Multimedia Şafak- Barış. Yüklenmiyor olabilir multi. İyi okumalar :)
"Yeni sevgilin bu mu küçük kaşar?" Derken, Melih'e bakıyordu Barış. Melih, Barış'ın yanına hızlı adımlarla giderek yakasından tuttu.
"Sen kime kaşar dersin lan?!" Diyerek Barış'a kafa attı. Dayak yiyeceğini bilmeyen Melih, bu sözleri söylediğinde Melis'e karşı boş olmadığını anladım. Olaylara boş bakarken her şey gözümün önünden çabuk bir şekilde geçmiyordu. Yıllar kadar uzun gelen bu süre, insanı delirtecek kadar sinir bozucuydu. Kulağıma değen sıcak havanın sahibinin bir insan olduğunu anlamak zor olmadı.
"Ben şunları ayırıp geliyorum." Fısıldamasının nedenini anlamadığım için Akın'a boş boş baktım. Tekrar kulağıma eğildi.
"Sen de Melis'in yanına git ve otur. İyi gözükmüyor." Fısıltısı kulağımı gıdıklarken başımla onayladım. Melis'in yanına giderken kulağımı kaşıdım. Birisi üzgünken yapabileceğim şeyleri bilmiyordum. Yanına otururken sırtını sıvazladım. Yapabileceğim tek şey buydu sanırım. Akın'ın ne yapacağını merakla beklerken yaptığı tek şey Barış'ı, Melih'in üzerinden kaldırmak oldu. 'Ayırmak' kelimesinin tanımının kavgaya karışmak olmadığını biliyordum fakat; Akın bunlar karşısında sessiz kalamazdı. Barış'ın yakasından tutarak sırtını duvarla buluşturduğunda tahminlerim yanlış çıkmadı. Melis'e baktığımda yanağından süzülen yaş, dudağının üzerinde durmuştu.
"Ben Melih'in yanına gideceğim." Göz yaşlarını silerek, koltuktan kalktı. Melih'in yanına gidip, onu yerden kaldırdı ve dışarıya çıkardı. Akın'ı sinirli gördüğüm ilk gündü ve gerçekten korkunçtu.
"Ne istiyorsun lan?!" Akın bağırırken sesi odada yankı yaptı. Yakasını bırakmadığı Barış bana bakarak gülümsedi.
"Ahsen'i alırsam, Melih'i rahat bırakacağım." Barış'ın bunları söylemesi sinirlenip, gözlerimin dolmasını sağlarken Akın bir elini yakasından çekerek suratına yumruk geçirdi.
"Benim, yanımdaki bir kıza sahip çıkamazsın!" Akın'ın bağırışı, yerimden sıçramama sebep olurken gözümden akan yaşı sildim.
"Bunu kim söylemiş! Kız sana ait değil. Öyle değil mi? Yoksa Şafak'ı aldatıyor musun?" Diyerek dalga geçen Barış'ın saçlarını yolmamak için kendimi zor tutuyordum. Akın yakasını bırakıp yere düşmesini sağlarken, işaret parmağıyla kapıyı gösterdi.
"Git buradan!" Barış hızlı adımlarla odadan çıkıp, sert bir şekilde kapıyı kapattı. Akın duvara yumruklar geçirmeye başladığında yanına gittim. Tekrar yumruk atacağı sırada kolunu yakalayarak bana dönmesini sağladım.
"Akın sakin ol." Dediğimde kollarını bana dolayıp, kokusunun burnuma dolmasını sağladı. Başımı göğsüne yaslayıp, kollarımı sırtına doladım. İkimizinde ihtiyacı olan şey buydu.
"Akın, ben onunla sevgili olacağım. Böyle olmayacak." Dediğimde hızla benden ayrılıp, sinirden elektrik mavisine dönüşen gözlerine bakmamı sağladı.
"Hayır Ahsen! Sen onun olmayacaksın!" İlk defa, kalbim kırıldığı için gözlerimden yaşlar akarken gözlerinin içine bakamıyordum. Elini yanağıma koyup baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi.
"Üzgünüm, bağırmak istemedim." Diyerek tekrar uzun kollarıyla bedenimi sardı. Sinirli olmasından dolayı onu affederek, çelimsiz kollarımı ona doladım. Kokusu tarif edilemeyecek kadar güzeldi. Ah! Neler oluyor bana! Sessiz bir şekilde kokusunu içime çektim. Benden ayrıldığı sırada kapı açıldı. Melisler içeriye girdiğinde gülümsedim. Melislere bakarken yine kulağımda nefesini hissettim.
"Aramızda kalsın." Dediğinde başımla onayladım.
"Melih iyi misin?" Akın ile aynı anda söylediğimizde birbirimize bakıp gülümsedik.
"İyiyim ya sadece dudağım patlamış." Dediğinde gülümsedim.
"Hayırdır siz ikiniz çok neşeli gözüküyorsunuz?" Gözlerini kısıp, işaret parmağını ikimizin arasında gezdiren Melis'e şaşkınlıkla baktım.
"Hiç canım." Diyerek saçımla oynadım. Yavaş adımlarla yürüyerek koltuğa oturdum. Hepsi birden gelip oturduğunda köşeye sıkıştım. Kafamı onlardan tarafa çevirdiğimde Melih'in, Melis'e olan yakınlığı gözümden kaçmadı. Akın tam yanımda oturuyordu ve onun bacakları yüzünden kıpırdayabilmek mümkün değildi. Buradan gizlice kaçarak Barış ile konuşacaktım. Benim yüzümden bu olayların yaşanmasını istemiyordum.
"Ben lavaboya gidiyorum." Diyerek ayağa kalktım.
"Ben de geliyorum." Diyen Melis'e elimle dur işareti yaptım.
"Sen gelme! Yani şey şimdi Barış gelirse sana ihtiyaç olabilir. Sen de biliyorsun ki arkası olan bir çocuk." Dediğimde onu şüphelendirsem de ikna ettim ve odadan koşar adımlarla çıktım. Berrak'ın odası 39 numaraydı. Kafamı yukarı kaldırıp kapıların üzerinde yazan yazıları okumaya başladım. Barış onun eğitmeniydi. Hâlâ aynı odada olabilirdi. Haydi ama numara bulmak o kadar zor olmamalı! 35,36,37,38 ve 39 buldum! Kapıya elimle hafif bir şekilde vurarak kapıyı açmasını sağladım.
"Oo Ahsen hanım buyrun." Diyerek beni içeriye aldı.
"İyi misin?" Dediğimde başınla onayladı. "Zaten pek dayak yemedin." Diyerek devam ettim.
"Neden geldin?" Diyerek garip bir şekilde sırıttı.
"Barış beni neden istiyorsun? Benim ellerim bile çirkin." Diyerek ellerimi gösterdim. Bana yaklaştı ve kulağıma yavaş hareketlerle dudağını götürdü. Bu hareketi beni endişelendirirken gözlerimi kapattım.
"Çünkü akıllı bir kızsın. Seninle güzel şeyler yaşayabiliriz güzelim." Diyerek benden uzaklaştı.
"Tamam kabul ediyorum ama onlara dokunmayacaksın." Dediğimde gülümsedi. Saçıma ellerini geçirerek bana hülyalı bir şekilde bakmaya başladı.
"Tamam sevgilim." Gözlerimi devirerek elini ittirdim.
"Benim de bir şartım var."
"Ne Barış?" Dedim sinirli bir şekilde.
"Akın'a yaklaşmak yok. Yoksa ona zarar gelir." Dediğinde başımla onayladım ve odadan çıktım. Kendi spor odamıza yavaş hareketlerle dönerken yaptığım hatanın farkına vardım. Gözlerim dolduğunda ağlamak için kendimi sıkmayı bıraktım. Gözümden bir iki damla yaş geldiğinde biraz rahatladım. Odanın önüne geldiğimi
farkettiğimde gözyaşlarımı ellerimle sildim ve içeriye girdim. Bütün gözler bana bakarken zoraki bir şekilde gülümsedim. Eski yerime gidip oturduğumda Akın gözlerime bakmaya başladı.
"Sen ağladın mı?" Dediğinde içimden kendime küfürler sayıyordum.
"Hayır sadece dün gece uyuyamadım." Akın'ın ellerine baktığımda kızarıklar dikkatimi çekti. Büyük ellerini ellerimin arasına alarak bakmaya başladım.
"Akın ellerin yara olmuş." Dediğimde elini çekti.
"Önemli bir şey değil." Dediğinde endişeyle ona bakmaya başladım.
"Ahsen bir şey yok diyorum." Diyerek gözlerini devirdi. Akın'a yakın olmamam gerektiğini hatırladığımda ısrar etmedim. Yeni keşfettiğim, duvarda asılı olan saate baktığımda altıya beş dakika kaldığını gördüm.
"Beş dakika sonra çıkıyoruz." Dediğimde hepsi bana bakmaya başladı.
"Zaman ne çabuk geçti!" Melih bunları söylerken yeri incelemeye başladım. Ben Barış ile çıkıyordum! Çok kötü bir duygu bu! Sevmediğin bir insanla çıkmak kadar kötü bir şey yokmuş. Kapı aniden açıldığında herkes ayağa kalktı. Kapıdan bizi izleyen Sansar'a baktığımda, gülümsedi. Ayağa kalkıp yavaş hareketlerle Melis'in yanına gittim. Beni farkettiği zaman, koluma girdi ve yürümeye başladık.
"Görüşürüz Melih!" Gülümseyerek Melih'e el sallayan, Melis'i çekiştirdim. Önüne döndüğünde yavaş hareketlerle yürümeye başladık. Karşıdan gelen Barış'ı gördüğümde sert bir şekilde bakmaya başladım. O bana gülümseyerek baktığında Melis'in farketmemesi için dua ediyordum. Barış uzaklaştığında Melis bana baktı.
"Kanka neden güldü sana bu gerizekalı?" Dediğinde, zorla gülümsedim.
"Kanka sonra konuşalım." Derken yatakhaneye girmiştik. Bize bakan gözleri umursamadan Melis'in yatağına oturduk. Saate baktığımda akşam yemeğine on dakika kaldığını farkettim. "Kanka ben tuvalete gideceğim." Diyerek ayağa kalkan Melis'e baktım. Gözden kaybolduğunda önüme döndüm ve yanımda oturan Şafak'a baktım.
"Şafak benimle kavga etmek mi istiyorsun?" Dediğimde gülümsedi.
"Hayır ben sabah yaptığım için özür dilerim." Dediğinde kaşlarım istem dışı havaya kalktı.
"Önemli değil fakat senin kafana saksı felan mı düştü?" Dediğimde başını olumsuz anlamda salladı.
"Barıştık o zaman." Gülümseyerek ayağa kalkıp yanımdan ayrıldığında arkasından bakmaya başladım. Ne oldu bu kıza? Kesin saksı düştü! Gözlerimi devirdiğim sırada bütün kızlar odadan çıkmaya başladı. Melis tuvaletten çıktığında yanına gittim. Beraber yemekhaneye yürümeye başladık.
"Melis."
"Hı? Efendim kanka?" Diyerek gülümsedi. Gülümsemesi içindeki duyguları belli edecek kadar sahteydi.
"Kanka sende bir şey var." Dediğimde bu soruyu sormamı bekliyormuş gibi anlatmaya başladı.
"Bugün Melih'i buradaki küçük hastaneye götürdüm. Ne olur, ne olmaz diye. Sonra hemşireleri beklerken beni öptü." Nefes nefese anlattığı bu olay gözlerimin açılmasına sebep olurken küçük çaplı bir çığlık attım.
"Oha! Kızım bu çocuk seni seviyor." Yemekhaneye giriş yaparken sesimin duyulmaması için sonlara doğru fısıltıyla konuştum.
Yemekhane sırasının çok olmaması sevinmeme sebep olurken, sıraya girdik. Önümde duran Can'ın omzuna dokundum. Kafasını bana çevirdiğinde çığlık atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Göz altı torbaları şişmiş, gözlerinin içi kırmızı ve ten rengi soluktu.
"Sen iyi misin?"
"Sence?" Dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. Sıra ona geldiğinde tepsisine yemekleri dolduran ablaya bakıyordu. Bir şey demeden sıradan çıkarken abla tepsime yemekler koyuyordu. Ablanın uyarısıyla kendime geldip sıradan çıktım.
Melis'i beklerken etrafa bakınmaya başladım. Melis yanıma gelince yer arayışına başladık. Akın bize el salladığında Melis bana baktı.
"Kanka lütfen oraya gitmeyelim." Dediğimde Melis şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladı.
"Neden?"
"Zamanı gelince öğrenirsin. Haydi Melih'in yanına gidelim." Diyerek Melih'in tek başına oturduğu masaya ilerlemeye başladım. Melis'in arkamdan geldiğini, ayak seslerinden anlayabiliyordum. Melih'in karşısına oturup "Selam!" dedim neşeli olmaya çalışarak. Melis, Melih'in yanına oturduğunda gülümsedi. Yemeğimi yemeye başladım. Amacım hızlı bir şekilde yemeğimi bitirip yalnız kalmaktı. Yemeğimi tam bitirmeden ayağa kalktım.
"Ben gidiyorum size afiyet olsun." Bir şey demelerine izin vermeden ayağa kalktım ve yatakhaneye koşar adımlarla gitmeye başladım. Koridordaki bu sessizliğe alışkın olmadığımdan dikkatli bir şekilde yürüyordum. Yatakhaneye girmeden önce kimsenin olmaması için dua ettim. Yatakhaneye girince kimsenin olmaması beni sevindirdi. Lavaboya girip aynada kendime bakmaya başladım. Saçımı düzelttikten sonra yatakların olduğu odaya geçip kendimi Melis'in yatağına attım. İçimde huzursuzluk dolduğu sırada etrafıma bakınmaya başladım. Lavabodan gelen cam kırılma sesi içime korku duygusunun salgılanmasını sağlarken ayağa kalktım. Yavaş adımlarla lavaboya girdim ve bakınmaya başladım.
"Kimsin!"
"Ses ver lan!"
Belimde hissettiğim acı ile gözlerimi açık tutmaya çalıştım fakat acı buna izin vermedi.-BÖLÜM SONU-
Evet arkadaşlar hareketli bir bölüm oldu :D Sizce Ahsen'e ne oldu? Tahminlerinizi bekliyorum :D Diğer bölüm Ahsen'in ağzından olmayacak. Diğer bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Şovu
AksiHer şehrin derininde sırları vardır. İçinde farklı yaşantılar ve değişiklikler barındırır. Normal olmayan bir kızın normal olmayan bir aksiyon macerası. Bu şehrin sırrı onun hayatını değiştirecek midir? Yoksa onu yıkacak mıdır? Yayınlanma tarihi: 1...