Uyandığımda gece olmuştu. Dışarıdan sesler geliyordu. Üstümü giyip aşağıya inmiştim. Saray bomboştu, bu fırsatı kaçırmamalıydım. Hızlıca geri yukarı çıktım ve Roger'ın çalışma odasını buldum. Masanın altındaki çekmeceleri karıştırmaya başladım, bir yandan da biri geliyor mu diye kontrol edtmekteydim.
Paslanmış, kuru kafalı bir anahtar bulmam ile hızlıca odadan çıktım. Sarayda gizli geçit ya da aşağı inen herhangi bir merdiven arıyordum, mutfağın yakınlarında bir tane kilitli kapı vardı. Anahtarı oraya sokabilmiştim, açılmasıyla direkt aşağıya indim beklemeden. İnmem ile Lider Dean ile karşılaştım, zindandaydı cidden. Lider Dean'ın olduğu hücrenin kapısını açar açmaz ona sarılmıştım. Birbirimizi 6 yıldır görmüyormuşuz gibi sarılıyorduk birbirimize.
''Buradan kaçmamız gerek, acil. Diğerlerini geri gönderdiler, bir tek ben kaldım.''
Lider Dean haklıydı, hem de fazlasıyla. Zindandaki diğer insanlar uyuyordu, o yüzden sessizce yukarı çıkmıştık. Arkamıza bakmadan koşuyorduk el ele tutuşarak. Dışarıya çıkmamızla herkes bizi fark etmişti. Karlarda zar zor koşuyorduk diğerlerinin aksine.
''Yakalayın Şunları!''Yolun yarısında ayrılmıştık, benim peşimde 6-7 kişi vardı. Ayakkabılarım ile rahatça koşamıyordum, aramızdaki mesafe azalmaktaydı. Biraz daha hızlanmıştımo yüzden, pek de işe yaradığı söylenemezdi aslında.
...
Onlardan biraz uzaklaşmıştım. Uzaklaşmışken saklanarak dinleniyordum, çok enerji harcamıştım. Gece olduğundan dolayı çok iyi de göremiyordum, bir ayı falan saldırsa bir şey yapamazdım. Soluklanırken arkadan sesler geldi, arkama baktığımda ışık vardı. Geliyorlar.
Tekrar koşmaya başlamıştım. Duramazdım, aksi takdirde son nefesimi verecektim. Neredeyse sabah olacaktı, Gökyüzüne baktığımda bir tane kuş fark ettim. Lindon'un kuşuydu, Leo.
Parlak altın sarısı tüylerinden ve zümrüt yeşili gözlerinden belli oluyordu, Leo'ydu. Islık çalarak onun dikkatini çekmiştim, beni görür görmez tanımıştı. Yanıma yaklaşıyordu, ''Lindon'a söyle, 2. savaş çıkacak!'' diye bağırmıştım. Aramızdan zehirli okun hızlı bir şekilde geçmesiyle Leo ürkmüştü, sonra da kendini toparlayıp hızlıca Natun'a doğru yol aldı. Ok yüzünden dikkatim dağılmış olacak ki bastığım yerlere hiç dikkat etmemiştim. Sağ adımımı atar atmaz düşecektim aşağıya fakat biri beni tutmuştu.
''Ödeştik sanırım?''
Beni tutan kişi Roger'dı. Yükseklik korkum yoktu fakat yine de çok korkmuştum. Kalbim hızlı atmaktaydı, Lider Dean'ı görmem ile normale dönmüştüm. Etrafını muhafızlar sarmıştı, birbirimizi fark etmiştik. Roger, düşmemem için sol elimi tutuyordu. Sol elimi ondan kurtararak düşmeye başladım, gözlerimi açıp kapayıncaya kadar Lider Dean beni yakaladı. Diğer muhafızları yere sermişti bile, Lider Dean gerekince gücünü gösteriyordu.
''Dean...''
Bayılmıştım, daha fazla dayanamamıştım......
...
...
Uyandığımda Lider Dean yanımda değildi. Sabahtı, sanırım birkaç gün geçmiş. Ellerim ile gözlerimi ovalayacakken kanları fark ettim, üstümde de kanlar vardı. Hızla toparlanıp etrafa baktım, her taraf kan olmuştu. Zar zor ayakta duruyordum, hızlıca uzaklaşmalıydım fakat nereye?
Vücudumu kontrol ediyordum, yara almamıştım, saçlarım açılmıştı. Yara almadığıma şükredecekken arkadan Roger'ın sesini duymuştum, arkama baktığımda bana doğru koşuyordu. Kaçmalıydım fakat vücudum pes etmişti, yıkılmıştım. Yanıma geldikten sonra soluklandı bir süre, ''Büyük bir yaratık saldırdı. İleride bir köy var, orada detaylıca anlatacağım olanları. Şu an birbirimize güvenmeliyiz, eğer burada kalırsak diğerleri gibi biz de öleceğiz.'' nefes nefeseydi hâlâ. Hayır demek gibi bir seçeneğim yoktu, tamamen haklıydı.
''Vücudumu zar zor hareket ettiriyorum, destek alarak yüreyebilirim ancak.''Kol kola köye doğru ilerliyorduk, bir yandan da Roger'ı dinliyordum.
''Sen o adamın kucağına düştükten sonra kocaman bir yaratık uçarak geldi. Muhafızlarımı ayaklarıyla ezdi, o adam seni güvenli bir yere koyup yaratığın dikkatini çekti. Ben de fırsattan yararlanarak lanetli kılıcım ile yaratığı öldürecektim fakat olmadı, derisi zırh gibiydi sanki. Lanetli kılıcım çok keskin ve ölümcüldür fakat derisine bir çizik bile atamamıştım. Yaratık sinirlenip beni bir köşeye, o adamı da başka köşeye fırlattı. Fırlatılmam ile bilincim kapandı, uyandığımda ilk yaptığım şey seni aramak oldu. Senin yaşamanı umut ederek sana doğru koştum...''
''Sizce Lider Dean ölmüş müdür?''
Roger sessiz kalmıştı, ''Ölmemiştir... herhalde?'' gözlerim dolmaya başlamıştı. Lider Dean ile kardeş gibiydik, çok fazla anımız vardı. Bu konuşmadan sonra sessizleşmiştik, köye varana kadar sessizdik.
Köy gözükmeye başlıyordu, görmem ile gülümsemiştim fakat uzun sürmemişti. Sağımızdan kocaman bir şey uçmuştu, sanırım o yaratıktı. Roger hemen beni kucağına alıp köyden uzakta herhamgi bir yere koşuyordu, arka tarafa baktığımda yaratık kırmızı gözleri ile bana bakıyordu. Ayaklarını hareket ettiriyordu, birazdan buraya doğru uçacaktı. Roger'ın omzuna vurarak hızlı gitmesini söylüyordum sürekli.
''Sana Natun'un kalbi deniyor, illa savaşmayı biliyorsundur... değil mi?''
''Ben sadece zehir yapmayı ve iyileştirmeyi biliyorum! Benim öyle okla ya da kılıç ile işim olmaz!''
Korkudan bağırarak konuşuyordum, yaratık uçmaya başladığı zaman çığlık atmıştım. Aniden etraf karanlık olmuştu, Roger bizi sığınağa benzeyen bir yere sokmuştu. Karlar ile kaplı olduğundan belli olmuyordu, beni taşın üzerine nazikçe bırakmıştı. ''Burası benim acil durumlar için sığınağımdır, bir gece falan burada kalmak zorundayız. Lamba olmalı, onu yakabilir misin?'' Dediği için kalkacaktım, dinlenmiştim. Kalkmaya çalışıyordum fakat bacaklarım bir türlü hareket etmiyordu, zorluyordum kendimi. Tam kalkacakken yere düştüm, bacaklarımı hissetmiyordum.
Korkuyordum, çok korkuyordum. Sanırım bacaklarımı kaybetmiştim, panikten dolayı bir şey düşünemez hâle gelmiştim.
''Roger, bir sorun var. Bacaklarım hareket etmiyor, onları hissedemiyorum...''
Beğendiyseniz oylamayı ve yorum atmayı unutmayın! Bu kitabın tutmasını istiyorum, içtenlikle. Beğenmediğiniz veya saçma bulduğunuz kısım olursa yorum olarak yazabilirsiniz, böylelikle hatalarımı fark etmem daha da kolaylaşır. İyi günler dilerim iyi insan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUZURUN SESİ
RomanceWarls, Natun'un değerli büyük madenini almak ister. Bu yüzden de Warls Kralı, Natun Kralı ile görüşmek ister fakat Natun Kralı yani Lindon hastadır. O gidemeyeceği için de ablası Laura görüşmeye gider. Laura soylular ile arası iyi değildir, sadece...