Multide Ahsen var iyi okumalar :)
Sabah yatmadan önce kurduğum alarm çaldığında uyuma isteğimi bir kenara bırakıp yattığım yerde doğruldum. Gözlerimi ovalayarak etrafa bakınmaya başladım. Bugün boks kursuna gideceğim aklıma gelince yüzümde bir gülümseme oluştu. Hemen sıcacık yatağımdan kalkıp banyodaki -duş almak, ellerini ve yüzünü yıkamak gibi- işlerimi hallettim. Odama girdiğimde kıyafet dolabımın önünde durup siyah sporcu atletimi, lacivert kapüşonlu hırkamı ve siyah taytımı elime alıp yatağıma koydum. Seçtiğim kıyafetlerimi giyip ıslak olan saçlarımı kuruttum. En son işim bavul hazırlamak kalmıştı. Sadece giydiğim kıyafetlerimi alıp düzenli bir şekilde bavuluma koydum. Hazır olduğumu hissedince bavulumla beraber odamdan ayrıldım. Ablamları uyandırmak istemediğim için onlara bir not bırakıp evden ayrıldım. Telefonumun saatine baktığımda sekizi çeyrek geçtiğini gördüm. Yürüyerek yetişemeyeceğimi bildiğim için taksi çağırıp beklemeye başladım. Ellerime bakınca dün akşamki kadar titremediğini hattâ neredeyse hiç sayılacak kadar az titrediğini farkettim. Eski sevgilim Berk'in buraya doğru geldiğini farkettiğimde onu hiç görmemiş gibi yere bakmaya başladım. Oyunculuk yeteneğine sahip olmadığım için maalesef ki numaram işe yaramıyordu. Kafamı onun geldiği yönün tersi tarafına doğru çevirince taksinin geldiğini gördüm. İçimden bir 'oh be' demek hissi gelsede bu isteği içime gömüp önümde duran taksinin bagajına kırmızı ve kocaman olan bavulumu yerleştirdim. Taksinin arka kapısını açıp cool olmaya çalışarak koltuğa oturdum. "Nereye gidiyoruz?" Diye soran taksici amcaya "Bilmiyorum." diye bir cevap vermemle beni şaşkın bakışlar altında bırakması bir oldu.
"Pardon amca ben adresi tam olarak bilmiyorum. Ben size tarif edeceğim ilk olarak burdan dümdüz giderek ana caddeye çıkalım." Dediğimde amca başıyla onayladı. Yolu dikkatli bir şekilde izlemeye başladım. Amca bir ara sokağa doğru döndüğünde birden şaşırdım. Şoförün işine karışılmaz öyle değil mi?
"Amca size bir şey soracağım. Bir ara sokakta boks kursu var. Orayı biliyor musunuz?"
"Evet fakat orası size göre değil küçük hanım?"
"Hayır bana göre oraya gideceğiz." Dediğimde amca tereddütlü bir şekilde başını salladı. Bende derin bir nefes alıp dışarıyı izlemeye başladım. Neden bana göre değilmiş? Bence tam olarak bana göre. Düşünüyorum da şimdi ben ünlü bir boksör oluyormuşum. Herkesi yeniyormuşum felan. Ben anca rüyamda görürüm onu.
"Geldik küçük hanım." Amca şiddetli bir şekilde konuşunca korkmamak elimde değildi.
"Ne kadar?"
"25 lira." Dediğinde hırkamın cebinden para çıkarıp uzattıktan sonra taksiden inip bagajdan bavulumu aldım. Bavulumu çekeleyerek hayallerimi gerçekleştireceğim mekanın önünde durdum. Derin bir nefes aldıktan sonra içeriye girip yukarıya çıkan merdivenden çıkmaya başladım. Eniştemle geldiğimizde alt katta sadece kayıt yaptırmak için bir oda vardı. Merdivenlerin sonunda beni esmer kaslı bir adam karşıladı.
"Yeni kız?"
"Evet benim." Dediğimde gülümsedi. Bende ona gülümseyerek karşılık verdim.
"Kızların kaldığı yer nerede?"
"Bavulunu bana ver ve beni takip et." Dediğinde bavulumu bırakıp ona doğru ittirdim. Bavulumu kucağına alarak yürümeye başladı. Bu mekan beni tedirgin edecek şekilde... Garipti. Bir kapıdan girince artık geldiğimizi anladığımda hiç kimsenin olmaması beni korkuttu.
"Merak etme herkes kahvaltıda senin dolabın 55 numara ve şurası senin yatağın." Diye parmağıyla pencerenin yanındaki ranzanın ikinci katını işaret ettiğinde gülümsedim. Dolabımın önüne bavulumu bırakıp yürümeye başladı.
"Yeni kız kahvaltıya gidiyoruz." Dediğinde koşar adımlarla yanına gittim. Boyumun uzun olmasına rağmen bu adam benden oldukça uzundu. Bana göz ucuyla baktıktan sonra çarpıkça gülümsedi.
"Adın ne?"
"Ahsen senin?"
"Bana sansar derler." Dediğinde yüzümü buruşturmamak elimde değildi.
"Neden?" Diye basitçe olan sorumu yönelttiğimde yemekhaneye gelmiştik. Bütün gözler üzerimde olduğundan iliklerime kadar işleyen utanma duygusu ile yürüyebilmek aşırı zordu.
"Çünkü sansar kadar sinsi olduğumu iddia ediyorlar. Şimdi yemekhane sırasına girip tepsiyi eline al onlar sana bir şeyler koyacaklar.
"Teşekkür ederim." Dediğimde gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Bende sıraya girip tepsiyi elime aldım. Önümde duran kızın kollarina baktığımda aşırı kaslı olduğunu farkettim. Kendi kollarıma bakınca ise ne kadar çelimsiz olduğunu gördüm. Yemekhaneci abla bana gülümseyerek kahvaltılıklar koymaya başladı. Bu işlem bittiğinde tepsimle beraber yer aramaya başladım. Boş bir yer bulunca gülümserek orada oturanların yanlarına gittim.
"Boş mu?"
"Evet oturabilirsin." Diyen kıza baktığımda kendimden iğrendim. Yerime oturduğumda herkes bana bakıyordu. Güzel alımlı kıza baktığımda gülümsedi.
"Adın nedir?" Diye sorduğunda utanarak gülümsedim.
"Ahsen, sizlerin?" Diye sorduğumda hepsi kendini tanıtmaya başladı. Güzel alımlı kız gülümseyerek konuştu.
"Ben Berrak." Onun yanında oturan soğuk kanlı sarışın çocuk tepsisindeki salatalığı eline aldı.
"Bende Can." Dedikten sonra elindeki salatalığı ağzına attı. Masada üçümüzden başka kimse yoktu.
"Memnun oldum." Diyerek etrafa bakınmaya başladım. Herkesin kahvaltı yapmaya odaklandığını görünce bende kahvaltımı yapmaya başladım. Sanırım kassız kız sadece ben değildim. Kassız olan birsürü kız vardı. Birsürü dediğime bakmayın birkaç tane işte. Birsürü alımlı kız vardı. Ben ise yeşil gözlü, hafif esmer sıradan bir kızdım işte.
Kahvaltı bittiğinde herkes alüminyum tepsisini çöp kutusuna attı. Berrak'ın yanından ayrılarak hata etmiştim. Herkes yatakhanenin olduğu bölüme ilerliyordu. Bende onlara ayak uydurup peşlerinden gitmeye başladım. Omuzumda bir el hissettiğimde hızla arkamı döndüm. Elin sahibinin Berrak olduğunu görünce rahatladım.
"Şimdi ne yapıyoruz?" Diyerek Berrak'a baktım.
"İzle ve gör diyorum bebek." Diyince garipsedim. Yatakhanemize gelince dolabımın önündeki bavulumun yanına gidip dolabımın içine yerleştirdim. Berrak'ın benim yatağımın alt kısmında uzandığını görünce yanına gittim. Beni gördüğünde oturur pozisyona gelip bağdaş kurdu. Ayakkabılarımı çıkarmaya üşendiğim için normal bir şekilde yanına oturdum.
"Senin hiç arkadaşın yok mu?" Diye bir soru yöneltince arkasını döndü.
"Şu esmer kız varya..." dediğinde bende arkamı döndüm. Tahminen bahsettiği kız esmer ve kalın kaşlı olandı.
"Evet?"
"O çömez insanlarla konuşmuyor ve işinde usta olan arkadaşlarınada izin vermiyor." Diyerek önüne döndü.
"Neden burası tapulu malı mı?" Diyerek bende önüme döndüğümde başını evet anlamında salladı.
"Nasıl yani?"
"O buranın sahibinin kızı. Burada kalmaya birkaç sene önce başlamış. Ondan önce ise hep yurtlarda büyümüş. Yurttan dönüşte ise sevgilisi ile beraber gelmişler. Sevgilisini yurtta tanımış." Dediğinde 'hmm' demeden duramadım.
"Bunları nereden biliyorsun?"
"Kızlar dedikodu yaparlarken duyuyorum." Aniden kapının açılmasıyla herkes kapıya bakmaya başladı.
"Bu da sevgilisi işte. Buranın en yetenekli insanlarından kendisi. Ölümcül dövüşlerde şampiyonluğu oldukça fazla."
"Ölümcül dövüş derken?"
"Şimdi bizim gitmemiz lazım. O seni götürecek. Sonra anlatırım." Deyip kapıya yöneldi. Ölümcül dövüş ne demekti? Burası sadece turnuvalara katılmıyor muydu? Herkes dışarı çıktığında sadece o ve ben kalmıştık. Sarışın çocuğa daha dikkatli bakınca piercingi olduğunu farkettim. Elinde tuttuğu kağıda baktıktan sonra bana döndü.
"Ahsen Poyraz yanıma gel." Dediğinde oturduğum yataktan kalkıp yanına gittim. Kafamdaki soruları ona sorabilirdim.
"Bir şey sormak istiyorum." Dediğimde kafasıyla onayladı.
"Ölümcül yarış ne? Burası turnuvalara katılıp madalya kazandıran bir yer değil mi?" Bana şaşkın bir şekilde bakmaya başladı.
"Sözleşmeyi okumadın mı?" Dediğinde kafamı hayır anlamında salladım. Bunu dememle cebinden anahtar çıkardı ve kapıyı kitledi.
"Sana anlatacaklarım var o zaman." Dedikten sonra bir yatağa oturdu. Bana bakıp yanına vurduğunda 'Gel otur.' demek istediğini farkettim. Yanına gidip oturduğumda ona dikkatli bir şekilde bakmaya başladım.
"Burası yasal olmayan ölümcül dövüşlere katılır. Bu dövüşlerde kaybedersen ölüm riskin yüzde yetmişdir. Geriye kalan yüzde otuzunda hiçbir yerin sağlam olmayacak kadar kötü olursun. Rakip çok güçlüdür. İnsanlar buradan kumar oynarlar. Eğer kazanırsak buranın sahibi trilyonları geçecek kadar para kazanır." Dediğinde korku içime işlemiş ve bütün vücudumu sarmıştı.
"P-peki sen hiç bu yarışlara katıldın mı?" Dediğimde çarpık bir şekilde gülümsedi.
"Evet katıldım ve senin eğitmenin benim."
"Ben katılacak mıyım?"
"Herkes katılacak." Diyerek kapıya yöneldi ve kapıyı açtı.
"Şimdi antreman odasına gidiyoruz." Dedi ve benim kapıdan çıkmamı bekledi.
"Sana ne diye hitap etmeliyim?" Diye bir soru sorduğumda kapıyı kilitledi. Önümde durdu ve bana boş bir ifadeyle bakmaya başladı.
"Adım Akın." Dedi ve önden yürümeye başladı. Onu takip ederken etrafı beynime kayıtlamaya çalıştım. Sıra sıra olan odalarda insanların boksu iki kişi yaptığını gördüm. Sanırım eğitmenleri ile beraber yapıyorlardı. Akın ile 16 numaralı antreman odasına girdik.
"Burası bizim odamız. En azından diğer insanlar seninle dalga geçemez." Dediğinde tek kaşımı kaldırmadan yapamadım.
"Benimle neden dalga geçecekler?"
"Çünkü size çömez denilen bir isim takıyorlar. Bu isim çok kötü biliyorum ama sizin hiçbir şey yapamayacağınızı düşünüyorlar." Odadaki dolaptan kıyafetler çıkardı ve bana fırlattı.
"Bunları giy ben dışarıda bekliyorum. Hazır olunca kapıyı açman yeterli."
Verdiği spor kıyafetleri bir çırpıda giyip eski kıyafetlerimi dolabıma koydum. Kapıyı araladığımda kapıyı hayvan gibi ittirip içeriye geçti.
"Sen benim ilk öğrencimsin seni çok iyi yetiştirmem lazım yoksa burdan kovulurum." Dediğinde söyledikleri kafamı karıştırdı.
"Kovulursan ne olur? Hayatını kurtarmış olmazmısın?"
"Kalacak yerim yok. Annemi,babamı hiç görmeden büyüdüm. Tanıdığım bir insan bile yok. Buranın sahibinin kızına aşıkmış numarası yapmak o kadar zor ki. Neyse Ahsen şimdi karşıma geç." Dediğinde tam karşısına geçtim.
"Vur bana." Dediğinde tereddüt etmiştim. Kas yığını bir insana vurmak oldukça zor.
"Nerene vuracağım?" Diye bir soru sorduğumda gülmeye başladı ve bu birkaç saniye içinde kahkahaya dönüştü. Komik miydi? O gülerken dişlerinin ünlülerin dişleri kadar temiz ve güzel olduğunu gördüm. Bazı insanlar diş konusunda tiksindirici olabiliyorlar.
"Omzuma vur." Dediğinde kahkahası kesilmişti. Aklıma sinir olacağım bir olay getirmeye çalıştım. Ablamın annemlerin ölümüne sebebini düşünmek buna yeterdi. Ablamı karşımda hayal etmeye çalışarak omzuna bir yumruk geçirdim. Ağzı 'o' şeklinde bana bakıyordu.
"Elin bir kıza bakılarak gayet ağır." Dediğinde gülümsememek mümkün değildi.
"Şimdi boks torbasına vurma zamanı." Deyince torbanın önüne geçip yumruklamaya başladım.
Yarım saat boyunca bana kum torbasını yumruklattırmıştı. Artık kollarımı hissetmiyordum. Oturduğu küçük kanepeye oturdum.
"Çok yoruldum beş dakika dinlenmek istiyorum." Dediğimde kafasıyla onayladıktan sonra koltuğun koluna dirseğine koyup çenesini eline koydu. Bende onun yaptığını yapıp etrafa bakmaya başladım.
"Bir şey sorabilir miyim?" Dediğimde bana çok kibar bir şekilde karşılık verdi.
"Ne?"
"Buradan kendi isteğimle ayrılamaz mıyım? Ölmek ya da yaralanmak istemiyorum."
"Sözleşmeyi kendi isteğinle imzalamış olabilirsin fakat buradan kendi isteğinle ayrılman imkansız. Eğer ayrılmak istersen ailenden birisi ölür." Dediğinde gözlerim dolmuştu. Ona yan gözle baktığımda hâlâ aynı pozisyonda duruyordu. Gözlerimin dolmasını umursamayarak gözlerimi kapattığımda yanağıma soğuk bir yaş aktı. Benim ağlama stilim böyleydi bir iki damla yaş daha fazlası yoktu. Eldivenlerimi çıkarıp aynı pozisyona geri döndüm.
**********
Gözlerimi aralığımda kendimi tam tavana bakarken buldum. Odanın içi çok olmasa da biraz aydınlıktı. Nerede olduğuma bakarken garip bir ses geldi.
"Hırrrrrrr!" Bu sesi duyduğum gibi çığlık atmaya başlayıp yattığım yerden kalktım. Odadan kapısını korkuyla açmaya çalıştım. Açılmıyordu ve bu ses kesilmişti. Arkamı döndüğümde bana şaşkın bir ifadeyle bakan bir Akın gördüm. Bir dakika şimdi ben onunla mı uyumuştum? Ayrıca oda karanlıktı ve ışık yoktu.
"Noluyor ya?" Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Ne mi oluyor? İkimizde otururken uyumuşuz. Hâlâ o koltuğa ikimiz nasıl sığdık bilmiyorum ama kapı açılmıyor." Dediğimde yattığı yerden kalkıp kapıyı açmaya çalıştı. "Ben yalan söylemem." Dediğimde kapıyla uğraşmayı bırakıp kanepeye oturdu. İki elini ensesinde birleştirip bana bakmaya başladı.
"Bu akşam burada kalıyoruz." Dediğinde gözlerimi büyütüp bakmaya başladım.
"Burada nasıl kalabiliriz? Tek bir koltuk var ve burası çok soğuk." Dedim çıplak kollumu tutarken. Benim üzerimde kalın askılı sporcu bustiyeri ve altımda ince bir tayt vardı. Bana verdiği kıyafetler bunlardı.
"Bilmiyorum." Dedi ve düşünmeye başladı. O düşünürken koltuğun yan tarafında bulunan dolabı açtım ve hırkamı alıp kapattım. Hırkamın elimden alınmasıyla elim boşta kaldı. Ona sinirle bakarken o bana baygın bir şekilde bakıyordu. Koltuğa yattı ve hırkamı üzerine aldı. Boyu uzun olduğu için bacaklarının dizinden ötesi dışarıda kalmıştı. Bu haline her ne kadar gülmek istesemde gülmedim. Ben burada donarken o gayet rahat bir şekilde kaslı vücuduna küçük gelen hırkamı üzerine almış ve gözlerini kapatmıştı.
"Hey! Ben burada neyim? Kum torbası mı?" Dediğimde tek gözünü açıp bana bakmaya başladı. Hırkamın cebinden belli olan telefonuma gözüm kaydı. O açık olan tek gözünü kapattığı sırada sessiz bir şekilde yanına gidip telefonumu çıkarttım. Koltuğun önüne oturup bağdaş kurdum ve sırtımı koltuğa yasladım. Yerler çok pisti ve oturacak başka bir yer yoktu. Telefonumun tuş kilidini açtığımda ses çıkmıştı. Sessize almamış olmam gerçekten kötü olmuştu.
"Sen telefonunu vermedin mi?" Dediğinde kafamı ona çevirip konuşmaya başladım.
"Hayır, neden vereceğim?" Deyince çarpıkça gülümsedi.
"Burada kurallar öyle küçük hanım. Telefon yasak fakat şimdilik telefonunu alabilirim." Dedi ve uzun kollarınla telefonumu almaya çalıştı. Ona vermemek için ne kadar dirensemde kaslı kollarınla hiç güç çekmeden elimden aldı. Telefonumun tuş kildini kaldırmıştım! Wattshap'a girdiğini mavi gözlerine parlayan yeşil ışıktan anlamak zor değildi.
"Berk kim?" Dedi tek kaşını kaldırarak.
"Eski sevgilim." Dedim efkarlı bir şekilde.
"Koltukta biraz bana da biraz yer bıraksan? Yerler çok soğuk." Dediğimde koltukta oturur-yatar bir poziyson aldı. Bana kalan kısım oldukça küçük olsa da içimden 'Buna da şükür.' deyip oturdum. Çocuk resmen mesajlarımı karıştırıyordu ve ben bir şey demiyordum. Oysa ki bazen en yakın arkadaşlarıma kızardım. O telefonumla oynarken acıktığımı karnımdan gelen sesle anladım. Bu gecenin böyle geçmeyeceğini bildiğimden gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.***************
-BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Şovu
ActionHer şehrin derininde sırları vardır. İçinde farklı yaşantılar ve değişiklikler barındırır. Normal olmayan bir kızın normal olmayan bir aksiyon macerası. Bu şehrin sırrı onun hayatını değiştirecek midir? Yoksa onu yıkacak mıdır? Yayınlanma tarihi: 1...