15

15 3 10
                                    

"Hayır gelmiyorsun."
"Hayır Em geyorum,gelmek zorundayım."
"Kattiyen olmaz Eliy,başına bir şey gelirse dayanamam,bana bir şey yapamaz," durup ellerimle onu işaret ettim. "Ama sana yapabilir."
"Bize fiziksel zarar vermeyeceğini söylediğini unuttun mu?"
"Yine de..." Duraksadım. "Korkuyorum Eliy"
"Hiçbir şey olmayacak bayan sitem." Elini omzuma koydu. "Cevabını biliyorum ama yine de son bir kere düşünmen için soracağım,cidden gitmek istiyor musun?"
"Evet." Bu konuda çok nettim.
"Tamamdır savaşçı,kalkanınız olarak emrinizdeyim."
"Hatırladığına inanamıyorum."
"Hafızam iyidir Em."

Sarayın kapısından çıkınca Eliy sordu. "Nereye gideceğiz?"
"Eee...Şey Eliy" bundan bahsetmemiştim. "Sana kötü bir haberim var."

Evi gördüğümü Eliy'e söylemek için arkamı döndüğümde onun yeşil zeminde oturduğunu gördüm.
"Ne yapıyorsun?"
"Çok yoruldum Em,izin ver."
"O zaman ben de tek başıma konuşurum."
Hemen ayağa kalktı. "Zayıf noktamdan vuruyorsun Em."
"Neymiş zayıf noktan?" Diye sordum.Cevap vermedi. Ben dururken o yürüyerek önüme geçti.
"Ben miyim?"
"Boş sorular sorma da yürü Em."
"Diyene bak!" Koşarak ona yetiştim.

Eliy kapıyı çalmadan önce bana döndü. Bir şey demedi ama gözleriyle tekrardan "Emin misin?" Diye soruyordu. Gözlerimle "Eminim." Diye cevapladım. Ardından dönüp kapıya iki kere vurdu. Hemen açılmadı. Normal. Dağda yaşayan bir suikastçının kapısını çalınca hemen açmasını beklemezdiniz. Kapı açıldığında elinde bir silahlaydı. Bayağı büyük ve uzun bir silahla. Kapı açıldığı gibi Eliy'in burnunun ucuna değdi. Eliy hemen iki elini yanına kaldırıp "sakin ol ahbap. Bu güzel yeşil yerin kanla kirlenmesini istemezsin." Dedi.
Galiba olabilecek her senaryoya hazırlanmıştı ki bu kadar soğukkanlıydı. Kendi başıma gelse ben de pek korkmazdım ama o silah o'nun önündeyken...
"Çek o silahı." Dedim silahı tuttuktan sonra.
Güldü. "Seçilmiş,çifte kumrunu da getirmişsin bakıyorum."
"Aramızda "saf ateş bağı" olan kişiye göre büyük laflar." Dedim kendinden çok emin bir ses tonuyla.

Şaşırdı ama yüzündeki şaşkınlık dolu ifadeyi hemen silip attı. Ben de fırsattan istifade silaha kondum.
"İnanamıyorum cidden doğruymuş." Dedim silahı almayı başarınca. "Buraya gelene kadar tam anlamıyla emin değildim. Tamam bağın bir kısmının ben de olduğu kesindi ama diğer kısmının..." Sinirli bir kahkaha attım. "Cidden sendeymiş..." Silahı kaldırıp onun kafasına doğrulttum. "Ve lanet olsun ki artık seni asla öldüremeyeceğim çünkü seni öldürmek demek kendimi de bu lanet olası dünyadan götürmek demek." Gözüm kararmaya başladı. "Beraber ölmeye ne dersin peki?" Tetiği çektim. Ancak silah artık elimde değildi.

Eliy koşarak silahı elimden aldı ve rastgele bir alana ateş etti ardından da sertçe yere attı. "Naptığını sanıyorsun sen?" Diye sinirle sordu.
"Bilmiyorum..." Gözlerim doldu. "Çok kötü hissettim,özür dilerim."
"Şu kızı al ve gidin buradan yoksa iyi şeyler olmayacak." Dedi suikastçı boğuk sesiyle.
"Hiçbir şey yapamazsın." Dedi Eliy.
"İşkence de bir yöntemdir,çok bilmiş."
Eliy suikastçıya dik dik bakarak bana doğru yürüyüp yere yığılmama ramak kala beni tuttu ve bana sarıldı. O kadar berbat hissediyordum ki o'na sarılacak gücü bile bulamadım.
Suikastçı silahı almak için yanımıza doğru gelmişken Eliy silahın üstüne bastı. Ardından benden ayrıldı ve silahı eline aldı. "Buraya boşuna gelmedik. Silahını istiyorsan bizimle konuşmak zorundasın." Dedi.
"Hayır yapmayacağım. Silahı alabilirsiniz,umurumda değil."
"Yaşadığın yeri biliyoruz. İhbar edebiliriz. Ayrıca kralla aynı yerde yaşıyoruz."
Güldü. "Beni ihbar edersen idam edilirim ve ben idam edilirsem" yan gözle bana baktı." O da ölür."
"Sürgün de bir yöntemdir,çok bilmiş."

Krallıkların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin