Tüm gün okula gitmeyip, Nevzat Çakır'ın aramalarını da yanıtsız bıraktıktan sonra ertesi gün okula geri dönerken ne bir bahane vardı Ömer'in aklında, ne bir açıklama, ne de herhangi bir özür şeması.
Onunla daha bahçedeyken karşılaştı. Haber vermeden ortadan kaybolan bir insana, başına bir şey gelmiş olabileceğine dair bir endişeyle değil, sadece sorumsuz ve anlaşılması zor birine bakar gibi bakıyordu aralarındaki mesafeden dolayı kıstığı gözleriyle. "Günaydın Ömer Bey." dedi elleri takım pantolonunun ceplerindeyken. O gün hocam diye hitap etmiyordu, bunun bir ikaz da sayılabileceğini, adamın bakışlarından ve söyleyiş şeklinden anlıyordu Ömer. Yine de hiçbir şey yokmuş gibi "Günaydın Nevzat Hocam." diye yanıtladı, onun kullanmaktan kaçındığı hitabı ona karşı kullanmaktan çekinmeden.
Orada çok fazla bir şey konuşmasalar bile, beraber Nevzat'ın odasına çıkmaları gerektiğini ikisi de az çok biliyordu.
Odasının kapısını arkalarından kapatırken "Haber vermeden ektiğiniz dersler hakkında geçerli bir sebep duyabilecek miyim?" dedi az sonra Nevzat. Ömer çoktan onun masasının karşısına, dizlerini iki yana kırarak oturmuş, mahcubiyet belirtisi göstermek bir kenara küstah sayılacak kadar parlak bir yüz ifadesiyle bakıyordu. Müdür olan adam bunu görmezden gelmeyi deneyerek ciddi tavrını devam ettirip "Okula neden gelmediniz?" diye tamamladı sözlerini ve masasına geçmek için yol aldı.
"Sabah geliyordum ama yolda moralimi bozan bir şey olunca geri döndüm." dedi Ömer.
O kadar rahatça söylüyordu ki Nevzat sandalyesine oturmadan önce adamın gözlerine uzun uzun, hem de dik dik baktı. Büyük gözleri böyle ciddileştiği zaman korkutucu olabiliyordu ama Ömer için çok da öyle değildi. Adam ağır ağır oturduktan sonra "Dalga mı geçiyorsunuz?" diye sordu.
"Hayır." dedi Ömer. Döndü, odanın üst duvarlarına bakındı ve sonra işaret parmağını koridora doğru yöneltirken "Dün kameralar takılmış sanırım?" diye ekledi. Odaya gelmeden önce, katlarda bulunan kameraları fark etmişti. Nevzat'a karşı sahip olması gereken bir koza ihtiyacı yoktu ancak zamanlamanın güzelliğini de inkar etmezdi. Karşısında o kameraların masraflarını üstlenecek olan adam varken daha fazla hesap soramayacak olmanın verdiği mağlubiyetle boğazını temizledi Nevzat. Bozulmuştu ama "E-evet, öyle oldu." demeye çalıştı.
Gerisini getirmeye çekindiği için Ömer onun yerine tamamladı. "Ve ücreti?"
"Ben gerekli olan miktarı size mesaj olarak atacağım. İban numarası da atarım."
Kendini zorlayarak söyledi ve Ömer'in yüzüne sakin bir tebessüm yayıldı. O kameralar o okulda bulunduğu sürece Ömer'e karşı hiçbir cezalandırıcı yöntemi aklından bile geçiremeyecek, ne olursa olsun her zaman altta kalacaktı. Bunun farkındalığıyla "Öyleyse ben dersime hazırlanayım." deyip yerinden kalktı, yüzünde bulunan ifade Nevzat için sinir bozucu olmalıydı. Genç adam arkasını döndükten sonra "Ömer... Hocam." diye seslenmeye mecbur kaldı Nevzat ona. Ömer dönüp baktı.
"Bir daha bu tarz bir şey tekrarlanmazsa sevinirim."
Bir daha üzerini örtmeyeceğini ima etmiş olsa da Ömer buna pek inanmadı. Yine de onun için hava hoştu çünkü o da böyle bir şeyin bir daha yaşanacağını düşünmüyordu. Uysal olup "Tabii hocam." diye cevap vermekte zorlanmadı.
Bundan sonra okuldaki işini tehlikeye atacak bir hamlede bulunmak yararına olmayacaktı. Gamze'yle araları kötüye gidiyorken onunla karşı karşıya gelmeye devam edebilmenin en kolay ve en doğal yolu okuldu çünkü.
Vicdan'dan, araştırmasını istediği şey hakkında cevap gelene kadar sakin kalıp bir şey yapmamayı planlıyordu, o gördüklerini de zihninden uzak tutmak için çok çabalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMER: Saplantı
FanfictionÖmer Ademoğlu, aylarca rüyasına girdikten sonra bir kafede karşısına çıkan kadını elde etmeye kararlı, ünlü bir ressamdır. [ömer dizisi için alternatif kurgudur.] 2023 ekim'de yazılmaya, 2024 mayıs'ta yayımlanmaya başlanmıştır.