17. "yokuş aşağı."

187 11 22
                                    

Sevdiği kadınla planlayarak çıktıkları ilk kafe randevularının, ergenlik dönemindeki yeğeni ve onun ergen sevgilisiyle olacak olmasının tuhaf ve anlamsız olduğunu yeterince hissediyorken söz verdiği gibi öğle arasında bankadan arabayla aldı Ömer Gamze'yi. Gamze bir şey söylememiş olmasına rağmen Ömer bankanın tam önünde durup, iş arkadaşlarının gözü önünde arabasına almak istememiş, kadının da görebileceği bir şekilde biraz daha ileride durmuştu. Önünde dursaydı da ayıp olmaması için sessiz kalacaktı Gamze belki ama bunu düşünememiş olmak Ömer için bir ayıp olacaktı. Yoksa elbette kendisi, ne kadar fazla kişi görebilirse o kadar görülmenin taraftarı olurdu.

Gamze'nin etkileneceğini de düşünerek, durduğu noktada kadının küçük ama hızlı adımlarla arabaya yetişmesini bekledi. Gamze etrafa bir iki küçük bakış attı, dikkat çekecek bir durumun olmadığını bildiğinden rahatlıkla bindi arabaya. Ömer'e doğru sunduğu hafif bir gülüş ve anlamlı bakış, bu konu hakkında ne söyleyebileceğini bilmese de teşekkür ediyor gibi geliyor, Ömer de düşüncesinde yanılmamış olduğunu anlıyordu.

"Selam." dedi Gamze, bunun ikinci plana atıldığını ve formaliteden olduğunu, en azından az önceki bakışlardan daha az samimi olduğunu ikisi de bilmesine rağmen.

"Hava sıcak, değil mi?" dedi Ömer arabayı çalıştırken. Gamze ceketini giyinmek yerine eline almış, kucağında tutuyordu. "Öyle." diye yanıtladı. Adamın vitesle ve direksiyonla uğraşan ellerini, motor sesi arabanın içini doldurduktan ve hareket etmeye başlamalarından sonra bile fazla dikkat çekmeden göz ucuyla izliyordu. Önceden onun hakkında düşündüğü şeyler neydi, dün ne duymuştu Nuran'dan? Değiştirmemeye çalıştığı bakış açısı, aslında içini yiyen duyguların esiri mi olmuştu? Buradaydı, Ömer'in yanındaydı şimdi ama sis bulutunun arasında hissettirecek kadar bulanıktı aklı. Damarlı ellerine baktıkça, o ellerin, ondan ayrı geçirdiği zamanlarda neler yaptıklarını düşündü ve hemen gözlerini kırpıştırıp zihnini boşalttı. Düşünmemeliydi, düşünmek de istemiyordu.

Kafeye gidene kadar her şeyden konuştular ama Nuran'ın konusu hiç açılmadı. Ömer, kendisi hakkında bir şeyler konuşup konuşmadıklarını merak ediyor olmasına rağmen Gamze bir şey söylemeden önce sormak istemiyor, Gamze ise söylemiyordu zaten. Ömer bunu ya konuşmadıklarına ya da pek olumlu geçmediğine yoruyordu, Nuran'ın kapıdaki tavrına bakılırsa da ikincisi daha muhtemeldi.

Daha çok Eda'dan konuştular. Ömer ne kadar meraklı ve hevesli bir kız olduğundan, ondan para almayı ve onunla hava atmayı nasıl sevdiğinden bahsettikçe Gamze'nin hoşuna gitmişti, gülmüş ve dinlediği süre boyunca eğlenmişti. Aklını kurcalayan o düşünceler de dağılıp gitmişti.

Kafeye varmak üzere oldukları sırada Eda ve Mehmet çoktan gelmiş ve onları bekliyorlardı. Okula en yakın kafeydi, bankaya biraz uzaktı ama bilerek böyle seçmişlerdi. Kırmızı okul üniformaları gençler girişin karşısındaki duvarın önünde bulunan masalardan birinde yanyana oturuyorlardı. Eda'nın anlattıkları, Mehmet'in ilgisini sandığı kadar çekmiyordu.

"Kim bu kadın yani?" diye sordu ilgiliymiş gibi, oysa öyle değildi.

"Yakında çıkmaya başlarlar amcamla işte. Duyduğuma göre çok güzel, çok havalı bir kadınmış. Tanışmak için can atıyordum. İyi yapmışım değil mi sen de tanışabilmiş olacaksın onunla!"

"Ha, evet." diye kestirip attı. Daha amcasıyla niye tanışmak zorunda olduğunu bilmiyorken bir de onun sevgilisiyle tanışacaktı. Az sonra kafenin kapısından giren iki kişinin onlar olduğunu anlamak için fazla düşünmesine gerek yoktu. Meşhur Ömer Ademoğlu'nun yanında olgun, güzel bir kadın. Dürüstçe ikisi de güzeldi. Onları uzun süre süzdü ve yaklaşırlarken Eda'yla birlikte o da ayağa kalktı. Anlamsız bir selamlaşmadan sonra hep beraber masaya oturdular, Ömer'le Gamze karşılarında, yanyana oturuyorlardı.

ÖMER: SaplantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin