-7-

76 4 0
                                    

Selamlar.. Size bir açıklama yapmam gerekiyor. Bu bölümün birazını yazmıştım zaten. Çok üzgünüm ama yazmak gelmedi içimden. Kendimi iyi hissettiğim zaman uzun bir bölüm yazacağım. İyi okumalar.
Ahsen'den;
Gözlerimi araladığımda, karşımda bana bakan bir çift gözle karışlaştım.
"Ahsen hanım?" Gözlerimi tam olarak açıp sesin sahibine baktım. Gözlüklü, kel, şişman. Kimdi bu?
"Kimsin sen? Ben neredeyim?" Diyerek alnımı ovaladım.
"Ahsen hanım, Akın bey sizi tuvalette beli yaralı bir şekilde bulmuş. Belinize kesici bir alet ile zarar verilmiş. Boşluğunuza geldiği için çok şanslısınız." Doktorun kelimelerini anlamaya çalışırken, başımla onayladım. Belimdeki acıyı umursamadan doktora baktım.
"O nerede? Akın nerede?" Dediğimde bana garip bir şekilde baktı.
"Akın bey yok fakat sizi görmek isteyen birileri var." Diyerek kapıyı açtı. İçeriye giren Melis ve Melih'e zoraki bir gülümseme gönderdim. Melis bana sarıldığında, belime giren acıdan dolayı inledim.
"Özür dilerim." Gülümseyerek benden ayrıldığında, kaşlarımı çattım.
"Akın nerede?" Dediğimde Melih'e baktı. Sesli bir şekilde yutkunduğunda, bir şey olduğunu anladım.
"Ahsen, Barış şerefsizi Akın'a onunla çıktığınızı söyledi." Melis'in söyledikleri, beynimde tekrarlanırken gözlerimin dolmasına izin verdim.
"Akın!" Bağırarak ağlamaya başladığımda, neler olduğunu hissedemiyordum. Sanki. Sanki bir yağmur ormanı misali akıyordu gözyaşlarım. Beş senenin sonunda, ilk defa böyle ağlıyordum. Akın beni affetmeyecek, benimle konuşmayacaktı. Onunla konuşamayacaktım. Hemşireler etrafımda toplandığında, kollarımı tutmaya çalışıyorlardı.
"Bıraksana kolumu! İğne vurmayın."
Sonlara doğru sesim kısılırken, kolumda hissettiğim acıya karşılık veremedim. Etrafımdaki her şey karanlıkta kaldı.
~
"Ahsen." Kulağa hoş gelen erkek sesi mırıltısına karşılık tepki vermedim. Elimin üstündeki sıcaklık, bana huzur veriyordu. Gözlerimi tam olarak açtığımda, gözlerime kenetlediği mavinin en güzel tonundaki gözlerine baktım.
"Seni çok özledim Ahsen." Dediğinde gülümsedim. Yattığım yerde doğrularak, ona sarıldım. Birkaç saniyenin ardından, ondan ayrılıp saçlarını karıştırdım. Saçlarının uzayıp, siyah olmasıyla kaşlarımı çattım.
"Şafak?" Dedim şaşkınlıkla.
"Ölümün olacağım Ahsen. Akın'ı elimden alamayacaksın. Bundan sonra böyle, Ahsen hanım." Son cümlesini ağzını yayarak söylerken, ellerini boğazıma doladı. Son söylediği 'Ahsen hanım.' kelimesi beynimde tekrarlanırken, gözlerimi kapattım.
"Ahsen hanım?" Tanıdık kelimeleri, başka bir sesin, farklı bir ses tınısıyla söylemesiyle gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Boğazıma yavaş hareketlerle dokunan doktora baktığımda gülümsedi.
"Ne oldu? Boğazıma neden dokunuyorsunuz?" Dediğimde açıklama yapacağını, ellerini birleştirmesinden anladım.
"Size dokuz gündür uyku serumu veriyoruz. Her uyandığınızda 'Akın!' diyerek bağırıyorsunuz. Dikişlerinizin patlamasından korktuk." Açıklamasını yaparken, her söylediği kelimeye karşılık gözlerimi daha çok açıyordum.
"Nasıl yani? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum? Ve bu beş dakika kadar kısa gelen süre, neden bu kadar uzun bir süreymiş?" Dedim kaşlarımı çatarak.
"İlacın verdiği yan etkiden dolayı Ahsen hanım. Birden nefes alışverişiniz yavaşladı ve ben de kontrol ettim. Siz uyandığınızda size bakıyordum. Dikişleriniz gayet iyi gözüküyor, bu gün onları alırız ve özgürlüğünüze kavuşursunuz." Dediğinde gözlerimi devirdim.
"Bu mekanda özgürlük?" Dedim, işaret parmağımla yeri göstererek. Ufak çaplı bir kahkaha atan doktora, sert bir şekilde baktım.
"Şimdi oturun ve sırtınızı açın. Dikişlerinizi alacağım." Dediğinde üzerime baktım.
"Ben ameliyata böyle mi girdim? Üzerimi değiştirmeden?" Dedim imalı bir şekilde.
"Melis hanım sizi uyandırdığımızda üzerinizi değiştirdi." Dediğinde başımla onayladım. Yataktan doğrulup, oturur pozisyona geldim. Siyah sporcu atletimi çekerek, belimi açtım.
"Sakın hareket etmeyin."
Ben edecektim zaten! Dans etmeyi düşünüyordum! Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan acıyla gözlerimi kapattım.
***************
Yatakhaneye yavaş adımlarla girerken gözler üzerimdeydi. Melis'in koluma girmesi yavaş hareketlerimi, daha çok yavaşlatıyordu. Melis'in yatağına oturup başımı ovaladım.
"Kanka sen üst tarafa çıkamazsın diye ben oraya çıkardım yastıklarımı." Diyerek yanıma oturan Melis'in söyledikleriyle yatağa baktım. Benim yorganım, battaniyem. Kafamı önüme çevirdiğimde, bir sürü silüet farkettim.
"Ahseeğann iyi miseeeğn?"
"Ne olduağ canıağm?!"
"Bıçaklanmıaş kankağ."
Kızların -daha doğrusu tikilerin- ağızlarını yayarak konuşmalarına karşılık, gözlerimi devirdim. Arkamda bir el hissettiğimde çığlıklar eşliğinde, arkama baktım. Hiçbir şey yoktu. Korkarak önüme dönerken, Melis sırtımı sıvazladı.
"Kızım işinize baksanıza! Dağılın hemen!" Melis tikileri gönderdiğinde sesli bir şekilde nefesimi dışarıya verdim.
"Teşekkür ederim." Dediğimde, 'Önemli değil.' manasında gülümsedi.
"Ben yokken neler oldu?" Dedim ellerimi birbiriyle dövüştürürken.
"Imm. Ben Şafak'ı dövdüm, Akın sana kızgın, Şafak ile ayrıldılar, Melih beni öptü..."
Melis'in tam yarım saat olarak anlattığı şeyleri can kulağıyla dinledim.
"Başka bir şey olmadı zaten. Dokuz gün boyunca uyuduğunda, biz de normal eğitim verdik. Akın gittikten sonra hiçbir şey olmadı." Dediğinde hüzün tüm vücudumu sardı. Huzursuzca yerimde kıpırdanıp Melis'e baktım.
"Ben çalışabilecek miyim Melis?"
"Evet çalışabilirsin ama el ve kol hareketleri ile. Öyle yok tekmeymiş, bilmem neymiş yok." Dediğinde başımla onayladım. Benim ölümüm gelmişti. En kötüsü Akın benimle konuşmuyordu. O çok iyi bir eğitmendi.
"Söyle seni böyle mi kaybettim..."
'Pera Sensiz Ben' şarkısını, nakarat kısmından başlayarak mırıldanmaya başladığımda Melis gülümsedi.

-BÖLÜM SONU-

Tekrar özür dilemek istiyorum. Böyle olmasını istemezdim. Kendinize iyi bakın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Ölüm ŞovuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin