Warls, Natun'un değerli büyük madenini almak ister. Bu yüzden de Warls Kralı, Natun Kralı ile görüşmek ister fakat Natun Kralı yani Lindon hastadır. O gidemeyeceği için de ablası Laura görüşmeye gider.
Laura soylular ile arası iyi değildir, sadece...
Hızla sese doğru koşmaya başladım, olabildiğince yara almamaya çalışıyordum. Dışarıya kendimi atar atmaz kaosu gördüm, ölümü... Lindon, 8 tane goblin ile savaşıyordu, kanaması olmasına rağmen pes etmiyordu. Tam yaralıların olduğu tarafa koşacakken bir şey parladı, ok...
Lindon'a doğru koştum ve onu ittim.
Lindon
Lanet goblinlere savaşırken birinin beni itmesiyle dengemi kaybedecektim. Döndüğümde ablam yerdeydi, sol gözü kanlar içindeydi. O an, zaman benim için durmuştu. Ablamı hızlıca kucağıma aldım, gözlerimden yaşlar akıyordu. Benim ablamın güzel ve tatlı yüzü kanlar içindeydi... ''Hepsini Öldürün!'' Hızla güvenli bir yere koştum. Çok korkuyordum, ablamı kaybetmekten çok korkuyordum.
Benim sevimli kardeşim, her zaman ablan yanında olacak...
Lanet! Hiç mi güvenli yer yok? hiç mi doktor yok? Hızla ablamın köşküne koşuyordum, orada bir ilaç olmalı.
Tam ulaşacakken karşıma Roger denen pislik ve bir tane kadın çıkmıştı, ''O kadın-'' demeden hızlıca devam ettim. Her taraf yanıyordu fakat pes edemezdim. ''Lindon Bey?''
Laura
...
...
...
...
...
...
...
En azından Lindon'a bir şey olmadı. Benim vücudum dayanabilir fakat Lindon'un vücudu hassas, hem o ilaçları sevmez. Benim ölecek hâlim yok herhalde!
Burada keseyim dedim. Beğendiyseniz oylayıp yorum atmayı unutmayın!
Uyandığımda yanı başımda Daisy vardı, uyandığımı görür görmez ''Hanımım!'' diyerek sarıldı sıkıca. Ben de ona sarılıyordum, ''Lindon nerede?'' diye sormam ile yüzü asıldı. ''Lindon Bey siz yaralanınca sinirlendi, bu da savaşın büyümesine sebep oldu...'' Demesiyle ayağa kalkmaya çalıştım fakat beni durdurdu, ''Yaralısınız!'' demesiyle bütün aklım başıma geldi, benim sol gözüm sargı bezleriyle sarılıydı. ''Sol gözüm iyi mi? Ne zaman sargılar çıkacak?'' Diye onu darlamaya başlamıştım, ''Sol gözünüz artık %15 görecek...'' demesiyle dünyam başıma yıkıldı.
Laura'nın Gözleri:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
...
Daisy gitmişti, sarayın gizli kulesinde yalnız kalmıştım, tavanı izliyordum. Çok sıkıcıydı, keşke biri gelse...
''Laura!''
Roger? Kapıya sertçe vuruyordu, ''Laura uyanık mısın?'' diye bağırıyordu. Hemen kalkıp büyük pencereden aşağıya baktım, yine o kadın ve birkaç muhafızı vardı. Sırıtarak ''N'aber?'' diye bağırmıştı. Kapıda Roger, aşağıda ise o kadın ve muhafızları vardı.
Hızlı düşünmeliyim.
En son hatırladığıma göre bu kulenin gizli bir geçidi vardı, hatta onu ben yaptırmıştım. Hızla etrafı incelemeye ve dokunmaya başladım, zamanım daralıyordu gittikçe. Adım atmam ile küçük bir geçit açılmıştı duvarda, duvarların fazla kalın olmasının sebebi buydu, geçitti. Tam inecekken masada duran şeker kavonzunu fark etmem ile onu aldım ve dar merdivenlerden inmeye başladım hızlıca. Kulenin arkası ağaçlarla kaplıydı ve girilmesi biraz zordu, oradan çıkacaktım. Basamak sesleri duymam ile daha da hızlandım, kucağımda şeker kavonozu olduğundan biraz zorlanıyordum fakat bırakamazdım.
Kapıdan çıkar çıkmaz ağaçların arasından koşmaya başladım. Kavanozun kapağını açıp birkaç tane şekeri ağzıma attım, yiyerek kaçıyordum.
EKSTRA BİLGİ
Laura'nın saçı uzundur ve örülüdür. Kendisi aksesuar takmaya bayılır, bu yüzden parmakları yüzüklerle, boynu kolyelerle, kulakları küpelerle doludur. Kendisi genelde uzun etek giyer ve üstünün kolları bol olur.
Roger'ın yaraları vücudunu kaplar neredeyse. Kendisi siyah kürklü bir pelerin, siyah eldiven giyer. Genelde kırmızı ya da siyah gömlek giyer. Saçlarını geriye atar, önlerde sadece 1-2 tutam kalır.