2. "gamze sağlam."

194 18 74
                                    

Elindeki resim karşısındaki kadının aynısıydı. Onu bulacağını çoktandır hissediyor olsa da defalarca kağıdı kontrol etmesine sebep olacak kadar güçtü gerçekliğine inanmak. Önce kağıda, sonra ilerideki masalardan birine oturmuş olan kadına bakıyordu. Gelir gelmez bir çay istemişti ve sesini ilk defa duymuştu Ömer. Yüzünü biliyordu, vücudunu, saçlarını, gamzesini bile; ama sesini değil. Çaresini bulamadığı rüyalarına konu olan o kadınla belki bir sergide karşılaşmayı beklemişti, bir atölyede, mesleğine dair herhangi bir yerde. Onun özel ve gizemli biri olduğunu düşünüp durmuştu. Sıradan bir kafede görüp, sesini ilk defa garsona "Pardon bakar mısınız?" derken duymak hayal ettiği seçenekler arasında değildi. Hayatın olağan akışı içinde, o semtin sıradan bir parçası olarak çıkmıştı o kadın karşısına. Üzerinde aklını başından alan bir gecelik yoktu, karşısındaki ressamın kendisini çizmesi için beklemiyordu. Al al değildi yanakları; çayını yudumluyor ve elindeki telefona bakıyordu. Beyaz bir gömlek ile geniş, beyaz bir pantolon giyiniyordu. O bir iş kadınıydı. Görür görmez böyle düşündü Ömer. Yaşı kırklarına yaklaşmış olmalıydı. On yaş kadar mı vardı aralarında? Bunun üzerinde durmak o anda yapması gerektiğini düşündüğü son şey bile değildi.

Sadece onun kafeye yalnız gelip gelmemiş olduğunu düşünüyor, merak ediyordu. Kadın şimdilik yalnız görünüyordu ancak birazdan yanına gelecek olan birileri var mıydı? Ayakları oturduğu yerden kalkmak için hareketleniyordu genç adamın; ya bir başkası da gelirse diye, ondan başkasıyla muhatap olmak istemediğinden vazgeçip yalnızca oturmaya devam ediyordu sonra. Kalbi rüyalarında attığından bile katlarca kez daha hızlıydı. Bedenini ele geçiren güçlü bir heyecan duygusu vardı. Gözlerini onun üzerinden hiç ayırmadan kahvesinden bir yudum daha aldı ve az önce kullandığı kurşun kalem, yeniden ince parmaklarının arasında yer buldu. Az önce çizememiş olduğu o yüzü şimdi ilk defa, davetkar bir halde gülümserken değil de telefonuna bakarken çatılmış kaşlarının sahip olduğu ifadesiyle çiziyordu. Yalnızca birkaç dakika sürdü ve artık rüyayı çizmenin bir anlamı kalmadığını anladığında hararetle tertemiz bir kağıt çıkardı çantadan.

Önce masayı çizecekti, sonra ardında oturan kadını, elindeki çay fincanını, masadaki çantayı, kulağındaki dikdörtgen küpeyi, yüksek topuklu ayakkabısını; ayağının yanındaki broşür parçasını bile görüyor ve hayalindeki çizimde yer etmesine izin veriyordu. İlk çizgiyi müthiş bir kararlılıkla attı. Aynı sırada, az önce ilk defa duyduğu o mest edici güzellikte olan ses yeniden kulaklarını doldurdu. "Alo, Nuran?"

Kalemi yavaşladı, bakışları yeniden o güne kadar yaşadığı süre boyunca aklında, kalbinde yer edinmiş o en güzel kadına doğru kaydı. Telefonu kulağına götürmüş, izlendiğinden habersizce alnını kaşıyordu. "Ne zaman dönersiniz eve? Ben şimdi bir kafeye geldim bekliyorum da... Çabuk dönseniz iyi olur. Biraz yorgunum."

Onun ne üzerine konuştuğunu anlamak istedi. Pek bir fikri yoktu ama olsun istiyordu. Kadın bir süre telefonun öbür ucunu dinledikten sonra kaşlarını çatıp gereksiz azar yiyen biri gibi hayıflandı. "Üff sabah aceleden anahtarı girişte unuttum işte ne yapayım? Siz de her zaman evde olursunuz alışverişe çıkacağınız gün tutmuş yani." Son kelimelerini alayla kullanarak güldü fakat Ömer için şahit olabileceği en sevimli andı. Hem güzel, hem çekici ve hem de tatlı olan o kadın şimdiden onu esareti altına alıyordu. "Evet evet yalnızım." diye bir süre sonra eklediği o cümle Ömer'in en baştan beri umduğu şeyi karşılıyordu. Yanına kimsenin gelmeyeceğinden artık emin olabilmişti. Son kez "Hadi neyse kapat, görüşürüz." dediğini duyduğu sırada önündeki kağıtları aceleyle toparlayıp çantanın içine koydu. Kahve fincanına baktı, pek az bir şey kalmıştı içinde. Masasından kalkmadan önce son bir kez o kadına bakıp fincanı kafasına dikerken ilk kez göz göze geldiler, garip bir an oldu, kadın başını çevirip önüne baktı hemen. Ömer onun gözleriyle rüyalarında defalarca temas etmişti, ama hiçbirinin bu basit an kadar heyecan verici olamayacağı onun için yeni bir farkındalıktı. Fincanı bırakıp çizim çantasıyla beraber masadan kalktı.

ÖMER: SaplantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin