Merdivenlerden aşağı indiğinde karşısında gördüğü babasının onu takip mi ettiğini yoksa tesadüfen mi gördüğünü anlamak için bir süre çaba sarf etti. Bakışları çok da planlı bir karşı karşıya geliş yaşadıklarını söylemiyor olmasına rağmen Gamze'yle olanları izlediğine emin olmasını sağlayan muazzam bir huzursuzluk içeriyordu. Her Gamze'yle görüştüğünde bir şekilde onu görmekten bezerek çatık kaşlı adamın yanına yaklaştı ve bu sefer orada ne işi olduğunu bile sormadı.
Adam da nasıl bir tesadüf olduğunu anlatmaya kalkmadı zaten. "Oğlum sen deli misin?" diyordu öfkeyle aralanan dudakları. Bakışları da tüm yakın çevrenin üzerinde gezdi temkinle, hızlıca yeniden ona baktı. "Kendini rezil etmekten utanmıyorsun anladık, bu kadını da mı hiç düşünmüyorsun? Onun da mı adını çıkarmak istiyorsun, derdin ne senin Ömer?"
Kızıyor mu ya da yakınıyor mu olduğunu anlamadı Ömer, belki her ikisi de vardı. İkisi de etki etmiyordu. Sustu ve içini dökmesini bekledi babasının. "Zaten..." dedi yaşlı adam söyleyeceği şeyden emin olamayarak, ancak laf sakınmaya değer bir oğlu yoktu. Serbest bıraktı kendini. "Zaten çıkmamış da sayılmaz adınız. Konuşanlar varmış. Bir de sokakta oturmuş elini tutuyorsun! Tövbe Allahım..."
"Nereden duydun? Kim söyledi bunu sana?"
Aniden hızlanan kalbine engel olamadı. Etrafta Gamze'yle birlikte anıldığını duymanın verdiği heyecan bambaşkaydı. Eda da söylemişti geçenlerde, Tahir'miş bahseden, ama bunun babasının kulağına dahi gitmesini beklememişti. "Abim mi?" diye sordu doğrulamak için. Varsayımının doğru olduğunu daha ilk saniyede anladı babasının bakışlarından. Plansızca koca bir gülümseme oluştu yüzünde. Dünyalar onun olmuş gibiydi. "Cemaat konuşuyor yani, öyle mi?"
O mahallenin yerlisi demek cemaat demekti. Abisinin babasına söylemesi demek, cemaatten duymuş olması demekti. Utanmaz olmaktan geri duramadı o an ancak babasının sinirlenmesi çok kısa zaman aldı. "Ömer bak elimin tersindesin." diye çıkışırken gerçekten vuracak gibi oldu. Sona kendini tuttu, derin bir nefes verdi.
"Ya bu kadın evliyse... Ya elini tutarken birileri görse..." dediğinde ilk defa onun öfkesini dindirecek bir bilgiye sahipti Ömer. "Evli değil." dedi hızlıca. Bu yaşlı adamın da beklemediği bir çıkıştı. Aniden duruldu, sakinleşti, şüpheyle kaşını kaldırdı. "Nereden biliyorsun sen bunu?"
"Söyledi bana işte. Çok uzun yıllar önce terk etmiş kocası. Eğer istediğin buyduysa için rahat olabilir yani."
İlk defa bir galibiyet alıyordu ona karşı. Karşısındaki adam gerçekten sakinleşmişti. Ama soracağı sorular bitmiş değildi. İlk defa kızgınlık hissettirmeden, merakla "E peki senin ona hangi amaçla yaklaştığını biliyor mu bu kadın?" diye sordu. İşte o kısa anın büyüsü orada bozuldu çünkü Ömer'in buna verebileceği tatmin edici bir cevabı henüz yoktu. Keza kendi canı da sıkıldı. Başını yan tarafa çevirip derin bir nefes verirken "Bilmiyor. Ama yakında öğrenecek." dedi kendinden emin durmaya çalışarak.
"Bana bak. Eğer günü geldiğinde seni o anlamda istemez de darlayıp sıkıştırırsan elimde kalırsın haberin olsun."
Hiç şakası yoktu. Ömer gözlerine baktığında ters bir cevap vermeye cesaret edemedi. Kendisi zaten Gamze'ye açıkça rahatsız edici davranışlarda bulunacak değildi ancak adamın bahsettiği gibi bir şey olduğu takdirde de peşini bırakacak değildi. Ve o zaman geldiğinde babasını gerçekten karşısında bulacağını şimdi gözlerinden okuyordu. "İsterse tamamsın yani?" diye alaya vurdu konuyu ve kendi sinirleriyle değil, adamın sinirleriyle oynamayı seçti.
Reşat'ın ise verebilecek net bir cevabı yoktu.
"Tamam uzatma şimdi, ben camiye geçiyorum." diye geçiştirdi elini sallayarak. "Sen de bir ara müsait olduğunda uğra." diye devam etti sonra ama Ömer anlamadı. "Niye ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMER: Saplantı
FanfictionÖmer Ademoğlu, aylarca rüyasına girdikten sonra bir kafede karşısına çıkan kadını elde etmeye kararlı, ünlü bir ressamdır. [ömer dizisi için alternatif kurgudur.] 2023 ekim'de yazılmaya, 2024 mayıs'ta yayımlanmaya başlanmıştır.