'Bir ay sonra'
Bir türlü biz varlıkları anlayamıyorum. Sayısızca araba dünya üzerinde varken, halada üretiliyorken benim gariban zavallı, küçük, şirin arabam nerelere park olsun. Yani bu arabaların sonu gelmeycekmi. Of of hiçmi düşünmüyorlar arabamı anlamıyorumki.
Yolda giderken etrafımda arabamı bırakacak bir yer arıyordum. Umut'a pasta alacaktım ama bu gidişle zor alırdım. Gözlerimi etrafta biraz daha gezdirdiğimde sonunda boş bir yer buldum. Sevinçle küçük bir çığlık attım arabada, tam yerime varmak üzereyken bir densiz gelsin benim yerime girmesinmi.
-Hay ben senin ebeni- diyerek camı açtım. Rüzgarlı hava kıvırcık saçlarımı uçururken başımı camdan çıkarttım.
-Aloo orası benim yerim çık oradan çabuk- dedim. Camları kapalı olan adam beni duyuyordu. Çünkü tam yerine geçmemiş ve durmuş bana bakıyordu. Camları siyah filmle kaplıydı ama gölgelerini görebiliyordum. Önde iki kişi oturuyordu. Hareket etmediğini görünce tekrar bağırdım.
-Duymuyor musun beni?-. Kolumdaki saate baktığımda eve geç kaldığımı gördüm. Umut beni bekliyordur şimdi. Allah aşkına olacak şeymiydi. Yapacağım başka bir şey kalmamıştı artık. Kemerimi açarak arabadan indim. Hava o kadar soğuktuki parmaklarım donuyordu. Burnumun bir havuç gibi kızardığından emindim.
Siyah arabaya doğru koşar adımlarla yaklaştım. Camına bir iki kere vurarak bekledim. Açmadı kaşlarımı çatarak siyah cama baktım. Elimi kaldırarak bu sefer daha hızlı vurdum. Bu sefer cam yarıya kadar açıldı. İlk dikkatimi çeken şey içeriden yüzüme vuran yoğun kokuydu. Güzel ve hafif bir koku.
Karşımda kaşlarını çatarak bana bakan adama baktım, sonrada yanındakine. Diğeri başını çevirmiş kendi tarafından dışarı bakıyordu. Arkaya bakma isteğimi durdurarak tekrar adama baktım. Kumral teni, kahverengi saçları ve düz bir buruna sahipti. Dudakları inceydi ve çıkık elmacık kemiklerine sahipti, bu onu hem karizmatik hemde kokutucu gösteriyordu. Bu soğukta adamı süzmem bittiğinde konuya giriş yaptım.
-Bakın benim acil bir işim var. Bırakın park edeyim zaten çok kısa sürecek.- diyerek sesimi çalan kornaların arasından duyurmaya çalışıyordum. Arabam yolun ortasında değildi ama yinede geçen arabalara sıkıntı oluyordu. Adam kaşlarını çatarak bana bakmaya başladı.
-Başka bir yer bul- dedikten sonra camı kapattı. Ağzım açık bir şekilde kapalı cama baka kaldım. Ağzıma kaçan soğuk havayla çenemi kapatıp tekrar cama vurdum. Bir kaç saniye bekledikten sonra açılan camla ağzını açmasına izin vermeden konuşmaya başladım.
-Ne demek başka bir yer bul. Ben bulmuştum zaten burayı, sen gelip girdin. Ayrıca ben bulmasam bile senin nezaketen bana yer vermen gerekirdi. Nezaketsiz adam, hemen çık yoksa olanlardan ben sorumlu olamam!- diyerek üst üste sıraladım. Yerde duran kırık kaldırım taşını alarak adama sırıtarak gösterdim. Garibim şoka girdi
Adamı sanki sabrı kalmamış gibi yüzünü iki eliyle ovaladı. Yanındaki adamın yüzü gözükmesede güldüğünü bana doğru olan çene kaslarından anlamıştım. Sanki komik bir şey vardı burada. Karşımdaki adama döndüğümde sabır çekerek başını arkasına döğru hafif çevirerek konuştu.
-Abi- dedi tek kelime söylemişti. Ben kaşlarımı çatmış adamının cevabını bekliyordum. Ben her hangi bir onay kelimesi duymamıştım ama o cevabını almış gibi bana döndü. Önce bana sonra elimdeki taşa baktı.
-Tamam çıkacağım arabanı biraz geri çek. Sakın elinden bir kaza çıkmasın.-
-Aman çıkmaz, ben sakarmıyım Allah Allah.- Der demez sırtıma yetiğim darbeyle elimdeki taç fırladı. Evet fırladı ve bilin nereye düştü, gitti adamın milyon dolarlık arabasının aynası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı
Novela JuvenilGeçmişte derin yaralar almış iki insanın hayatları, beklenmedik bir şekilde kesişir. Feyza, çocukken yaşadığı acı dolu anıları hâlâ unutamamış, ancak tüm zorluklara rağmen hayata tutunmuş güçlü bir kadındır. Bir gün, yol kenarında terkedilmiş, konuş...