11. "tüm ışıklar yeniden."

158 15 5
                                    

Sabah güneşi yeni yeni doğmuşken sahilde oturan kadın denizi seyrediyor gibiydi, oysa sık sık etrafına dönen bakışları birini beklediğini söylüyordu. Birini görmek istiyordu, bir ihtimal, geleceğini umuyordu; aynı saat diliminde, aynı yerdeydi çünkü. Sabah yürüyüşü için çıktıktan sonra orada öylece oturmaktan daha fazlasını yapamıyordu. Ömer onun kendisine bakındığını biliyordu; geçenki konuşmadan sonra daha çok vicdan azabı duymuş, kendini affettirebilmek için daha büyük bir arzuyla beklemeye başlamıştı. Birbirlerinde telefon numaraları dahi yoktu. Şimdilik ulaşılmazdı onun için Ömer. Bundan memnundu. O saatte onun da orada yürüyüş yapıyor olması gerekmesine rağmen şimdi gizlendiği köşeden kadını izlemeyi tercih ediyordu.

Gamze'nin yaşadığı pişmanlık doruk noktasına geldiğinde asıl zaferini elde etmiş olacaktı, ama şimdi de onun yollarını gözlemesi yeterince yol kat edilmiş bir aşamaydı. Aklına girmeyi başardığından emin olmaması için hiçbir sebep yoktu. Normal değer veriyor olmak ile aşkın arasında çok ama çok ince bir çizgi vardı, o çizgiyi aşmak ise çoğu zaman tek bir ana bağlıydı.

Kadın yarım saat boyunca oturdu ve etrafına bakındı, kalktığındaki yutkunuşunu Ömer uzaklarda saklandığı köşeden dahi görebildi. Kendi fevri davranışlarının sonucu Gamze'ye yük olmuştu... Yavaş adımlarla iç çekerek sahil boyunca yürüdü ve ikinci bir tur atmayı düşünmeden gitti.

O gittikten sonra az önce oturduğu banka oturup cebindeki defteri çıkardı Ömer. Geçenlerde onu yan profilden çizmeyi hayal etmişti, o gün çizemediyse de az önceki Gamze'yi zihninde canlandırdı ve sahilde yalnız oturan o güzel kadını çizdi. Ufka doğru bakıyordu ve yanındaki küçük kedi onu izliyordu. Basit bir çiziktirme olarak bıraktığı çizimi Gamze'nin çok seveceğini biliyordu. Belki bir gün gösterme fırsatı olurdu.

Bir süre orada kaldıktan sonra vakit ilerlerken atölyeye geçmişti. Ertesi gün olduğunda Gamze banka masasının üzerindeki o kumruların resmini izliyordu. Ünlü bir ressam ama kendi halinde bir genç adam olan arkadaşıyla yaptığı o dolu muhabbetlerin hepsini çokça özlemişti. Bankaya geldiği ilk seferde en değerli kalemini çıkarıp önüne bırakmıştı o adam, o andan itibaren Gamze'nin ona duyduğu minnet ve hayranlık hep eşsiz olmuştu. Çok değerli bir çizimini de vermişti kendisine. Ömer için muhtemelen değersiz sayılırdı ama aşkı hatırlatan her şey Gamze için değerliydi.

Ömer sabah okula geçmeden önce atölyeye uğradı, haftasonları dağınık çalışırdı ve gece ortalığı toparlamadan çıkmıştı. Ve o gece rüyasında Gamze'yi değil Tuna'yı görmüştü.

Okuldalardı, Tuna ağlıyordu, Ömer ise çekildiği bir köşeden keyifle onu izliyordu. Sonra kulaklarında Gamze'nin sesi yankılanıyordu, "ÖMER!" diyordu telaşla. Ve uyanıyordu. Kendisine bey demeden seslendiğini ilk defa rüyasında duyuyor olmak şanssızlık olsa da hoşuna gitmişti, hoşuna giden tek kısım buydu. Geri kalanı önemli değildi. Anlamsız bir rüyaydı.

Üzerini sabah evden çıkmadan önce değiştirip okul için hazırlanmıştı lacivert bir gömlekle. O kadınların kendisinden beklediği düzenli öğretmen profiline hiçbir zaman girmeyecekti ancak son zamanlarda Gamze için biraz daha özenli olmayı seçiyordu. Yakın oldukları zamanlarda onun yanında hep eşofmanlarıyla veya gündelik kıyafetlerle yer almıştı çünkü Gamze'ye sıcak hissettirmek istemişti, şimdi ise birbirilerine uzaklarken onu çekici bulmasını sağlamaya çalışıyordu.

Atölyedeki işlerini bitirip dışarı çıkmak için kapıyı açtığı anda karşısında bulduğu telaşlı ve aceleci liseli kız her ne kadar bir anlığına şaşkına uğratsa da o şaşkınlık bir saniye sürdü çünkü Eda'nın baskınlarına aslında çoktan alışmıştı.

Nefes nefese "Amca! Hah yetiştim!" derken genç adamın koluna yapışmıştı. Nefesini düzene koymaya çalışarak adamın gözlerinin içine bakıp "Çıkmış olursun da bana para veremezsin diye korktum." dedi çok erken bir heyecan ve mutlulukla. "Annemi zor atlattım zaten..." diye söylenmeye devam ediyordu.

ÖMER: SaplantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin