9

10 3 5
                                    

Leylein bana doğru gelip "sen nasılsın?"diye sordu. "İyiyim"dedim.Yijin'e dönüp "senin gözlüğün mü vardı başkan?"diye sordu.
"Var ama genellikle kullanmıyorum." Külliyen yalan.Yijin'in gözlük kullanmayan bir akrabası bile yoktu. Sadece Leylein'in yanındayken "kötü göründüğü"gerekçesiyle çıkarıyordu.
"Bence daha çok takabilirsin,yakışmış"yandık. Yijin şimdi uyurken bile gözlük takar.
"Teşekkürler" dedi Yijin sesindeki gizlemeye çalıştığı ama gizleyemediği neşe ile. Eliy ve Leylein tekrar konuşmaya başladılar ve saraya girip gözden kayboldular.
"Onu o kadar özlemişim ki..."
"Of Yijin of"
"Ne ben sana Eliy hakk-"elimle ağzını kapattım.
"Onunla aramda hiçbir şey yok."
Elimi çekti "şimdilik"

Herkes odalarına yerleşmişti. Kraliçe son yemeğe çağırdı. Aşağı indiğimizde kocaman bir masa ve bir sürü sandalye gördük. Artık kraliyetin imkanlarına şaşırmamam lazımdı galiba. Yemekte bonfile ve bezelye vardı. Yijin'e baktığımda Leylein'e baktığını gördüm. İki yıldır karşılıksız bir aşkı vardı ve onu hiçbir zaman teselli edememiştim,anlamıyordum çünkü. Aşk'ın ne demek olduğunu pek bilen biri değildim ancak şimdi garip şekilde onu anlıyorum. Fakat hâlâ edecek bir teselli yok. Karşılıksız aşkın acısını geçirmeyi bırak azaltacak bir teselli bile yok."Seçilmiş kişi" olan Emily diğer Emily'i yavaş yavaş yok ediyor. Bir düşününce eğitime gittiğimden beri kendim hakkında o kadar şey değişti ki,bildiklerim bile.
"Hey Emy"Eliy'in sesini duydum. Baktığımda herkes masaya oturmuştu. Galiba biraz düşüncelere dalmıştım. Hemen Yijin'in yanındaki gümüş sandalyeye yerleştim. Bonfileyi kesecekken bıçağım yere düştü. Hizmetçi "hemen yenisini getireyim"dedi."hayır ben alırım"dedim. Masadan kalkıp mutfağa gittim. Tam mutfağa girecekken yan odadan sesler duydum. Kral ve kraliçenin sesleri. Belki yapmamam gerekiyordu ama dinlemeye koyuldum.
"Bunu nasıl yaparsın?"dedi kraliçe
"Sana anlatmıştım Madra"
"Louis ama bu çok fazla bunun cezasının ne kadar büyük olduğunu bilmiyor musun? Anayasa kitabını kral olmadan önce okudun!"
"Madra bağırma. Cezasının ne olduğunu biliyorum ama gözüme kan bürünmüştü ve hâlâ da öyle hiçbir şeyden vazgeçmeyeceğim ve devam edeceğim. Üzgün falan da değilim."
"Delisin sen." Kraliçenin odadan çıktığını işitip hemen mutfağa girdim. Tesgaha yaslanıp ne hakkında konuştuklarını düşündüm ama hepsi deli saçmasıydı. Bıçak aldım ve masanın yolunu tuttum. Kafamda bir sürü düşünce vardı. Ne olabilirdi ki? Masaya geri oturdum ve bıçak tekrar düşecekti ancak tuttum. Fakat şimdi de elim kesilmişti. Yijin "senin neyin var bugün?"diye sordu. "Ben bandaj getireyim"dedi ve masadan kalktı Eliy.

Eliy parmağımı bandajlerken kafamın neyle meşgul olduğunu sordu. Ben de yemek sonrası sarayın önündeki merdivenlerde konuşabileceğimizi söyledim o da kabul etti.
Sonunda ölmeden bonfileyi bitirmiştim. Eliy'i çağırdım ve dışarı çıktık. Sarayın arka tarafındaki yeşillikler arasındaki merdivenlere oturduk.
"Galiba kayıplarımız için birbirimizi teselli etmek çok saçma olur"diye konuşmaya başladı Eliy.
"Katılıyorum."
"Kafanı meşgul eden şey ölüm mü Em?"
"Aslında değil." Kral ve kraliçeden değil de başka bir şeyden söz etmeye karar verdim."çok değiştiğimi ve bir daha asla eski Emily olamayacağımı düşünüyorum"
"Hadi ama Em sen hâlâ o kızsın"
"O kız?"diye sordum şüpheli bir ses tonuyla
"Kimseyle konuşmayan okul boyunca uyuyan ve nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde en yüksek notları alan o kız."
Güldüm "benim hakkımda gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Düşünüyordum ve büyük ihtimalle bu eğitime gelmeseydik böyle düşünmeye devam edecektim ama burada böyle davranmanın sadece korkudan olduğunu düşünmeye başladım. Alınma ama sen korkak birisin. Bir şeyleri kolay kolay göze alamıyorsun ve ben neden olduğunu bilmiyorum."
"Neden olduğunu bilmek istiyor musun ki?"
"Tabii ki istiyorum."
Derin bir nefes aldım. Bu defterler benim için üzerinden uzun zaman geçmemesine rağmen kapanmıştı ve yeniden açmak zor olacaktı.
"Ben 13 yaşındayken taşınmıştık. Yanımızda mavi bir ev vardı. 17 yaşında bir erkek ve 12 yaşındaki bir kız kardeş vardı. Tabii aileleri vardı ama kraliyet için savaşan özel kişilerdenlerdi o yüzden pek fazla evde olmazlardı. Taşındığımızda ikisi bana hoşgeldin dedi ve birlikte oturup konuştuk. Ardından bunu günlük aktivite olarak yapmaya başladık ve arkadaşlarıyla da tanıştım. Bir gün beni evlerine çağırdılar. Gayet normal şekilde sohbet ediyorduk ama bir anda" nefesim kesildi "beni tehdit etmeye başladı. Arkadaşlarından uzak durmak yoksa..."yutkunamadım."yüzümü ellerinin arasına aldı ve uzak durmazsam şey olacağını...şey yapacağını söyledi"Eliy tek koluyla beni kendine çekti. Nefesim düzensizleşti."sürüne sürüne o evden attım kendimi."Eliy tek eliyle sırtımı sıvazladı. "Geçti Em,geçti."diye tekrarladı. Göz yaşlarım tişörtünü ıslatmıştı. Diğer eliyle kafamı tişörtünden çekti ve göz yaşlarımı sildi. "Geçti tamam mı? Ben buradayım,geçti." Gözlerine baktım. Kalbim tekledi. Kıvırcık saçlarını,yüzünü inceledim. Dudaklarına baktım. "Özür dilerim."dedim. Sonra onu öptüm.

Krallıkların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin