-18-

11 4 7
                                    

Arkadaşlar, biliyorsunuz ki okullar açıldı. Hikayeyi zamanım olduğunca yazmaya çalışıyorum. Bir çok isyan edenler oldu ama üzgünüm. Neyse iyi okumalar.

Yatakhaneden içeriye girip yatağımın üzerine oturdum. Yüzümü ellerimin arasına alarak ağlamaya başladım.
"Ahsen, iyi misin?" Sesin sahibini bildiğim için ellerimi yüzümden çekmek için bir hamle yapmadım.
"Git Melis." Dedim boğuk çıkan bir ses tonuyla.

"Ağlarken utanılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum."
"Peki sen neden ağlamıyorsun Melis? Söylesene?"
"Haklısın." Dedi ve sustu. Melis, ilk defa ona karşı çıktığım halde cevap vermemişti.

"Birisine güçsüz gözükmekten nefret ediyorum."

Sinirimi çıkaracak bir şey olsa da...
"Ah, malsın Ahsen." Dedikten sonra gözlerimdeki yaşları sildim ve yatakhaneden çıktım. Hızlı ve emin adımlarla yürürken bütün gözler üzerimdeydi. Spor salonunun kapısını açıp yavaş hareketlerle kapıyı kapattım. Akın ve Melih oturmuş sohbet ediyorlardı.

"Dediğim gibi, bir hafta yokum."
"Sussana!"
Son duyduğum kelimeler beynimde tekrarlandı. Sesli bir şekilde yutkunup Akın'a baktım.
"Nereye?" Dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Ben sizi yalnız bırakayım." Dedikten sonra odadan çıktı Melih. Akın oturduğu yerden kalktı ve karşıma geçti. Yüzümü ellerinin arasına alıp gözlerimin içine baktı.

"Şimdi, sana söyleyemem. Benimle gelmek istersin. Sakın endişelenme tamam mı? Ben iyi olacağım. Seni sevdiğimi unutma sadece. Belki seni üzdüm, belki kırdım. İstemeyerek oldu. Seni seviyorum ve bunu unutma. Bu kalbimin kapıları, herkese kapalı. Bir tek sana açık." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Neden veda eder gibi konuşuyorsun?"

Gülümsedi.
Gülümsediğinde gamzesi çıktı ortaya.
Ah, boğulmak serbest mi orada?

"Öyle olması gerekiyor." Dedi. Ona sarıldım, sımsıkı.
"Beni, bırakamazsın. Anladın mı?"
"Ölüm bizi ayırmadığı sürece, bırakmam. Sen de beni bırakamazsın."

Birkaç dakika sarıldık birbirimize.
"Gitmem lazım." Dedi ve benden ayrıldı. Odadan çıktığında bomboş kaldım.

Hani, daha bir aylık bir köpeği annesinden ayırıp, sokağa atarlar ya...
Öyleydim işte.
Küçük bir köpek kadar çaresiz, kimsesiz, yapayalnız.

Nereye gittiğini, oraya neden gittiğini hiç bilmiyordum. Hızlı adımlarla kanepeye oturup dudaklarımı kemirmeye başladım.
"Onun nereye gittiğini merak ediyorsun, öyle değil mi?"

Başımı kaldırıp bunları söyleyen kişiye baktım. Kapının açıldığını bile duymamıştım.
"Ne var Barış?"
"Nereye gittiğini öğrenmek ister misin?" Dediğinde başımla onayladım.
"Ben de bilmiyorum." Dedikten sonra kahkaha attı.

"Bana baksana sen! Bas git işine ya! Benimle uğraşma." Diye tısladım.
"Oo! Birileri kızgın mı ne?" Diyerek kapıyı kapattı.
"Ne yapıyorsun?" Dedim şaşkınlıkla.
"Kapıyı kilitliyorum." Dedi ve anahtarı çevirdi. Anahtarı cebine atıp gülümsedi.
"Açsana olum! Mal mısın? Aç!"
Başını olumsuzca salladı.
"Hayır."

Kapıyı neden kilitlediğini bilmiyordum. Hızlı adımlarla yanına gittim ve saçını çektim.
"Saçımı çekerek beni korkutamazsın."

Saçlarını bıraktım ve kapıyı yumruklamaya başladım.
"İmdat! Sapık var! İmdat!"
"Sapık mı?" Diyerek kahkaha attı.
"Evet! İmdat! Yardım edin!"

Birkaç dakika süren kurtulma çabalarım olumlu yanıt verdi. Birden bire açılan kapı kafama çarptı ve beni yere yapıştırdı.
"Has..." Dedim gözüm kapalı bir şekilde.

"Hey! Ne oluyor burada?"
"Abi, ben bir şey yapmadım valla. Hep onun suçu." Diyerek ayağa kalktım. Abi dediğim kişi; çarpıştığım gözlüklü çocuktu.
"Batuhan, senin ne işin var? Spor salonuna gitsene."
"Sen gelmeyince ben de çalışmadım. Sonuçta eğitmenim sensin. Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?" Dedi ukala bir tavırla.

Barış sinirle gözlerini kapatıp açtı. Sinirli bir şekilde odadan çıktığında üzerime bir soğuk su döküldü sanki.
Rahatladım.
"Teşekkür ederim." Diyerek gülümsedim.
"Güzel bir bayana, az bile." Dedi ve gülümsedi.
"Hah? Saçmalama, ben mi güzelim?" Dediğimde başınla onayladı.

Amacını anlamıştım fakat saf ayağına yatıyordum.

"Öhöm öhöm! Ahsen!" Dedi Melis çocuğun arkasından bana bakarak.
"Efendim, canım arkadaşım?"
"Bu kim?"
"Ben, Batu. Arkadaşını kilitlemiş Barış. Ben de görevliden anahtarı alıp açtım." Dediğinde Melis gülümsedi.
"Pekala, ben Ahsen'i alıyorum. Görüşürüz!" Dedi ve beni kolumdan yakalayıp kendine doğru çekti. Kapıdan çıktığımızda bana sinirli bir şekilde baktı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Benim sevmediğim özelliklerimi yüzüme söylemek yerine, neden arkamdan konuşuyorsun? Bütün herkes bizim dedikodumuzu yapıyor farkında mısın?" Diyerek kolumu sıktı ve beni duvara yapıştırdı.
"Ne? Ne saçmalıyorsun sen, Melis? Ben senin arkandan felan konuşmadım. Bunu sana kim söyledi?" Dediğimde kaşlarını çattı.

"Kim söylediyse söyledi! Artık eskisi gibi olamayız Ahsen. Şansını kaybettin." Dedi ve yanımdan uzaklaştı. Dizlerimin bağı çözüldü, boğazıma bir yumru oturdu. Dizlerimi kendime doğru çektim ve kafamı dayadım.

"Allah'ım, neden hep sevdiklerim? Neden ben?" Dedikten sonra gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
"Ahsen, neyin var?"
Akın yanıma gelmişti. Ben onu adım seslerinden bile tanıyabilirdim. Yanıma oturup kollarını bana sardı.
"Git." Dedim hıçkırıklarımın arasında.
"Gitmeyeceğim. Seni bırakmayacağım."
"Beni, yalnız bırak. Bir hafta değil, sadece bir dakika." Dediğimde istemsizce sesim garip çıktı.

"Seni böyle bırakmam. Bırakamam."
"Ben, ben birisinin yanında ağlamaktan nefret ediyorum. Git."
"Ben birisi değilim."

-SON-

Ve, kısa bir bölümle daha karşınızdayım. Dövüş zamanı yaklaştı. Kendinize iyi bakın, birdahaki bölümde görüşmek dileğiyle.

Ölüm ŞovuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin