7. "tahinli çörek."

156 12 5
                                    

"Ömer Bey?"

Şaşkın gözleri genç adamın üzerinde dolandıktan sonra hızlı adımlarla yanına yaklaşmıştı Gamze, kolundan tuttu, "Siz... İçkili misiniz?" diye sordu endişeyle. Üzerindeki kokuyu alıyordu. Dağılmış saçları, hafif kızarmış yanakları, kırışmış tişörtü ve az önce sağlam atmadığını gördüğü adımları bunu düşünmesine sebep olan belirtilerdendi. Bakışları ister istemez çevrede dolandı. Hiç kimse yoktu. Yalnızlardı.

"İyiyim iyiyim." dedi Ömer gülerek kendini geri çekip. Gamze'nin üzerinde her an onu bir yere oturtup kendine getirmeye çalışacak gibi bir hal vardı ancak onu gördüğünden beri zihni sihirli bir şekilde açılmış gibiydi de. Ya da Ömer kendisi öyle hissediyordu. O kadar da sarhoş olmadığını düşünüyordu. İyi olduğunu belli etmek için ileriye doğru birkaç adım attı başı arkasında kalan kadına çevrili, gözleri onun üzerindeyken. Bakışlarıyla onu da yanına davet etti. Kendini idare edecek kadar iyi olduğunu anladığında Gamze, beklediğini yapıp yavaşça yanına yürüdü. Sokağın sakinliği onlara sadece ağır adım seslerinin duyulacağı bir süre bahsetmişti kısa da olsa. Gamze'nin yumuşak adımlarının sesi, Ömer'in asfalta sürüyerek attıklarının tesirinin altında kayboluyordu. An sonra Gamze "Fazla karşılaşır olduk sanki." dedi güler bir halde. Bu seferki gerçek bir tesadüf olduğundan, cevap verirken Ömer'in içi rahattı. "Küçük bir mahalle." dedi. Öyle ya da böyle kaderleri o mahallenin içinde kesişmek üzere çizilmişti.

"Mahalle. Doğru." diye onayladı Gamze kendi kendine başını sallayarak. Sonra genç adama döndü. "Niye içmiştiniz?" Nerede yaşıyor olduklarından bahsetmek ona bu sorgulamayı yaptırmış gibiydi. Göz göze baktılar ama Ömer tam anlamıyla zinde tutmayı başaramadığı bakışlarla, sormaması gerektiğini anlatan bir gülüş gönderdi ona. Bir arkadaşına onu anlatırken kendini koyverdiğinden bahsetmeyecekti. Gamze ise öğrenmeye pek can atıyor gibi durmuyordu. Sadece adamın yüzünü inceledi ve "Buraya aitsiniz ama değilsiniz sanki." dedi. O sırada sokakta bir köşeyi döndüler. Sahile doğru çıkan yolu yürüdüklerini biliyordu Ömer. Gamze iç çekti.

"Yani buralara hakimsiniz tabii, burada doğup büyüdüğünüz belli ama tarzınıza bakınca... Bambaşka bir dünyanın insanı sanki. İtiraf etmem gerekirse ilginç bir tarafınız var." Dürüst olduktan sonra güldü. Ömer'i rahatsız etmediğini umuyordu, oysa Ömer o ne zaman kendisi hakkında bir şeyler düşünse zaten hoşnut olurdu. "Hiç ummadığınız kadar buralıyım." dedi. "Kendi yolumu kendim çizdim sadece."

"Aileniz de buralarda mı?" diye yeniden merakına yenilen kadına, hemen cevap verdi Ömer. "Evet. Babam Reşat Ademoğlu, cami imamı."

"Cami imamı?!"

Kadının yeniden kendisine dönen bakışları bu sefer hayretle parlıyordu. "Neden şaşırdınız?" dedi Ömer her ne kadar az çok bilse de. Güldü. Şaşkınlığını çabuk toparladı Gamze. "Ne bileyim..." dedi hafif kıkırdayıp aralarındaki atmosferi daha sıcak bir hale çevirirken. "Bir cami imamının oğlu ünlü bir ressam. Ve şuan, karşımda... İçkili. Kim olsa şaşırmaz mıydı?"

Lafı dolandırmadan "Haklısınız." dedi Ömer. "Ama nasıl bir hayat yaşayacağımıza karar verebilmemiz için kendi irademiz var."

"Yok canım, ona bir şey demedim zaten." Sessizlik oldu. "E şimdi siz böyle eve mi gidiyorsunuz?" diye sordu Gamze sonra. Bunun uygun olmadığını düşünmüş olmalıydı. Klasik aile yapısından anlayan, ancak yeterince o kafada olmayan birini görüyordu Ömer onda, kendisine çok benziyordu. Onunla yeterince ortak noktaları vardı. Alkolün etkisiyle yanaklarını hala daha sıcak hissederken güldü. "Yok, ben babamlarla yaşamıyorum. Arada kalmaya giderim ama gittiğimde içmem zaten. O kadarına saygım var."

"Doğrusu da o sanırım."

Bir imamın oğlu olduğunu öğrendiği genç adamın gözlerinin içine bakıp tebessüm etti. Tenha sokakları geçmişlerdi ve adamın hala biraz açılmaya ihtiyacı olduğunu görünce ona bir teklif sunmak için hızlıca karar verdi. "Ben aslında sahile gidiyordum. Yürümek için yani. İsterseniz beraber biraz hava alabiliriz... Ama önce benim ekmek alıp eve bırakmam gerekiyor. Çocuklar kahvaltı yapacaklar, okul açılıyor ya bugün. Sonra götüreyim desem geç olur muhtemelen... Sahilde bir banka oturup beklerseniz çabucak dönerim. Yani isterseniz tabi." Nefessiz konuştuktan sonra kendine hayret ederek yavaşladı, "Biraz açılmaya ihtiyacınız vardır diye düşündüm." dedi.

ÖMER: SaplantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin