12. "hüdaverdi ve merdivenler."

181 13 23
                                    

Ömer tanımadan önce aylarca rüyasında sevdiği kadının bir çocuk sahibi olduğunu ilk karşılaşmalarında öğrenmiş, ilk karşılaşmalarında buna rağmen sırılsıklam aşık olmuştu. Gamze Sağlam'ın bir anne olup olmadığı, evli olup olmadığı umrunda olmamıştı, onu elde etmekten başka bir şey düşünmemişti hiç. Korkusuz olduğuna inandırmıştı kendini. Ama değildi. Hiçbir zaman da olmamıştı. Babasına, Taci'ye, Vicdan'a çizmeye çalıştığı imajın dışında gerçekten de korkmuştu evli olmasından. O devirde boşanmanın kolay olduğunu söylüyordu ama zor olan kısmının boşandırma olduğunu da biliyordu. Topladığı tüm ipuçları ona Gamze'nin evli olduğunu gösterirken birebir yüzleşmekten sonuna kadar çekiniyordu.

Tuna Tezel... Oysa Tuna Tezel'di o çocuk. Kendilerini terk edip gitmiş bir babanın soyadını taşımaya devam eden bir çocuktu. Sağlam soyadı Gamze'ye bir adamdan gelmiyordu. Tek başına çocuğunu büyüten, yalnız ve güçlü bir kadındı. Ömer'in engel sandığı çoğu şey aslında hiç var olmamıştı. Bir anlam ifade etmeyen yaş farkı mı sorun olacaktı yoksa zaten şimdiden yakın bir ilişki kurduğu bir çocuğun annesi olması mı? Hepsi gözüne o kadar ufak, o kadar önemsiz şeyler gibi görünüyordu ki o ikisinin sarılmasını izlerken aklından geçen her şey sadece pozitifti. Yüzündeki gülümseye engel olamıyordu. Oysa oraya kim bilir ne kadar korkarak gelen kadının gözleri hala daha hüzün içindeydi, çocuğuna çocuğuna içine sokarcasına sarılmıştı. Çocuk da öyleydi keza.

Annesinin belini sımsıkı sararken "Biri beni lavaboya kilitlemişti." diye mırıldandı ağlamaktan güçsüzleşmiş sesiyle. Kadının endişeli gözleri, mecburen henüz kendisini affetmemiş olan genç adamdaydı. "Nasıl oldu?" diye sordu aralarında geçen her şeye rağmen. Çünkü artık ikisi için de önemsiz olmalıydı; Gamze, Ömer için önemsiz olacağının farkındaydı. Kafası karışık gibi görünerek "Bilmiyorum..." dedi Ömer.

"Koridordan geçerken sesini duyduğumda koştum ama gerçekten de dışarıdan kilitlenmişti kapı. Anahtarı koridorda buldum, neyse ki... Bulmasaydım kurtarmak daha zor olacaktı ama arkadaşlarından biri şaka yapmak istedi herhalde. Başka bir ihtimal olduğunu sanmıyorum."

İnandırıcı olan buydu. Gamze'nin aklına başka bir şey gelmesi için sebep yoktu, "Bu nasıl şaka canım..." derken parlamış olsa da "Kim yapar böyle bir şeyi..." diye eklediğinde kıyasla çaresiz ve üzgündü.

"Ömer abi olmasa kurtulamayacaktım." diyerek tüm masumluğuyla dahil oldu Tuna. Annesinden geri çekilip ikisine de baktı teker teker. O esnada yine aklına düşmüştü. "Siz... Barıştınız mı?" dedi.

Gerici olmakla beraber yapıcı olacağı da öngörülebilir olan bu soruyla birlikte Gamze gözucuyla adamın olduğu tarafa doğru baktı ama gözlerine bakamadı, sonra oğluna yeniden dönüp "Hadi beş dakika otur da ben de onunla konuşayım biraz." dedi tatlı tatlı. Çocuğun gözleri hızla parlamıştı. Az önce bir travma atlatmış olan kendisi değilmiş gibi bir enerjiyle, biraz ötede kalan banka doğru koşturdu arkasını dönüp. Onun yokluğuyla beraber iki yetişkinin birbirine dönmesi kaçınılmaz olmuştu. Gamze'nin gözlerinin Ömer'i bulması biraz çekingen olsa da dudakları ister istemez tebessüm ediyordu. Birbirilerine birer adım attılar.

"Ben... Nasıl teşekkür etsem az." dedi gergince kendi elleriyle oynarken. Ya da daha çok, heyecanlıydı. Sonra devam etti. "Yani sana... Ömer."

Onun için ufak bir heyecan olabilirdi bunu söylemek, üstü kapalı bir yakınlaşma teklifinde bulunmak, oysa Ömer için ifade ettiği anlam onun tahmin edemeyeceği kadar karmaşık ve derindi. Birbirilerine samimi hitap edebilecekleri zamanın şimdi gelmesini de, buna Gamze'nin sebep olmasını da hiç düşünmemişti. Sıcak bir dalga çarptı tüm vücudunu. Gamze ise bunlardan habersiz ve hala gergindi. "Sakınca yok değil mi böyle söylememde?" diye sordu adamdan çabuk bir cevap alamayınca. Aralarında yaşanan tüm talihsizlikleri silip atmanın yolunu çok kolaylıkla bulduğunu bilmiyordu bile, çünkü Ömer için ondan kendi adını yalın haliyle duymak her şeye bedeldi... Kelimenin tam anlamıyla erimişti. Dalgınlığı uzatma gibi bir planı olsaydı dahi o dakikadan sonra yapamayacağına çok emindi.

ÖMER: SaplantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin