve ne hissettiğimi tekrardan anlattıktan sonra benim taktiğimi yapıp suratıma yastığı fırlatmıştı ve  "Ben de istiyorum." Diye sızlanmıştı. Suratıma yastığı ikinci kere yemem üzerine ani bir kararla kalkıp Eliyin odasına gitmiştim. Kapıya geldiğim anda pişman olmama rağmen kapıyı çalmıştım. Eliyin oda arkadaşı yoktu o yüzden onu rastgele rahatsız etmekten çekinmiyordum. 

Kapıyı açtığında bir süre bir şey demeyince en sonunda teslim olup ben "ne var?" Dedim. "Hiç" Dedi yüzündeki ifade değişirken "şaşırdım sadece." "Buna mı şaşırdın?" Dedim ve büyük bir cesaretle ekledim
"dün gece öpüşmemizden sonra?" Eliy ağzımı kapatıp beni odanın içine çekip kapıyı kapattı. Dolaylı olarak kapıya yaslanmıştım ve o önümdeydi. Kolları da iki yanımda. Gülüyordu. Fakat sırtımı kapıdan kendimi de kollarının arasından kurtardım ve bir anda arkasına geçtim. "Ben o kadar çabuk taklaya gelmem." Dedim gururla. Eliy bana dönüp dudağını büzdü. "Dün dediğin şey için alındığımı söylemek isterim Em." Ne demiştim ki?
"Seni seviyorum dediğim için mi?" Sırıtmasına engel olamadı.
"Hayır Em,benzetmelerime saçma dedin."
"Ah." Dedim hatırlayıp. "Özür dilerim ama öyleler." Dedim dürüstçe. "Tekrardan söylüyorum,buna alındığımı bil." Dedi. Güldüm. Hareketlerim kontrolüm dışıydı çünkü gözlerim Eliy'i gördüğü an kalbime bu emri veriyordu ve kalbim kontrol etme görevini beynimden alıyordu. Beyaz kısa kollu bir tişört ve mavi bir pantolonla bile şimdiye kadar gördüğüm en mükemmel kişiydi. "Sen..." Dedim ve ağzımdan kaçmakta olan şeyi fark edip elimle ağzımı kapattım.
"Ben ne?" Dedi gülümserken.
"Hiç." Dedim. Gülümsemesi büyürken bana doğru yaklaştı. İki elimi karnına koydum. "Hayır,bir daha olmaz." Gözleri karnındaki ellerime kaydı. Onları geri çektim.
"Senin amacın ne?" Diye sordum gülümsememi bastırmaya çalışırken. "Hiç." Dedi. "Sadece sevgim ağır basıyor." Güldü ve bana sarıldı. Saçımı okşadı. "Aramızda epey boy farkı varmış galiba." Dedim. Aynı anda güldük. Benden ayrıldı. "Şurada bir metre olacaktı." Masaya yöneldi ve metreyi aldı.
"Gel ölçelim."
"Cidden mi?" Diye homurdandım ama yanına gittim.

"1.62sin Em." Gülmemeye çalıştı fakat ağzı hareket edip duruyordu.
"Gülme yoksa ağzını düz bir çizgi şeklinde dikerim." Dedim bir parmağımı havada sallayarak.
"Gel seni ölçelim o zaman." Dedim. Yer değiştirdik. Metreyi ayağının altına getirdim. Ayağını kaldırdı metreyi yerleştirdim ve siyah-kırmızı ayakkabısını geri indirdi. Metreyi uzattım fakat parmak ucuma çıksam da kafasına kadar getiremedim.
"İstersen oraya kadar da ben kaldırayım." Dedi Eliy fakat başımı iki yana salladım. Daha da parmak ucuna çıkmaya çalıştım. Eliy en sonunda gerçekten sesli bir kahkaha attı.
"İnat etme de ver Em." Ona dik dik baktım fakat gözlerini ve gülüşünü görünce kalbim ısındı. Yumuş yumuş oldum ve metreyi o'na verdim. Kafasının üstüne çıkardı ve "kaçmış?" Diye sordu. Homurdandım. "1.74"
"12 santim ha?" Gülümsemesi kocaman oldu.
"Biraz daha gülersen gülümsemen suratının dışına çıkacak." Dedim.
"Hem Leylein senden bir santim uzunmuş." Gülüsemesi kayboldu. "Sen bunu nereden biliyorsun?" Diye sordu. Yijin 1.75 olduğunu söylemişti ama aşık olduğum çocuk bile olsa arkadaşımın sırrını vermezdim. "Boşver." Dedim. Gülümsemesi geri gelmemişti. Eğdiği yüzünün altına doğru eğildim 

"Sen kıskandın mı yoksa?"

Sırıttım.

"Ha?" Dedim bu sefer gülümsemesi suratının dışına çıkacak taraf ben olurken. Eliy yavaş yavaş gülmeye başlıyordu. "Kıskançlık aptalların işidir Em." Dedi ve kafasını kaldırdı. "Dışarı çıkmak ister misin? Burası çok sıcak oldu da." Tişörtünün yakasını çekiştirdi. Koşup kapıyı açtım ve eğildim. "Kıskananlar önden." Dedim sırıtırken. Eliy geldi ve "konu sen olunca bambaşka biriyim prenses." Dedi ve saçımı okşadı. Yürümeye başladı ama güneşin altına koyulmuş bir buz parçası gibi eriyordum. O'na kafasını geri çevirecek süre vermeden toparlandım ve "bu kaçıncı lakap?" Diye söylendim. Koşar adımlarla ona yetiştim.

En alt kata indiğimizde gözlerim yemek hazır mı değil mi görmek için mutfağa kaymıştı. Yemek yoktu fakat yan odanın kapısı çok az açıktı. O an oraya çekildiğimi hissettim ve haber vermek için dönüp Eliyin omuzuna dokundum. "Şu odaya bakacağım." Dedim. Nedenini sorgulamadı. İkimizin de rastgele odalara bakmak konusunda travmaları olsa da. "Ama ben de geleceğim." Dedi ve arkamdan geldi. Kapıyı hafif açık olan kısmından çektim ve yere düştüm.

Bir ceset! Ne dejavu ama.

Eliy elimi tutup beni yerimden kaldırdı. Elinden kurtuldum ve kimin cesedi olduğunu anlamak için odaya girdim.

Krallıkların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin