-20- "Öyleyse başlasın." Part 2

14 2 0
                                    

"Nasıl?" Dedim, beyaz tenine ve yüzündeki kırmızılıklara bakarak.
"Bu? Akın öldü mü?" Diyerek gözlerimden akan yaşları sildim.
"Evet, öldü." Arkamı dönüp bu mekanda türkçe bilen, beni anlayan kişiye baktım.

"Enişte? Sen..." Dediğimde başınla onayladı.
"Ben de onlardan birisiyim." Deyip kahkaha attı.
"Ve senin de sonun, onun gibi olacak."

~

Arkamı dönüp ona baktığımda omuzlarının oynadığını farkettim.
"Lan, nefes alıyor! Siz ne kadar şerefsiz insanlarsınız ya! Bir insanı zorla mı öldüreceksiniz? Yeter! Bırakın onu!" Dedim ve doktorları ittirdim. Bir el omzuma dokununca kafamı çevirdim. Barış'dı bana dokunan.
"Ahsen, götürelim onu." Dediğinde başımla onay verdim.
"Onu götürebileceğinizi söyleyen kim?" Dedi Erdem yani eniştem. Arkamı dönmeme kalmadan kafamda bir soğukluk hissettim.
"Ya ölürsünüz ya da ölürsünüz." Dedi ve kahkaha attı.
"Çek tetiği." Deyince Barış anlamlı bir bakış attı.
"Bunu sen istedin, güzelim."
"Erdem, onu vurursan ölürsün." Dedi bir bayan sesi.
"Kardeşimi vuramazsın." Dediğinde ablam olduğunu anladım.

Büyük bir ihtimalle elinde silah vardı. Barış'a gözlerimle işaret ederek Akın'ı götürmesini söyledim. Hafifçe başınla onay verip yavaşça ona doğru yaklaştı. Onu kucağına aldıktan sonra koşmaya başladı.
"Lan!" Diyerek Barış'a baktı Erdem. Elindeki silahı seri bir hareketle alıp, kafasına dayadım.
"Kiminle dans ettiğine dikkat et." Dedikten sonra silahı kafasından çekip bacaklarına sıktım.

Ben onun kadar acımasız değildim.
"Kaç Ahsen!" Dedi ablam.
"Sen?"
"Beni boşver, kaç!" Dediğinde başımla onayladım ve elimde silahla koşmaya başladım.
Birden bire Melis ve Melih yüzlerindeki renklerle karşıma çıktılar.
"Nereye?" Dedi Melih.
"Gitmem gerek. Bu sizinle son görüşmemiz olacak. Kendinize iyi bakın sizi seviyorum. Akın'a onu hep seveceğimi, onu asla unutmayacağımı söyleyin." Dedikten sonra koşmaya devam ettim. Boş bir odaya girip pencereden dışarıya baktım. Çok da yüksek değildi.

Oradan atlamak için bacaklarımı dışarıya doğru sallandırdım ve kendimi attım.

Yüz üstü düşüşümün ardından toparlanıp koşmaya başladım.
Bir dakika?
Benim param yoktu?
Aklıma gelen dahiane fikirle bir bankaya girdim. Silahı, bankada çalışan bir kıza doğrulttuğumda ağlamaya başladı. Kasadan paraları çıkartması için, güzel olmayan ingilizcemle bir şeyler söyledim. Başınla onaylayıp arkasındaki kasayı açtı ve bütün paraları, büyük bir çantaya doldurdu.

Çantayı elime alıp koşmaya başladım. Kırmızı ışıklarda duran bir arabanın içine bindim ve silahı adama gösterdim. İngilizce beni havalimanına götürmesini söylediğimde 'Okey' dedi ve arabayı sürmeye başladı.

***************

Part 2'nin bu kadar kısa olacağını tahmin edemedim. Tahmin etmediğim için de 2 part halinde yaptım. Özür dilerim, gerçekten. Kendinize iyi bakın, birdahaki bölümde görüşmek üzere canlar!

Ölüm ŞovuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin