SA. Başlangıcım mütüşlü! Neyse onu bunu boşverin. Sizler nasılsınız?
Biliyorum. Geç bölüm geldiği için kızgınsınız. Moralim bozukken yazamıyorum kusura bakmayın. Neyse bugün üçlü anlatım yapacağım. Sırasıyla Ahsen'den, Melis'ten ve Akın'dan olacak. Üzerinde yazıyor kimin yazdığı. İyi okumalar.Ahsen'den;
"Benim misin? Yoksa gökyüzünün müsün?" Gözlerimden yaşlar süzüldüğünde henüz ölmek istemediğimi anlamıştım.
"Barış yapma lütfen."
"Benim ol."
"Olmak istemiyorum Barış! Benim sevdiğim birisi var." Dedim gözyaşlarımın yüzümü kaşındırmasını umursamadan.Sert bir şekilde beni yere ittiğinde belim acımıştı. Yüzüme doğru eğilip bana yumruklar geçirdiğinde, canım çok acıyordu. Elleri çok sertti ve her vuruşunda, yüzüme değen sıcak metalin etkisi gibi canım yanıyordu.
"Barış ne yapıyorsun?" Tiz gelen sesle yumruk atmayı bırakıp, sesin sahibine baktı. Neden ben buraya gelmiştim? Hep canım yanıyordu. Melis yanıma gelip Barış'ı ittirdiğinde gözümün bir tanesini açamıyordum.
"Melih! Akın'ı çağırsana!"
"Bıktım ya ben bıktım. Şu mekana geldiğimden beri burnum boktan çıkmıyor." Bunları söylememle Melis gözlerini devirdi.
"Kader kanka bu. Yoksa Akın ile nasıl tanışacaktınız."
"Sus Melis sus. Sırası değil." Birden bedenim yerden ayrıldığında şaşırmıştım. Sağlam olan gözümü açıp bedenimde hissettiğim kolların sahibine baktım."Akın?" Dedim fısıldayarak.
"Şş! Buradayım, hep yanındayım. Bir şey yok tamam mı? Gözlerini kapat ya da gözünü."
"Melis ile olan konuşmamızı duymadın değil mi?"
"Hmm."
Duymuştu işte! Ah Melis ah! Neler açtın başıma! Gözlerimi kapatıp bir şey düşünmemeye çalıştım.
"Canım çok acıyor."
"O şerefsize haddini bildireceğim."
"Yapma Akın."
"Düşünme bunları küçük sümük." Yüzümü buruşturup ona baktım.
"Sümük mü?"
"Başın beladan kurtulmuyor. Sümük gibi onlara yapışıyorsun. Yani olaylara." Derken beni kollarından indirdi."Burası neresi?"
"Spor salonuna geldik çünkü hemşire ile benim yapacağım şey aynı. Odada dinlen, ben geliyorum." Akın odadan çıktığında Melisler içeriye girdi.El ele tutuşan elleri dikkatimi çekmişti.
"İyi misin?" Aynı anda sordukları soruya karşılık başımla onay verdim."Kanka biz çıkmaya başladık."
"Sevindim." Diyebildim.
"Kanka Akın geldi. Melih aşkım, biz gidelim canım haydi!" Odadan çıktıklarında Akın yattığım yerde kalan küçük boşluğa oturdu.Yüzüme değen soğuk sıvı ile canım yandı.
"Ah! Acıyor!"
"Biraz sabır et." Canımın acısını azaltmak için ellerimi yumruk yaparak tırnaklarımı avuç içime geçirdim.
"Gözünü kapatsana." Dediğinde gözlerimi kapattım.Acıya dayanacak gücüm kalmamıştı.
"Açabilirsin." Gözlerimi açıp gülümsedim. Saçlarımı okşayan ellerine baktım.Akın'dan beklenmeyecek hareketlerdi bunlar. O bad boy, play boy, serseri, ukala birisi değildi. Onun gizemli bir geçmişi ve içinde kaybettiği sevgiye muhtaç olan bir çocuk vardı.
"Saçların, annemin saçları gibi; düz ve yumuşak. Küçükken hep oynardım saçlarıyla." Yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarıma baktı. Bu çok utandırıcı! Gözlerimi yere kaydırdım. Çok utanıyordum.
"Gözlerime neden bakmıyorsun?"
Cevap vermeyip sesli bir şekilde yutkundum.
"Utanıyorsun." Dediğinde başımla onayladım.
"Neden?""Beni öpme." Diyerek gözlerine baktım. Kahkaha attığında şaşırmıştım. "Seni neden öpeyim Ahsen?"
"Filmlerde öyle olur ya! Yüzlerini yaklaştırıp birbirlerinin dudaklarına bakarlar."
"Dudağın morarmış ona baktım." Dediğinde kendime sövüyordum. Kendimi ele vermiştim. Onu sevdiğimi öğrenecekti!
Bir soru vardı aklımda, onu seviyor muydum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Şovu
ActionHer şehrin derininde sırları vardır. İçinde farklı yaşantılar ve değişiklikler barındırır. Normal olmayan bir kızın normal olmayan bir aksiyon macerası. Bu şehrin sırrı onun hayatını değiştirecek midir? Yoksa onu yıkacak mıdır? Yayınlanma tarihi: 1...